Bir kızımız feodalizmin zifiri karanlığında yaşayan bir aşiret köyünde öldürülüp bir dereye atılması tüm Türkiye’yi yasa boğdu. Sekiz yaşındaki Narin’in son kez Arapça Kuran kursunda görülmüş olduğu bildiriliyordu. Medyamız ve..
Bir kızımız feodalizmin zifiri karanlığında yaşayan bir aşiret köyünde öldürülüp bir dereye atılması tüm Türkiye’yi yasa boğdu. Sekiz yaşındaki Narin’in son kez Arapça Kuran kursunda görülmüş olduğu bildiriliyordu.
Medyamız ve sosyal medyamız reyting ve tıklama yarışına girdi.
Cinayetin üstünden günler geçti, katil, cinayet nedeni, cinayeti kimlerin işlediği belirsiz.
Devrimciler, sosyalistler, Milli Demokratik Devrim, Altı Ok, Kemalizm yanlıları yıllardır köktendinciler, etnik ayrılıkçılar, faşistler, gericiler konusunda halkı uyarıyor.
Kurtuluş Savaşı sonrası ülkenin ve yurttaşların uygarlaşması hedeflenmişti. Bu hedefi bugün de kullandığımız “Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye” sloganıyla özetliyoruz. Yalnız siyasi bağımsızlık değil ekonomik, askeri, sosyal, kültürel, bilimsel, aklımıza gelen her alanda bağımsız olmalıydık. Önce demokrasinin temelleri atılmalı, yasama, yürütme, yargı bağımsız ve çağımızın kural ve koşullarına uygun olmalıydı. Kurum ve kuruluşlar düzgün, yasalara uygun ve yurttaşa hizmet anlayışıyla çalışmalıydı. Rüşvet, yiyicilik, adam kayırma, yandaşlık kalkmalıydı. Mahkemeler düzgün çalışmalı, adalet altın çağına geçmeli, yasalar uygar olmalı ve bunlara uyulmalıydı. Toprak reformu yapılmalı, ağalık kalkmalı, Feodalizm tasfiye edilmeliydi. Yurdun en uzak köşelerine öğretmen gönderilmeli, okuma odaları ve halkevleri yapılmalıydı.
Köy enstitüleri kuruldu. Kız erkek Türkiye’nin her köşesinden gençler okullara alınmıştı. Köy öğretmenleri müzik aletlerinden, marangozluğa, demirciliğe, duvarcılığa, tarım ve hayvancılığa dek her şeyi; ama onlardan da öte yurtsever yurttaşlar olmayı öğreniyorlardı. Köylüyü eğitecek, öğrendiklerini öğreteceklerdi.
Laiklikten ödün verilmemeliydi, yurttaşlar ezanı, kuranı Türkçe öğrenip öğretmeliydi. “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz“dı. 1932 yılında Türkçeleştirilen ezan 18 yıl sonra 16 Haziran 1950‘de Menderes hükümeti tarafından yeniden Arapçaya çevrildi.
Yurttaşların okumaları için önce okuma yazma öğrenmeleri gerekiyordu. Bunun için Mustafa Kemal Atatürk harf devrimi yaptı. Başkomutanlığına başöğretmenlik ekledi. Kendisi de sürekli okuyordu. 4 – 5.000 kitap okudu. Çankaya’daki özel kütüphanesini görün.
Bunlardan da önemlisi yurttaşlarımızın yurttaşlık bilincine ulaşmasıydı. Yurttaşlık olgunluğuna, erdemine, efendiliğine ve iyi niyetine ulaşmalarıydı. Üşenmedi, oturup “Yurttaşlık Bilgisi” kitabını yazdı.
Gerçekten de Kurtuluş Savaşımızın başkomutanı ve ülkemizin imarının, kalkınmasının baş mimarı Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk olmuştu.
Önce köy enstitüleri kaldırıldı.
Köy Enstitülerinin kapanmasına neden olan en ünlü isim Vanlı 258 köyün sahibi, Bıruki Aşireti Reisi Kinyas Kartal’dı. Kinyas Ağa bölge ağalarını etrafına toplamış 1946’da Demokrat Parti ile pazarlığa oturmuştu. “Kapat köy enstitülerini sana oy verelim” demişlerdi. Bu teklif, kendisi de bir toprak ağası olan Adnan Menderes’in de işine gelmişti. CHP de baskılara dayanamayıp Köy enstitülerine öğretmen yetiştiren, Yüksek Köy Enstitüsü bölümünü 27 Kasım 1947’de; eğitmen kurslarını da 28 Haziran 1948’de kapatıvermişti. Köy Enstitülerinin yerini alan Köy Öğretmen Okulları’na da 1954 yılında Demokrat Parti iktidarı kilidi vurdu. Kinyas Ağa 1965-1980 yılları arasında Adalet Partisi listesinden TBMM’de dört dönem Van milletvekilliği yapmıştı. Evli ve on çocuk babasıydı.
AKP döneminde de köy okulları kapatıldı. Köyler öğretmensiz kaldı, köylü imamlara teslim edildi.
Bir de ABD’nin beslemesi PKK tarafından öldürülen onlarca öğretmenimizi, köylere hizmet götüren diğer yurttaşlarımızı ve kaçırılan öğrencilerimizi düşünün.
Son yarım asırlık tarihimize bakalım:
Amerikancı Faşist 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbelerinin kıyımları ve diğer faşist katliamlar, Amerikan işbirlikçisi Kürt ayrılıkçı örgüt PKK’nın katliamları bu ülkede en az 50 000 – 60 000 insanın ölümüne ve binlercesinin işkence görmesine, bedenen ve ruhen zarar görmesine neden oldu. Bir o kadar, belki daha fazla orta çağ karanlığının, ağalığın, feodalizmin baskı, zulüm ve katliamları vardı.
Hele kadınlar, yok hükmünde kadınlarımız, alınıp satılan çocuk gelinlerimiz. Daha sekiz yaşında öldürülen kızlarımızın mezarına gelinlikler, duvaklar koyan erkeklerin egemen olduğu mağara karanlığı…
Analar, babalar çok ağladı.
Bunlar olurken hiçbir şey görmeyen, hiçbir şey anlamayan hâlâ vur patlasın, çal oynasın neşesi içinde olanlar vardı.
Atatürk’ün ölümü ile birlikte geri adımlar başlamıştı.
Her gelen gideni aratmış, bugünlere gelmiştik.
Şimdi çiftçiye “ananı da al git”, hukukçu profesöre, “edepsiz”, kadına “sürtük” diyebilenlerin seçildiği, cumhuriyet kazanımlarının bir bir yok edildiği, türlü kumpaslarla ordunun, partilerin, aydınların üstüne gidildiği günlere geldik.
İktidar, muhalefet partileri ve seçmenler dökülüyor. Demokratik bir toplum çürüyor.
Yurttaş feodalizmin demir pençesi altında eziliyor, salyangozlar, kaplumbağalar gibi kabuğuna çekiliyor; devekuşu gibi kafasını kuma sokuyor. Baksanıza Narin’in öldürüldüğü Güzel Diyarbakır kentimizin Bağlar İlçesi’ne bağlı Tavşantepe köyünde olay günlerce saklanıyor, kimse konuşmuyordu. Korku hakimdi, yurttaşlık yasaları değil aşiret kuralları işliyordu.
Bakın Doğu’daki belediyelere.
Tavşantepe köyünün bağlı olduğu Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Genel Başkanı Bucak aşiretinden DEM Partili Ayşe Serra Bucak. KDP-T genel başkanı Faik Bucak’ın torunu.
Gene Bucak aşiretinden Ali Murat Bucak, AKP’nin Siverek Belediye Başkanı. Geçmişte iki dönem Siverek Belediye Başkanlığı yapmıştı.
Bucak aşireti Sedat Bucak ismiyle de ünlü. Sedat Bucak 1991 yılında Doğru Yol Partisi’nden Şanlıurfa milletvekili seçilmişti. 1995 ve 1999 seçimlerinde de seçildi. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in yakın dostu, danışmanı ve Meclis Dışişleri Komisyonu üyesiydi.
3 Kasım 1996’da Balıkesir’in Susurluk ilçesinde meydana gelen trafik kazasında Polis Şefi Hüseyin Kocadağ, MHP’li eski milletvekili ve ülkücü örgüt lideri Abdullah Çatlı ve Çatlı’nın sevgilisi Gonca Us’un da bulunduğu dört kişi ölmüş, Sedat Bucak ise yaralı olarak kurtulmuştu
Mardin Belediye Başkanı DEM’li Ahmet Türk, Kanco aşireti Ağası.
Van Belediye Başkanı Abdullah Zeydan Hakkarili Zeydan/Pinyanişi Aşireti’ne mensup.
Dengir Mir Fırat (8 Ağustos 1943–12 Temmuz 2019) Kavi ve Rişvan Aşireti mensubu… DYP ve AK Parti’nin kurucularından ve genel başkan yardımcılarındandı. DYP’den bir, AK Parti ve HDP’den ikişer dönem olmak üzere toplam beş dönem milletvekili seçildi. The New York Times’a verdiği bir demeçte “Atatürk devrimleri toplumda travma yarattı, dini yaşama biçimleri bir gecede ortadan kaldırıldı” sözleriyle ünlü.
Aşiret reisleri, ağalar her partide varlar. Aynı aşiretin mensupları ayrı ayrı partilere örgütlere girebiliyorlar. Her zamanın ve masanın adamı olabiliyor, her telden çalıp, söyleyip, oynayabiliyorlar. Narin konusunda en çok konuşan iki milletvekiline bakın: AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, Ensarioğlu aşiretinden; CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu Bedirhanilerden. Her ikisi de Narin’in öldürüldüğü köyde çok yakın dostları olduğunu anlatıyorlar.
Valiler de zaman zaman aşiret reisleriyle toplantılar yapıyorlar.
Feodalizmden güç alanların aşiret düzeninden vazgeçmeleri, insanları özgürleştirmeleri beklenebilir mi?
Madalyonun öteki yüzünde bu düzeni değiştirmeye kararlı olanlar var.
Demokrasinin en önde gelen koşulu, yurttaşların aşiret, parti, örgüt baskısına boyun eğmeden, çıkara, makarnaya kömüre aldırmadan, yurttaşlık bilinci, namus ve dürüstlükle oyunu kullanmasıdır.
Bunlar da yurttaşımızın baskıdan uzak, karnı doyan, eğitim ve bilinç sahibi, karşılıklı saygı, anlayış, iyi niyet sahibi olmalarına bağlı. Öyle olması için de gene dönüp dolaşıp, “Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik bir refah ülkesi Türkiye” diyoruz.
Ülke AB, ABD, NATO ve üye ülkelerine ve içerdeki işbirlikçilerine bağımlıysa, ülkenin her yanı tarikatların, dinci, etnik bölücü örgütlerin etkisi altındaysa, feodalizm hâlâ tasfiye edilmemiş, çoluk, çocuk, kadın, erkek herkes ilkellik, cahillik, yobazlık, bağnazlık ve gericiliğin boyunduruğu altında kalmışsa yeni bir kurtuluş savaşı başlatmak zorundayız.
Narin’lerin kurtuluşu gözyaşlarıyla değil; feodalizmin tasfiyesi, aydınlanma ve Kemalist devrimin tamamlanması mücadelesiyle gerçekleşecektir.
Abdullah Gürgün
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.