Etrafında dönüp durduğum halde, dillendirmeyi, içini doldurmayı bir türlü beceremediğim bir tümce bu, Ne söyleyeceğimi bilmediğimden değil de, söyleneceklerin birbirleriyle itişmesini engelleyemediğim den. Bir yakınma? Bir bezginlik? Tamamlanmamış işlerin huzursuzluğu..
Etrafında dönüp durduğum halde, dillendirmeyi, içini doldurmayı bir türlü beceremediğim bir tümce bu,
Ne söyleyeceğimi bilmediğimden değil de, söyleneceklerin birbirleriyle itişmesini engelleyemediğim den.
Farkında mısınız? tümcenin üzerindeki örtüleri kaldırdıkça gizemi de dağılıyor. Çıplaklık her zaman estetiği getirmez çünkü.
Önünde sözcükler bulunmayan, soru işaretinin noktası gibidir bu tümcenin anlamı. Olmadığında, tepesinde taşıdığı şekil, tutunacak yeri olmayan kancaya döner.
O halde, fazla rahatsız etmeyelim şu “Hayat insanın çok vaktini alıyor” tümcesini.
Yaşam, zaman, vakit insan gibi parçalara ayırmayalım onu. Bu parçaları, felsefenin bitmez tükenmez koridorlarına salıp arkalarından da kovalamayalım.
Çünkü bu parçalardan bilgi çıkar da, insanın kendi geçmişinin sezgisi ve duyuşları hiç çıkmaz!
Bırakalım da, tümcesiz soru işaretimiz, “noktasıyla” karşımızda olduğu gibi kalsın.
Nasıl olsa, onun önce solunu, sonra sağını, sözcüklerle dolduracaktır kişi.
Er ya da geç…
Orhan Arıoğul
Kaynak: Aforizmalar, S.J.Lec., Ayrıntı Yayınevi 1990 2. baskı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.