Miyav vardır, miyav yoktur. Dünyanın bir ucunda Aymara denen bir halk vardır. Aymaralar, Güney Amerika‘da, Titicaca Gölü yakınlarında Peru ve Bolivya‘da yaşarlar. Onlar çocuklarına genç kızları kandırmak isteyen hayvanların masallarını..
Miyav vardır, miyav yoktur. Dünyanın bir ucunda Aymara denen bir halk vardır. Aymaralar, Güney Amerika‘da, Titicaca Gölü yakınlarında Peru ve Bolivya‘da yaşarlar. Onlar çocuklarına genç kızları kandırmak isteyen hayvanların masallarını miyavsalar, ah, pardon, anlatırlar. Masalı anlatmadan önce Aymaraların Amerika kıtasının yerli insanları olduğunu söylemeliyim. Avrupa‘dan gitmemişler. Görkemli sanat eserlerinin görüldüğü bir uygarlıkları vardır. Bu uygarlığın en önemli dönemi II. yüzyıldır. Amerika, Avrupalılarca 15. yüzyılda bulundu…
Bir zamanlar köyün birinde bir çoban kız yaşarmış. Sürüsünde pek güzel keçiler, oğlaklar varmış. Tilki bu sürüye, özellikle küçücük körpe oğlaklara göz koymuş. Nasıl etse de çoban kızı kandırsa, diye düşünmüş taşınmış. Sonunda insan kılığına girmiş. Melon şapka, pırıl pırıl elbiseler, gömlek, kravat. Bizim çoban kıza rastlayıvermiş kırda. Çoban kız, aslında göz alıcıymış. Şapkasının altında ışıldayan saç örgüleri, al yanakları, kara gözleriyle güzel, işlemeli yün yeleği, pilili eteğiyle şıkmış. Tilki, genç kıza, “Adım Antuko,” demiş, “gezici şarkıcıyım.” Sonra kızın güzelliğini övmüş: “Bu kadar yer gezdim, görmedim sizin gibi güzelini.” Çoban kız gülümsemiş. Ama tilki kurnazdır ya, kız da çok zekiymiş. Tilkiyi insan kılığı içinde tanıyıvermiş. Burnu ele vermiş tilkiyi, belki de hep oğlaklardan söz edişi, genç kızı överken bile şöyle deyişi: “Ne kadar güzel yürüyüşünüz. Oğlaklarınız gibi. Bir tanesi karnımı doyurmaz ki, iki tane yemeli… Gözleriniz, şu körpe oğlağa benziyor, saçlarınız keçiler gibi kıvır kıvır… Keçiler de yenebilir pekâlâ…” Belki de keçilerin Antuko‘dan korktuğunu fark etmiş güzel çoban. Demiş ki tilkiye: “Ben de hoşlandım sizden. Ama sizinle buluşmam için moceno denen kavalı çalmalısınız. Yoksa sizi ailemle tanıştıramam.” Tilki Antuko, bir hafta süre istemiş kızdan. Hafta sonunda kız dedesinin kavallarını getirmiş kıra. Tilki kendini şarkıcı diye tanıtırken hiç hesaplamamış bunu. Ne kavalı tutabiliyor, ne üfleyebiliyormuş. Üstelik üflerken sivri dişleri de görünüyormuş. Bir iki kavalı denemiş, her seferinde tilkiliği gözler önüne biraz daha serilmiş Genç kız sonunda bir kova suyu boca etmiş bu gezici şarkıcının üstüne. Antuko da tilki oluvermiş yine. Kaçarken de bir oğlağı götürüvermiş.
Genç kız akşam dedesine hesap vermiş, anlatmış tilkiyi. Dedesi, “Bir oğlakla sürüyü kurtarmışsın ne iyi,” demiş. “Ne kadar kurnaz olursa olsun tilki, zeki insanla başa çıkamazmış demek ki.” Tilki bir daha o kırlıkta görünememiş, bütün sürüler de rahat etmiş.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.