Günün Masalı: 14 Temmuz; Akgül’le Algül

Bir zamanlar dul bir kadın vardı. Bunun küçücük bir kulübesi, önünde de minik bir bahçesi bulunuyordu. Bahçesinde iki gül ağacı dikiliydi. Birinde ak, ötekinde kırmızı güller açardı.  Bu kadının iki..

Günün Masalı: 14 Temmuz; Akgül’le Algül
Yayınlanma: Güncelleme: 76 okuma

Bir zamanlar dul bir kadın vardı. Bunun küçücük bir kulübesi, önünde de minik bir bahçesi bulunuyordu. Bahçesinde iki gül ağacı dikiliydi. Birinde ak, ötekinde kırmızı güller açardı.  Bu kadının iki kızı vardı. Kızlar adlarını bahçedeki güllerden almıştı. Birininki Akgül, ötekininki Algül‘dü. 

Bu kızların iyilikte, güzellikte dünyada eşi benzeri yoktu. İkisi de çok neşeliydi. Soğuk, yağışlı bir kış gecesinde birden kapıları çalındı. Kapıyı Algül açtı. Açar açmaz da korkudan ödü patladı. Karşısında koca kafalı bir ayı dikiliyordu. Kızların ikisi de korkup annelerinin arkasına sığındı. Ayı, sıkılarak: 

Sizi korkutmak istemiyordum, dedi. 

Ayının konuştuğunu görünce büsbütün şaşırmışlardı. Ayı, üzgün bir sesle: 

Size benden bir kötülük gelmez. Çok üşüdüm, biraz ısınmak için kapınızı çaldım, dedi. Şaşkınlığı geçen anne: 

Vah zavallı ayıcık! diyerek ayıyı içeri aldı. Isınması için ocağın karşısına oturttu. Kızlar da korkuları geçince yanına yaklaştılar. Onu okşayarak üzerindeki karları temizlediler. 

Çok geçmeden herkes uyudu. Ayı, ocağın karşısındaki yerine kıvrılıp yattı. Sabah uyandıklarında ayı gitmişti. 

Kızlarla anneleri buna üzüldüler. Ama akşam olunca ayı yeniden geldi. Böylece ayı o kışı onların yanında akşam gelip sabah giderek geçirdi. 

Havaların ısınmaya başladığı bir sabah ayı onlarla: 

-Artık yuvama dönme zamanım geldi, diyerek vedalaşıp gitti. 

Aradan bir süre geçmişti. Kızlar bir gün ormanda gezintiye çıktılar. Dolaşırken bir ağacın kıpırdadığını gördüler. Ağaca yaklaşınca sakalı ağacın çatalına sıkışmış bir cüceyle karşılaştılar. Cüce, kızları görünce: 

Ne bakıp duruyorsunuz öyle, diye çıkıştı. Gelip yardım etsenize

Kızlar, nasıl olduğunu sorunca cüce kızdı: 

Nasıl olduysa oldu işte, dedi. Ağacın kurumuş dalını sökerken sakalımı sıkıştırdım buraya. Soruşturup duracağınıza sakalımı sıkıştığı yerden kurtarın

Kızlar, cücenin sakalını kurtarmaya uğraştılarsa da başaramadılar. O zaman Algül, eve gidip bir makas getirdi. Cücenin sakalını sıkıştığı yerden keserek adamı kurtardı. Ama cüce bundan hoşlanmadı. Onları saygısızlıkla suçlayarak, 

Güzelim sakalımı ne diye kesersiniz?! diye söylendi. Yanında duran içi altın dolu çuvalını sırtlayıp uzaklaştı. 

Kızlar bir gün dereye balık tutmaya gitmişlerdi. Derenin kıyısında yürürken yine bir cüceyle karşılaştılar. Cücenin oltasına kocaman bir balık takılmış, oltanın ipi de sakalına dolaşmıştı. Cüce, ne balıkla uğraşabiliyor ne de sakalını oltanın ipinden kurtarabiliyordu. Kızlar cüceye yardım etmeye çalıştılar. Ne yaptılarsa oltanın ipini çözemediler. O zaman önceki cüceye yaptıklarını hatırladılar. Akgül eve giderek bir makas alıp geldi. Sakalı makasla keserek cüceyi sakalına dolaşan oltanın ipinden kurtardılar. Ama cüce bağırmaya başlamaz mı? 

Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz, bana aklınızca iyilik mi ettiniz yani? İnşallah siz de koşarken ayağınız bir taşa takılıp düşersiniz, diyerek yanında duran içi altın dolu çuvalını sırtlayıp uzaklaştı. 

Kızları bir gün de anneleri kasabaya iğne iplik almaya gönderdi. Yol ıssızdı. Fundalık bir yerden geçerlerken bir çığlık duydular. Yukarı baktıklarında havada kartalın pençesinde çırpınan cüceyi gördüler. Kızlar bağırıp çağırınca kartal, cüceyi bıraktı. Kızlar onu tutmaya çalışırken o durmadan bağırıyordu: 

Ceketime dikkat edin, yırtılmasın! Bir sakarlık yapayım demeyin sakın

Kızlar cüceyi yere düşürmeden yakaladılar. Ona hiçbir zarar vermeden yere indirdiler. Cüce gene de memnun olmamıştı. Suratını asarak yanında duran içi yakut dolu çuvalını sırtlayıp uzaklaştı. 

Cücelerin bu garip davranışlarına alışık olan Akgül‘le Algül, gülümseyerek yollarına devam ettiler. 

İşlerini bitirip geri dönerlerken cücenin taşırken yola döktüğü yakutların parıldadığını gördüler. Gözleri değerli taşların ışıltısına takılmışken bir ses duydular. Bu cüceden başkası değildi. 

Ne diye orda öyle dikilip kaldınız? diye bağırıyordu. Onları toplayıp bana getirsenize!  

Bu sırada bir homurtu duyuldu. Ayının homurtusuyla yer gök sallandı. Ardından kapkara bir ayının gelip cüceyi yakalayarak yere fırlattığını gördü kızlar. Korkudan ormana doğru koştular. Onlar kaçarken ayı arkalarından bağırıyordu: 

Kızlar korkmayın ne olur, ben sizin dostunuz olan ayıyım, kaçmayın benden! Kızlar, ayının sesini tanıyıp durdular. Evlerinde bir kış konuk kalan ayıydı bu. Kocaman ayı, birdenbire değişmeye başladı. Kısa bir sürede yakışıklı bir delikanlı olup çıktı. 

Kızlar buna çok şaştı. Delikanlı: 

Ben cücelerin büyülediği bir prensim. Beni büyüleyen cüceyle karşılaşınca büyü bozuldu, eski halime döndüm, diyerek kızlara durumu açıkladı. 

Prens kızları evlerine götürdü. Cüceden aldığı yakutları kızların annesine verdi. Kısa bir süre sonra da prens ile Akgül, prensin kardeşi ile de Algül evlenip mutlu oldular. 

Anneleri de zengin olmuştu. Ama küçük kulübeden ayrılmadı. Her yıl bahçesindeki gül ağaçlarının birinde ak, ötekinde kırmızı, birbirinden güzel güller açtı.

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.