Bir zamanlar köylünün biri, para kazanmak için gurbet ellere çalışmaya gitti. Karısını köyde bırakan adam yabancı diyarlarda çalışıp didindi. Köyde karısıyla birlikte rahatça geçinecek kadar para kazandıktan sonra memleketine dönmeye..
Bir zamanlar köylünün biri, para kazanmak için gurbet ellere çalışmaya gitti. Karısını köyde bırakan adam yabancı diyarlarda çalışıp didindi. Köyde karısıyla birlikte rahatça geçinecek kadar para kazandıktan sonra memleketine dönmeye karar verdi. Yolda giderken bir köşenin başında bir adamla karşılaştı:
–Akıl satarım, akıl satarım diye bağırıyordu.
Köylü bana bir anlam veremediği için adamın önünden geçip gitti. Biraz yürüdükten sonra nasıl bir akıl sattığın merak etti. Adamın yanına gidip “Bakarsın gerekir,” diyerek bir lira verip bir akıl istedi. Adam da ona
–Üstüne vazife olmayan işe karışma, dedi.
Köylü bundan da pek bir şey anlamadı. Ama bir akıl yetmezdi. İkinci gün gidip bir başka akıl satın aldı. Adam da ona:
–Topuğu aşan suya girme dedi.
Köylü bundan da bir şey anlamadı. Üçüncü gün de adama gidip yeni bir akıl satın aldı. Adam da ona;
–Sabret, sabrın sonu selamettir dedi.
Bir zaman sonra aldığı akılların hiçbir işe yaramadığını, parasının da tükettiğini gören köylü, çaresiz köyünün yolunu tuttu.
Yolda bir çiftliğe konuk oldu. Burada konaklama hizmet edenlerin hepsi genç ve güzel kızlardı. Adamcağız. bunun nedenin birkaç kez çiftlik sahibine sormak istediyse de satın aldığı “Üstüne vezife olmayan işe karışma”’ öğüdü aklına gelince hiçbir şey sormadı. Bir hafta bu çiftlikte kaldı. O haftanın sonunda çiftlik sahibi onu içi iskelet dolu bir odaya götürdü.
–İşte bunlar da senin gibi konuklardı, dedi. Her işe karıştıkları için cezalarını buldular. Sen hiçbir şey sormadığın için hem canını kurtardın hem de benim sevgimi kazandın.
Bunları dedikten sonra adama bir torba altın bir de altına bir at verip gönderdi.. Yolda giderken önüne bir dere çıktı. Attan inip serinlemek için dereye yanaştı. Tam içine girecekken satın aldığı ikinci öğüt, “Topuğu aşan suya girme”, aklına gelince suya girmekten vazgeçti. İyi de etti. Çünkü burası dere gibi görünen geniş ağızlı, derin bir kuyuydu. Şimdiye kadar birçok insan boğulmuştu bu derede. Biraz ilerledikten sonra bir köprü bulup dereyi geçti. Oradan da çok geçmeden köyüne ulaştı.
Eve vardığında pencereden içeri baktı. Bir de ne görsün? Karısının dizinde bir delikanlı yatmıyor mu? Demek bunca yıllık karısı onu aldatıyormuş. İkisini de öldürmeliydi. Öfkeyle evin kapısını omuzlayıp içeri girecekken satın aldığı üçüncü öğüdü, ‘Sabret, sabrın sonu selamettir,’ sözünü anımsadı. Biraz daha bekleyerek içerde ne konuşulduğunu dinledi. Meğer delikanlı annesinin dizinde yatarken:
–Beni şimdi babam görse, acaba tanır mı? diye soruyormuş.
Adam bunu duyunca delikanlının kendi oğlu olduğunu anladı. Satın aldığı akılların işe yaradığını gördüğü için de çok sevindi. Hemen içeri girip birbirlerine sarılarak özlem giderdiler.
Bundan sonra da üçü birlikte mutlu bir ömür sürdüler.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.