Ekranlarda, Ayasofya üzerine tartışmaları gündeme getirenlerin, Stefanos Yerasimos‘un, “Türk Metinlerinde Konstantiniye ve Ayasofya efsaneleri“, adlı eserini okuyup okumadıklarını çok merak ediyorum doğrusu. Okunsaydı, günlük politik söylemin sığlığından kurtulup daha geniş..
Ekranlarda, Ayasofya üzerine tartışmaları gündeme getirenlerin, Stefanos Yerasimos‘un, “Türk Metinlerinde Konstantiniye ve Ayasofya efsaneleri“, adlı eserini okuyup okumadıklarını çok merak ediyorum doğrusu.
Okunsaydı, günlük politik söylemin sığlığından kurtulup daha geniş perspektiften dillendirilirdi Ayasofya.Neydi eksik bırakılan ? Fatih ve gerisindeki bin yıllık dönem…
İstanbul‘u aldığı gün,şehrin geçmişi hakkında ve Ayasofya‘nın görkeminin ne anlama geldiği konusunda kendisine kapsamlı bilgi sunulmasını ister Fatih. İstediği metin hazırlanır bir süre sonra.Metin’in giriş kısmında, Fatih’in bu iradesi üzerine kaleme alındığı açıkça vurgulanır. Aldığı şehir hakkında, bilgisi olmadığı için mi istemiştir bunu Fatih? Onun eğitiminden ve bilgi donanımından haberi olmayan, söyleyebilir bunu ancak. 0 halde, niçin? Yerasimos‘ a kulak verelim:
“Eğer Fatih Sultan Mehmet bu isteğinin ardında konstantiniyye yapılarının karşısında duyduğu hayranlık yatıyor idiyse, ona şehrin harikalarını ve özellikle Ayasofya’yı anlatan bir rehber sunmak kadar doğal bir şey olamazdı: Ancak 2. Mehmet’in bu talebinin ardında, bilgilenme isteğinden çok, kendi imparatorluk projesini Bizans İmparatorluğu’nun bir devamı gibi sunmak, bunun için de Bizans’ın başta gelen sembolünü, Tanrının Bilgeliği Tapınağı’nı kendi projesine katmak yatıyordu ki, tapınağın -adının (Ayasofya) olduğu gibi korunması bunun bir ifadesidir”.
Güçlerini tanrıdan aldıklarına inanır, onun temsilcisi olduklarını kabul ettirmeye çalışır, İmparatorlar. Tanrısal gücün temsilinde, kendilerinin belirleyici olduğunu iddia ederler ve paylaşmak istemezler onu, bu nedenle. Dinin devlet gücünü, ya da devletin din gücünü, arkalarına aldığı dönemler de olmuştur kuşkusuz..
0rtaklık zamanları da dahil, tüm bu dönemlerde, taraflardan bazen biri, bazen de diğeri güç kazanır. Bu karşılıklı güç gösterisinde, taraflar kendi güçlerinin göstergesi (simgesi) olabilecek her şeyi kullanırlar. Bu açıdan bakıldığında Ayasofya bir “gösterge” olmuştur yapıldığından beri. Ayasofya imparatorluk gücünün göstergesi miydi? Öyle idiyse, mutlaka ona erişilebilir ve aşılabilirdi. Yok eğer tanrının iradesinin cisimleştirmesi idiyse, o zaman ona hiçbir zaman erişilemeyecek ve bu uğurda yapılacak her hamle başarısız kalacaktı“.
Diğer bir deyişle, imparatorların gücü, hiçbir zaman tanrısal gücü aşamayacaktı o zaman. Bu, Fatih için de mi, böyle olacaktı? Evet, 2. Mehmet, Konstantiniye‘yi almış ve Fatih olmuştu. Ancak, tamamlamayı düşündüğün bir İmparatorluk projesi vardır. Karşısında duran Ayasofya‘nın, geçmişte ne anlama geldiğini, bu nedenle anlamak ve çevresindeki dini çevrelere, kendi gücünü hatırlatmak istemektedir.
Ne var ki, ortaya konan metin (Fi Beyan- I Tarih-i Konstantiniye Min Evvela ila Ahire) büyük ölçüde Bizans kaynaklarının etkisiyle hazırlanmıştır.
İmparatorluk bürokrasinin gelişmesiyle çıkarları zedelenen, dini çevrelerden kaynaklanan İmparatorluk karşıtı Bizans metinlerin etkisi, Fatih’e sunulan metine yansıtılmıştır. Ne garip değil mi? Bizans’ta, devletlerinin güçlenmesinden çıkarları bozulacağını düşünen din çevrelerinin görüşleri, bu kez Türkçe dillendirilip onun önüne konulmuştur..
Fatih‘in Imparatorluk projesinin, askeri bürokrasiyi güçlendirmesiyle, islamdan uzaklaşılacağı korkusu, ortaya çıkıyor bu kez din çevrelerinde.. (Bunda, Fatih’in din adamlarıyla olan anlaşmazlığının etkisi de var kuşkusuz. )
O nedenle, Ayasofya‘nın İmparatorluğun değil, aşılamaz kutsal iradenin göstergesi olduğu, din çevrelerin daha çok işine geliyor. Metinlerde de ifade ediliyor kendine. Bir tür gözdağı veriliyor. Osmanlı’da ve Bizans’ta dinciler, devlet karşıtlığında birleşiyorlar. İmparatorluk ise, Fatih ve Kanuni dönemi dışında, pek gündeme gelmiyor zaten.
Fatih‘in düşlediği imparatorluk gücüne de, hiçbir zaman erişilemiyor. Peki, bu güç gösterisinin kazananı , bin yıllık Bizans‘ta ve altı yüzyıllık Osmanlı‘da hangi taraf oluyor sizce ? Ayasofya üzerine yorum yapacak olanlar, Fatih‘in kuşkularını da anlamalılar derim. Zaman onu haklı çıkarmadı mı?
Atatürk‘le başlayan “Türk Hümanizmi” nin Ayasofya‘ ya olan kucaklayıcı tutumuna, bu düşmanlık günümüzde neden ısrarla sürdürülüyor dersiniz? “Gösterge – Ayasofya“‘ bu kez neyin göstergesi yapılmaya çalışılıyor?
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.