Tarikatlar, cemaatlar ve çocuk istismarları hızlıca yaygınlaşıyor… Çocuk suçlu oranları artıyor… Çocuklar için ücretli ya da bedelsiz aşılan, cemaatlerin yaz kampları tehlikeli mi? Savaş, terör, töre, göç, doğal afetler, cehalet,..
Tarikatlar, cemaatlar ve çocuk istismarları hızlıca yaygınlaşıyor…
Çocuk suçlu oranları artıyor…
Çocuklar için ücretli ya da bedelsiz aşılan, cemaatlerin yaz kampları tehlikeli mi?
Savaş, terör, töre, göç, doğal afetler, cehalet, istismar ve çağdığı eğitim sistemleri, çocuklarımızın geleceğini karartıyor… Bizler seyrediyoruz… Ya da elimizden bir şey gelmiyor…
Bir avuç insancıl-vatansever aydının çığlığını duyan var mı?
Üç milyon yıldan bu yana, insanoğlunun varlığı ardından, uzlaşmaz sınıflı toplumsal ilişkilerin başladığı andan itibaren; tüm dünyada ve başta batı toplumlarında misyoner ve ruhban okullarında, Sosyalist sistemlerde komsomol çocuk ve genç kamplarında, Osmanlı toplumunda acemi oğlanlar ocağında, tarikat ve cemaatlerin yaygın olduğu çağdışı toplumlarda ise; çocuk yaşta gerilla eğitimi veren ve organ mafyasının elinde aç-açık-yitik-satılık-tutsak olan ve küçük yaşlarda suç örgütü işlevi gören kimsesiz çocuklarımız; kurs, yurt, mektep ve yaz kapmı vb. adındaki sübyan okullarında, çocukların çağdışı eğitilmesi ve ideolojik şartlanmaları için, gizli ya da açık çalışmalar yapılmaktadırlar…
Tarihin her döneminde ve dünyanın pek çok ülkesinde; farklı din, meshep, inanç ve ideolojik yapılanmalar ve de bu eğilimlerin çalıştayları, okulları, kampları, kurs, seminer, okuma, ezber ve yarışma tatbikatları, dil, din, spor, okçuluk, yüzme ve grup çalışmaları, günlük ya da yatılı tatil ve eğitim faaliyetleri, giyim, kuşam, örtünme, zikir ve ilkel toplumsal davranış tatbikatları, sınıfsal, toplumsal ve inançsal ayrışmayı, çatışmayı, farklı olanı ötekileştirmeyi, kin, nefret, şiddet ve düşmanca eğilimlerin artmasına neden olacak eğitsel ve davranışsal şartlanmayı teşvik etmek, büyüklere saygı ve küçüklere sevgiyi yok etmek, günlük yaşamda bencil, çıkarcı, ele geçirmeci, bananeci, faydacı ve başka kötü-sapık davranışları meşrulaştırmak; birlik, dayanışma ve paylaşma gibi insani duygulardan uzaklaştırma, etik, ahlaki ve yasal değerleri yok sayma, yanlış eğilim-tercih ve bağımlı olmaya alıştırmak, insancıl ve vatansever özelliklerden uzaklaşma, yozlaşma ve kabalaşma gibi duygu, düşünce ve davranışları meşru ve olağan sayan, tüm bu kötülüklerden çocuklarımızı uzak tutmanın en baş şartlarından biri ve ilki, hiç kuşkusuz; çocuklarımızın geleceğini karartan, körleştiren, yarınlarını acı ve çileye dönüştürecek olan, sapık eğilimlerden uzaklaşmasının en önemli yolu; çocuklarımızın akıl ve bilim ışığında, çağdaş eğitim ve öğretim kurumlarında okumaları ve yarınlarına; “hakları, özgürlükleri ve sorumlulukları olan çağdaş yurttaş olma” bilinciyle yaşama kültürünü teşvik edilmeli ve bu yönde olanak sağlanmalıdır. Velilere, öğretmenlere ve ailelere büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Çocuklarımızın bu içerik ve özde, temel eğitim ve öğretimi ise, devletin anayasal görevidir…
Çocuklarımızın maruz kaldığı tüm olumsuzluklar, adı geçen bazı yerlerdeki yasadışı-insanlıkdışı yaşanan ve inadına çağdışı-gerici çalışmalar yapan bu kişi ve kurumları, utanmaz, arlanmaz ve uslanmaz, vahşi, yerli ve yabancı emperyalist güçlerin beslediğini, tarihi kayıtlardan bilinmekteyiz.
Öte yandan, doğru, inançlı ve ahlaklı yurttaşlarımızın iyi ve güzel insani davlanışlarını küçümsemek ve inançlarıyla terörü aynı yerde göstermeye çalışanların ekmeğine yağ süren, çağ dışı kişi ve kurumları deşifre etmek şarttır. Son zamanlarda çocuklarımızın geleceğini karartan bu kurum kişilerin, yasadışı ve ahlak dışı davranış ve eğitimleri sonucu, suç odaklarına dönüştükleri mahkeme kayıtlarında belgelenmektedir… Bu sapık kurumlara giden çocukların fişlenmesi ve geleceklerinin karartılması söz konusudur… Feto okullarına giden çocukların yaşadıkları deneyimler, bunun kantıdır…
Davranış Bilimci Sigmund Freud’un dediği gibi; “Yaşamımız deneyimlerle yüklüdür. Deneyimler ise, yenilen kazıkların bileşkesidir…” İnsan olarak, düşünerek aklımızı doğru yönde kullanmamız, insan olduğumuzun kanıtıdır… Yoksa, sürü olmaktan öteye gidemeyiz… Daha kötü şeyler yaşamadan ve “vay halimize!” demeden, çocuklarımızın yarınlarını köreltmeyelim… Bunun sorumluluğu ve vebali çok büyüktür…
Korkmayan, sönmeyen ve yolundan geri dönmeyen; zeki ve akıllı, yiğit, güzel ve özgür ruhlu çocuklarımız; yarınlara koşuyor… Dışa bağımlı ve satılık beyinlerin tutsağı olan, geri kafalı-köhne nesillerin damgaladığı sinsi-kirli-karanlık teşkilatların kurbanı olan, tüm bu yapılanmalara inat; bayram sevinci ile yarınlara koşan çocuklarımızın bilim, kültür, sanat, ekonomi, toplumsam her dalda başarıya erişen ve on parmağında onbir marifet olan, insan ve hayvan hakaları, çevre ve doğal hayatı koruma bilinci olan; dil, din, ırk, sınıf ve cinsiyet farkı gözetmeyen, adil ve vicdanlı, tutumlu, üretici ve yaratıcı yanları ile yurtsever ve insancıl hayatı yeniden keşfeden ve yaratan çocuklarımızdan çok ama pek çok umutluyuz… Yeter ki; onların özgür düşünen beyinlerini, kirli ve hurafe boş şeylerle yıkamayalım…
Çocuklarımız bizim ve geleceğimizin ışık kaynağı ve yaşam sigortasıdır…
Onlar, üretici ve yaratıcı özgür düşlerinin ve çağdaş akıllarının aydınlığında; umut ve ütopyalarını gerçekleştirmek için, bilim ve ileri özgür sezgileriyle yarına koşmaktalar…
Çocuklarımızı çok, ama pek çok seviyoruz…
Şairin dediği gibi; “bir günlüğüne” değil, tüm zamanlarda dünyayı verelim çocuklara…
Yaşasın çocukların özgür ve aydınlık dünyası!..
Dursun Özden
www.dursunozden.com.tr
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.