Zarar Verme Hakkı!

Kimi sözcüklerin ve kavramların kabul edilen anlamlarını eğip bükerek kullanmamız, içinde bulunduğumuz sürecin niteliklerini, apaçık ortaya koyuyor. Adeta bizleri tanımlıyor. Bu sözcükler devlet erkinin buyruklarında ya da yargı kararlarında  karşımıza..

Zarar Verme Hakkı!
Yayınlanma: Güncelleme: 117 okuma

Kimi sözcüklerin ve kavramların kabul edilen anlamlarını eğip bükerek kullanmamız, içinde bulunduğumuz sürecin niteliklerini, apaçık ortaya koyuyor. Adeta bizleri tanımlıyor. Bu sözcükler devlet erkinin buyruklarında ya da yargı kararlarında  karşımıza çıkabiliyor.

Örneğin: “….de kamu yararı görüldüğünden…. ‘a karar verildi” ifadesine sık rastlar olduk.

Sizi bilmem ama tümcenin bende çağrıştırdığı anlam, bu kararla beraber  “gene kamunun elinden bir şeylerin gittiği” oluyor.

Burada  anlamı bükülmüş  sözcük hangisidir, “Kamu” mu? “Yarar” mı? Her ikisi birlikte mi?

Kamu için bir zamanlar Âmme denirdi; Frenkçedeki Public anlamında.

Orhan Hançerlioğlu bu sözcüğü: “Ortak çıkarlar çevresinde bir araya gelmiş ve üyeleri bu ortak çıkarlar konusunda karar birliğine ulaşmak için etkileşimde bulunan toplumsal kesim” olarak tarif etmiş.

Halk ise peopledır. Folk’ tur. Bir “toplumu oluşturan bireylerin tümü“nü tanımlar.

Kalabalık (Foule, Crowd) herhangi bir anda eyleme geçebilecek olan insan topluluğu anlamında kullanılır.

Bu kavramlarda da bir sapma yok.  İstendiğinde  yarar kavramının yanında yer alabilirler.

Ama Yarar kavramının kendinde, sorun yaratan ciddi  anlam sapması var.

Yarar, eski dilde: fâide, menfaat.  Frenkçe’de buna Utilité, Utility deniyor Şimdilerde  yerine göre çıkar sözcüğü (intéret, interest) de kullanıyor.

Hançerlioğlu‘na göre, çıkar: “toplumsal kümelerce benimsenen gereksinimler” dir.

Aristoteles yarar kavramını, hem kullanma değeri,  hem de değiştirme değeri olarak anlar.

A. Smith‘te genel yararı gerçekleştirecek şey, kişisel yarardır. Yarar‘ı “mal ya da hizmetlerin insan gereksinimini karşılama ya da giderme niteliği” olarak tanımlar.  Ona göre, ekonomik yaşamı düzenleyen temel kavram da, yarar’dır.

J. Bentham ve J.S. Mill’den sonra  “Gerçek ve doğru olan yararlıdır” kabullenişi tümden bırakılıp, yerine “yararlı olan gerçek ve doğrudur”  algısı yerleştirilir.

Bu anlayıştan türetilen Yararcılık‘da, bireysel hoşlanma tüm diğer değerlerin ölçütü haline gelir. Bu doğrultuda gelişen kapitalizm, Liberal demokrasi kılıfındaki egemen ekonomik anlayışıyla, günümüz neo-liberalizmine kadar ulaşır. Ve günümüz ekonomi politiğinin merkezine yarar kuramı temel  kavram olarak yerini perçinlemiş olur.

Ama ekonomi ve toplumbilim dışında, bir de işin hukuki yönü var.

Kökü  Roma hukukuna kadar giden Kamu yararı kavramı hukukunun da temel kavramlarından biridir; modern dönemde yenilenmiş ve Fransız devriminden sonra insanlığa aydınlanma döneminin mirası olarak bırakılmıştır.

Gelin görün ki,  o da modernizmin yok edilen başka kavramları gibi  deforme edilip postmodern dönemin,  “Başkalarına zarar verdiğiniz ölçüde kendinize yararlı olursunuz”  ifadesiyle özetlenen ruhuna uygun hale getirilir.  Kavramın sözel yapısı korunup anlamı bulanıklaştırılır.

Soyut olmasından,  içeriğinin belirsizliğinden yararlanılıp  farklı  koşullarda,  farklı  şekillerde yorumlanır.  Buna dayanarak da farklı uygulamaların yolu açılır. Artık,  kamu ve yarar sözcüklerinin birlikteliği postmodernizmin “her şey, her şeyle gider“inde olan anlam kadardır.

Böylelikle kamu yararı olduğu gerekçesiyle yeşil alanlar, orman alanları,  koruma alanları,  sahiller, yok edilip yerlerine “kamu yararı  tartışmalı”  işler yapılır.

Üstelik süreç hâla pervasızca devam ettirilir.

Tüm bu anlam çarpıtmalarına  karşın yine de kamu yararı kavramına, umutla bizlerin sahip çıkması  gerekiyor.

  “Kamu yararı“ndan bahsedildiğinde, bireyler olarak,

  • Yararın ne olduğunun açık seçik tanımlanmış olmasını,

  • Haklarımızı kullanmamızın yollarının belirlenmiş olmasını,

  • Doğanın korunmasındaki yarar” ile “kamu yararı” ikileminin netleştiriImiş olmasını ve bunların tek bir “yarar”  kapsamına alınmış olmasını, talep etme durumundayız.

Hak’ın söz konusu olduğu yerde düzenlemeyi yapacak olan kurum kuşkusuz yasa yapıcıdır. Hukuktur.

Ne var ki, uygulamadaki  kararların, bugüne kadar hep doğayı yok etme hakkı olarak verildiğini söylemek de abartılı olmaz.

Gelecekte, “doğayı tüketip yok etmeden de yaşayabiliriz”  gibi bir moral değere erişip erişemeyeceğini bilmiyoruz.

Şimdiye kadar, “Doğadan yararlanmasak da onu korumalıyız”  anlayışında buluşmuş olmamız gerekirdi.

Ama ne yazık ki bu duruma gelmemiz zaman alacak gibi görünüyor!

O zamana kadar, bu coğrafyada yaşayan bizler,  “kamu yararı” kavramını,  ayaklar altına almaktan vazgeçemez miyiz?

Onu illa “kamu zararı“na çevirme dayatmasını  ne zaman bırakacağız?

Prof. Dr. Orhan Arıoğul

KAYNAKLAR

Orhan Hançerlioğlu Ekonomi Sözlüğü Remzi Kitabevi 1981

Orhan Hançerlioğlu Toplumbilim Sözlüğü Remzi Kitabevi 1986

Nermin  TOMBALOĞLU. Anayasa Mahkemesi Kararlarında Kamu Yararı Kavramı.  İnönü  Üniversitesi  Hukuk  Fakültesi  Dergisi  Cilt:  5  Sayı:1  Yıl  2014

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.