Yine Yeşiller Üzerine

Sevgili okurlarım hatırlayacaklardır. Geçen aralık ayında, Almanya dönüşü yazdığım bir yazıda, Alman Yeşiller‘in Bremen seçimlerinde yalnız Almanya‘yı değil, dünyayı da şaşırtan bir başarı kazandıklarını, çok yeni bir kuruluş olmalarına karşın..

Yine Yeşiller Üzerine
Yayınlanma: Güncelleme: 131 okuma

Sevgili okurlarım hatırlayacaklardır. Geçen aralık ayında, Almanya dönüşü yazdığım bir yazıda, Alman Yeşiller‘in Bremen seçimlerinde yalnız Almanya‘yı değil, dünyayı da şaşırtan bir başarı kazandıklarını, çok yeni bir kuruluş olmalarına karşın Bremen Meclisi‘ne dört milletvekili soktuklarını bildirmiştim. Yine o yazımda, ökolojistlerin bu beklenmez başarısının hangi nedenlere dayandığını tahlil etmeye çalışmış, politik platformda söz sahibi olmalarının çok uzak olmadığına değinmiştim.

Bu benimki ne bir önsezi, ne de kehanetti. Seçim stratejisi, politik organizasyon ve ayak oyunu bakımından çok saf ve naif olan ökolojistlerin bütün bu acemiliklerine karşın malın gözü politik partiler arasında kendilerine dört sandalyelik de olsa yer açabilmiş olması, seçmen kütlelerinin başkalarında arayıp da bulamadığı bazı umutları onlarda bulmalarından ileri geliyordu. Gerek aynı olumlu sonuçlara henüz varamamış Fransız ökolojistleri, gerek Alman Yeşilleri, sade politik rutin bakımından değil, ideoloji ve fikriyat bakımından da pek enine boyuna hazırlıklı değildiler. Çevre kirlenmesine karşı toplaşmış platonik hayır kurumlarının, atom enerjisine karşı diklenen derneklerin fikir ve slogan dağarcığından olduğu kadar, onların üyelerinin maddî ve manevî katkılarından yararlanarak büyüyen bu akımın fikriyat değirmeninin asıl suyunu Roma Okulu‘nun ünlü iktisatçıları sağlamış bulunuyorlardı.

Tüketim toplumunun başdöndürücü hızı içinde geleceğe yönelik sakıncaları, hatta daha doğrusu insanlığın sonunu dahi getirebilecek felaketleri öngören bu iktisatçılardır ki, bu savın sade akademik bir varsayımda kalmamasını, politik alanda eyleme geçip sesini duyurmasını âdeta zorunlu kilmışlardı. Böylece akımın saygınlığı ve bilimsel sağlamlığı entellektüel çevrelerde yeniye aç gençlere çekici geldi. Bu sağlam bilimsel taban eksik olsa idi ökolojistler açık havayı, doğayı seven, atom enerjisinin sakıncalarını, kalabalıklaşan şehirleri, mekanikleşen insanları, pislenen havayı, denizi, gürültüye boğulan yaşamı makûl ve insanca bir yaşayış tarzı ile düzeltmeye çalışan saçlı sakallı, sportif dirilik içinde izcivari bir sürü romantik delikanlı sayılmak, küçümsenmek rizikosuna bile kolayca düşebilirlerdi. 

İşin ciddiyeti işte şu günlerde bir kere daha vurgulandı. Baden-Württemberg eyaleti seçimlerinde Yeşiller meclise altı mebus daha soktular. Durmuş oturmuş partiler iktidar kavgasına kapışmış giderken birdenbire aralarına karışıveren ve günden güne de süratle güçlenen bu genç ekibi, ilk günlerdeki küçümsemelerini bırakıp ciddiye almaya başladılar, seçim stratejicileri kafa kafaya verip şimdi seçenekleri gözden geçiriyorlar. Çünkü işin şakası şundan yok: Yeşiller, önümüzdeki seçimlerde öbür partilerden bu tempoda oy kemirmeye devam ederlerse parlamento içinde belki küçük, ama icabında zaten dingildek olan iktidar dengesini istedikleri yana kaydıracak bir güçlü azınlık olacaklar. 

Siz politikanın şu cilvesine bakın ki, Almanya‘da ökoloji tezini çevre kirlenmesine, atom enerjisine karşı tepkiyi ilk gösteren politikacı SPD‘nin ünlü stratejicilerinden ve biraz başına buyruk şeflerinden Erhardt Eppler‘di. Bir bakıma Yeşiller‘in yolunu açmış olan bu politikacı şimdi aynı Yeşiller‘in kendi bölgesinde kendi partisini hezimete uğratmasından sonra fraksiyon şefliğinden istifa etmek zorunda kaldı. Yeşiller‘e en yakın SPD‘li, Yeşiller’in kurbanı oldu. 

Politika cilvelerle, çelişmelerle doludur. Bunu bildiği için Yeşiller‘in zuhuru en çok CDU‘yu sevindirdi. Strauss şimdi burnuna iktidar rüzgârları gelen bir aday olarak her parti şefinden daha umutlu. Yeşiller en çok oyu SPD‘den en az oyu da FDP‘den kemirdi. Yeni seçilen Yeşil mebuslardan eski SPD‘li Hasenclever‘in “ikisi arasında seçim yapmak gerekirse elbet Schmidt’i tercih ederiz” demesine karşın, parlamento aritmetiğinin pragmatist mantığı ile Yeşiller‘in zaferinin en çok ona en uzak parti olan CDU‘nun ekmeğine yağ süreceğini tahmin etmek zor değil. 

Belki izlemişsinizdir: 1969 seçimlerinde Nazi eğilimli NPD bugünkü Yeşiller gibi % 4.5 bir oranla parlamentoya girdiği zaman küçük olmasına karşın dingildek dengede hiç umulmadık ters bir tepki yapıp kendine en yakın CDU‘yu yıkmış ve istemeden Schmidt‘in iktidara gelmesine neden olmuştu. Tıpkı onun gibi, bugün de tam karşı uçtaki Yeşiller‘in yine sağduyuya ters düşen bir parlamento konstellasyonu ile en ehveni şer saydığı Schmidt‘i ve onun koalisyonunu yine istemeden çökertip, yine istemeden en sevmediği Strauss‘un ekmeğine yağ sürmesi beklenebilir. 

Büyük çoğunluk alamayan partilerin yazgıları her yerde, her zaman küçük partilerin stratejisine bağlı kalmaktan kurtulamıyor. Kanzler Schmidt‘in de, Genscher‘in de atom enerjisinden azami yararlanmaya ve büyümeye yönelik politikalarından Yeşiller‘in yeşil gözü, hatırı için vazgeçecekleri umulamaz. Strauss ise, atom enerjisinden yana olduğunu, sermayeye dayanan bir tüketim toplumunun temsilcisi olarak bar bar ilan etmiş bulunduğuna göre, Yeşiller‘in yerleşmiş partilerin tümünü karşılarına almaları gerekiyor. 

Parlamento aritmetiği, bu çıkmazı nasıl çözümleyecek, bilinemez. Şimdilik görünen o ki, Yeşiller gün geçtikçe yol alıyorlar. Özellikle, kültürlü çevre, ülke ve dünya sorunlarına uzun vadeli yaklaşılmasını isteyen çevre seçmenleri, Yeşiller‘i tutuyor. Baden Württemberg seçimlerinde Yeşiller‘in en fazla oyları Tübingen, Heidelberg, Freiburg gibi üniversite şehirlerinden ve genç sosyalistler çevrelerinden alışları bir rastlantı değildir. Ama Yeşiller‘i tutan yalnız entellektüeller de değil. Yoğun sanayi bölgelerinin sakinleri, ayrıca doğa sevgilileri, hatta dinî bazı çevreler, her biri kendi açısından nedenlerle onların ideallerini daha insanca, daha yüce ve daha umut verici buluyorlar. Rutinci partiler dışında, yeni bir ideale bağlanmayı daha yapıcı sayıyorlar. 

Yeşiller’de şimdilik eksik olan, günlük politika taktiği ve parti organizasyonu acemiliği. Bunları gidermek zor iş değildir. Ne var ki zaman ister. Bu işler, içinde çarpışıla çarpışa öğrenilir. Yeşiller‘in ise zamanı var, çünkü çoğu genç. Mücadele güçleri de var, çünkü bir şeye inanıyorlar. 

Gelişmeler dikkatle izlenmeye değer… 

6 Nisan 1980 

Haldun Taner

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.