Tıp dünyasına serzenişler hekimlere iğnelemeler hiç bitmez. 2500 yıl önce şair Nikarkos: “Dün hekim Markus Zeusun heykeline bakmaya gitti Zeus bu Üstelik heykeli mermerden Bugün heykeli gömüyoruz” demiş. Doğumunun 400…
Tıp dünyasına serzenişler hekimlere iğnelemeler hiç bitmez. 2500 yıl önce şair Nikarkos:
“Dün hekim Markus
Zeusun heykeline bakmaya gitti
Zeus bu
Üstelik heykeli mermerden
Bugün heykeli gömüyoruz” demiş.
Doğumunun 400. yılınında olduğumuz hiciv ustası Molière, hekimlerin göz boyacılığını, entrikacılığını kül yutturmacılığını ve onların hastalıksever saf kişileri oyuna getirip, kafese sokmalarını diline dolamış. Sarayda sahnelenecek bir eserinin başlığına, düzenbazların ipini çekmek için, “Kralın eğlenmesi içindir” notunu koymuş. Namlı ama şarlatan bir hekimin, yazarın çocuğunun ölümüne neden olduğu bilinir. O nedenle Molière‘in kahramanları, dönemlerinin tekil kişiliklerini aşar, temelinde dram olan güldüyü dillendirirken tüm insanlara seslenirler.
Bizde 150 yıl önce, Ahmet Vefik Paşa‘nın kaleme aldığı Tabib-i Aşk, Zoraki Tabip, Merâkî (Hastalık Hastası) gibi Molière uyarlamaları, Osmanlı toplumu için yazılmış gibidir. Paşanın dil marifeti yadsınmaz olsa da eserler, konuların evrenselliğinin kanıtıdır.
Felsefeci Hüseyin Batuhan, Bilim ve Şarlatanlık adlı kitabında şarlatanlığı, “bilmediği halde bildiğini iddia eden, üstelik uzmanların uyarı ve eleştirilerine karşın, iddiasında ayak direyen” kişiler için kullanır. Bunun çıkar için sürdürüldüğünü söyler.
Adı ister şarlatanlık, desisecilik, düzenbazlık ya da herhangi bir şey olsun her aldatma işinde iki taraf bulunur. Aldatılan tarafta sağlık arayan kişi varsa, aldatan tarafta, bazen hekim, bazen sağlık kurumu, bazen sağlık sistemi, bazen sağlık politikaları, bazen de toplumdaki kültürel ön kabullenişler olacaktır.
Bir tarafta hasta; diğer tarafta tıp dünyası.
Günümüzde her tür aldatmacılığın yaygınlaşıp kabullenilmesi, tıptaki aldatmacılıkları dikkatlerden uzak tutar. Tuhaftır ama, giderek aldatan-aldatılan dostluğu oluşur. Aldatılan kişi durumuna alışırken, aldatacak kişi yapacağı işi hakkıymış gibi sahiplenir. Güncel dille söylersek, bir tür “müşteri garantili sözleşme” alt yapısı kurulmuş olur.
Modern dönemde hekimlik aldatmacılığı öngörüsü gene bir hiciv-güldürü tiyatrosundan gelir. Jules Romains‘in “Knock yada Hekimliğin zaferi” adlı, artık kült olmuş eseridir bu.
İlk sahne, mesleğine sağlıklı insanların bulunduğu küçük kasabada başlamış, ama artık yaşlanmış hekimin, tüm kasaba halkını hasta olduklarına inandırmak için nasıl uğraştığını, yerini alacak Knock adlı genç meslektaşına hikaye etmesiyle başlar.
Kişiler hasta olduklarına bir kere inandıktan sonra, iş hep yolunda gidecektir. Akşam vakti herkes makatına derece yerleştirip ateş ölçümleri yapacak, sabah hekime rapor edecektir. Genç hekim hazıra konmuştur. Şanslıdır. Parsayı toplayacaktır.
Yaşlı hekimin genç meslektaşına düstur ya da vasiyet gibi söylediği, “Sağlıklı kişiler aslında hasta olduklarının farkında olmayanlardır” sözü, bir hiciv repliği olmasının ötesinde anlam taşır. Eserde Knock‘un sağlıklı olduğunu söyleyen kişilere “giderek daha çok sinirlendiğini” itiraf etmesi de, ironinin ötesinde bir gelecek metaforudur.
Yüz yıl önce Komik-trajik oyun sahnesinde söylenen bu söz, günümüz sağlık ideolojisinin temeline oturdu. Komikliğini yitirse de trajikliğini tüm ağırlığıyla sürdürmekte.
Sağlık işlerinde bozulmalar, Özdemir Asaf’ın, “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu birinciliği beyaza verdiler“, sözünü anımsatırcasına, başladı.
Dönemimizin neoliberal ruhu, bozulmalardaki önceliklerin belirledi. Hastaların sağlık talepleri ile hekimliğin onlara sunacakları arasındaki denge, bozulacaklar sırasının başına konuldu. Talebin arzı belirlemesi beklenirken, arz giderek öne çıktı, talebi yönlendirmeye başladı.
Bu dönüşümle beraber, ticarileştirilmiş sağlık sistemi paydaşlarının varsıllaşması, hasta sayısının arttırılması koşuluna bağımlı kılındı. Bu yeni sağlık ideolojisinde yeni hastalar yaratma ve onlara yeni harcamalar yaptırma görevi hekimlere buyruk olarak verildi.
Reklamlarda sağlık teknolojileri tanıtılmaya, panolarda sağlık kampanya duyuruları kullanılmaya başlandı.
Böylesi ticari sistemin logosu “Sağlık, henüz belirtileri çıkmamış hastalıktır!”, “Aksi kanıtlanmadıkça herkes hastadır!”, ya da “Harcama yapmayan kişi sağlıklı kabul edilemez” türünden bir ifade olacaktı!
İşte tiyatro yazarının “Hekimliğin Zaferi” dediği tam da buydu.
Hastayı korumayı önceleyen değil ona harcama yaptırmayı hedefleyen bir sistemin kurulması, ve bunun topluma benimsetilmesidir bu zafer!
Molière‘deki gibi, J.Romains sahnesinde hekim rolüyle oynanan aldatmacılık, zaman içinde gerçek hayattaki hekimliğe pandemi gibi bulaşmış; yazarların öngörüsü gerçekleşmiş ama sonuç, hekimlik değerlerini tüketerek kazanılan bir Pirus zaferi olmuştur.
Ne yazık ki hekimlik için zafer olan şey toplum için “öğrenilmiş çaresizlik”den başka bir şey değildir.
J.Romains‘in tiyatroda hicvettiği, sağlık sistemlerinin insanları aldanmaya hazırlama olayını, filozof İvan İllich Tüketim Köleliği ve Sağlığın Gaspı adlı kült olmuş eserlerinde alt-kültür meselesi olarak enine boyuna inceler. Ona göre bu, bir “kültürel iatrojenez“dir. İatrojenez tıp eliyle hastalandırmadır.
Düşünür, “Tıbbın, bir kişinin şikayetini meşru hastalık olarak etiketlemeye, bir diğerini herhangi bir rahatsızlıktan şikayetçi olmasa da hasta olarak ilan etmeye yetkisi vardır” derken Kültürel iatrojenez tanımını yapar.
J.Romains‘e göndermedir bu.
Hüseyin Batuhan ise aldatılmaya hazır hale gelme olayını, kişilerin eğiIimlerine, ön kabullenişlerine, naifliklerine bağlar. Ona göre sorgulamadan inananlar, zaten “inanma patolojisi” içinde olan kişilerdir. Ama olayın tekiI ele alınış biçimidir bu.
Sosyo kültürel yönü ve çoğulluğu, tekilliğine oranla ağır basan tıp aldatmacılığının, toplumda kabul görüp yaygınlaşma olgusunu tanımlamada, İllich‘e terminolojisi daha uygun gibidir. Filozof kültürel iatrojenez kavramını, hekim kusuruyla tekil hastada oluşan zararlardan ayırmıştır. Bu ikincisini “klinik iatrojenez” olarak adlandır. Bir de, sosyo ekonomik koşulların oluşturduğu iatrojenez vardır ki ona “Sosyal iatrojenez” der. Filozof iatrojenez’in her tipi üzerinde ayrıntıyla durur.
Günümüzde diplomalı /gerçek/ hekimler, işte sorunlarla dolu bu yeni sağlık sisteminin çaresiz kahramanları rolündedirler. Kendilerine başka seçenek bırakılmadığı için çaresizdirler, Üstlendikleri rolü oynayacaklardır. Senaryoyu ya da rollerini beğenmeme hakları yoktur. Daha çok Sophokles kahramanlarına benzerler. Durumu erken fark edenler başlarının çaresine bakmak için yollara düşmüşlerdir. Kalanlar çilecilerdir.
Diplomasız olduklarından sahte hekim olarak adlandırılanlara gelince:
Hekim taklidi yaparak sisteme yandan katılmışlardır.
Aldatmacılık becerilerini risk almadan kullanacakları pek çok başka alan varken, neden olduğu bilinmez, zor olan sahte hekimlikte karar kılmışlardır.
Sistemde zaten varolan aldatıcılık onlara çekici gelmiş olmalıdır.
Haberlere çıkmaları her zaman merak uyandırır.
Bir tür anti-kahraman rolündedirler.
Açıkgöz gibi görünseler de naifdirler.
Ve de yaptıkları iş suçtur.
Ceza hukuku onları beklemektedir…
Buna karşın, hekimlik diplomasıyla sistem içinden yapılan veya yaptırılan aldatmalar doğrudan ceza hukuku konusu olmaz. Önce, deontoloji dediğimiz hekimlik ahlakı bağlamında ele alınır.
Ama içinde bulunduğumuz dönemde hekimlik ahlakı da dahil her türlü genel kabullenim gibi bulanıklaşmıştır. Biraz kaba düşse de söyleyelim. Deontoloji artık kimsenin pek de umrunda değildir.
Hastanın uğrayacağı daha ağır bedensel zararlarda ise, illiyet bağını tanımlamak her zaman kolay olmaz. Diplomalı/gerçek/ hekimin yapıp ettikleri suç kapsamına sokulsa bile, genellikle kasıtlı değil taksirli suçlarından sayılır. Taksir‘in tıptaki karşılığı, işini savsaklayarak ya da mesleki bilgileri yanlış kullanarak hastaya zarar vermek /Klinik iatrojenez/ anlamında kullanılan, Malpraktis’dir.
Malpraktis ile suçlanma, diplomalı hekimlere tanınmış ayrıcalıktır. Ceza hukukunda hekimin kendini savunacağı yollar bulunacaktır.
Diplomalılar böylesi bir koruma altındadır ama, ortamdaki gariplikleri görmemize diplomalılar değil de diplomasızlar daha çok yardımcı gibidirler.
Kendileri tutuklanırken geride cevaplamamız gereken pek çok soru bırakırlar.
Ne var ki hisse çıkarma işi bize kalmıştır gene de.
Beyin cerrahı kimliğiyle Konferanslar verenlerin,
Ameliyathanelerde boy gösterenlerin,
Polikliniklerde reçete yazanların,
Yıllarca diş tedavileri yapmış olanların fark ettirmeden kendilerini sağlık ortamı içinde gizleyebilmelerinin, sırrı nedir?
Kusur onlarda mıdır?
Ya da nerdedir, kimdedir ?
Sağlık eğitiminin yetersizliğinde mi? Sistemdeki yönetsel boşluklarda mı? Hekimliğin sahtesi ile gerçeği arasında farkın eşitlenmesinde mi?.
Sahte hekimlerimizin, hekimlere yapılagelen saldırılardan kendilerini nasıl koruyabildikleri merak edilmez mi?.
Hele, tedavilerinin sahte hekim tarafından yapıldığını öğrenen kişilerin tepkilerinin ne olduğu ilgi çekmez mi?
Gerçeği görmek için bazen olaylara tersten bakmak gerekir.
Hekimin de sahtesine bakmamız, gerçeğindeki kusurları görmemizde işe yarar belki de.
Sahte hekimlerin medyamızda uzman hekim taklidi yaparak tekrar tekrar boy gösterip, ciddi tıbbi nasihatler dağıttıklarına tanık olmuştuk. Ne var ki güldürü becerileri biraz zayıf gibiydi.
Şimdi de, kimi gerçek uzman hekimler, yeşil ameliyathane giysileriyle, çiçekli takkeleriyle, boyunlarında steteskoplarıyla ekranlarda şirinlik becerilerini sergilemeye başladılar. Üstelik rollerinde pek başarılılar.
“Var olsun şu postmodern dünya. Her şey, birbirine ne de güzel yakışıyor” diyesi geliyor insanın.
Dermanınız kaldıysa gülmek için kullanın derim.
Sağlık sahnesinde güldürü devam ediyor çünkü…
Prof. Dr. Orhan Arıoğul
KAYNAKLAR
Hüseyin Batuhan. Bilim ve Şarlatanlık.. Yapı Kredi Yayınları Ltd.Şti.,İstanbul 1993
Talât S Halman. Eski Uygarlıkların Şiirleri. İş Bankası yayınları İstanbul 1972
İvan İllich. Sağlığın Gaspı. , Ayrıntı yayınları İstanbul 1995
İvan İllich. Tüketim Köleliği, Pınar yayınları İstanbul 1978
https:// commentairecompose.fr/ knock-jules- romains/
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.