Sanatın bilimi

İnsan sinir sistemi, diğer canlılar  gibi dış dünyadan gelen uyarıları görür, algılar. Gerektiğinde gene diğer canlılar gibi hızlı tepki  verir. Ne var ki, görünenlerin estetik değerlendirme yapılarak dışa yansıtılması,  sadece..

Sanatın bilimi
Yayınlanma: Güncelleme: 130 okuma

İnsan sinir sistemi, diğer canlılar  gibi dış dünyadan gelen uyarıları görür, algılar. Gerektiğinde gene diğer canlılar gibi hızlı tepki  verir. Ne var ki, görünenlerin estetik değerlendirme yapılarak dışa yansıtılması,  sadece insan türüne özgüdür.

Görsel sanatçıların, imgelediklerini yansıtma serüveni, önce doğaya öykünme ile başlar, onu idealize etme ile devam eder.

20.yy ise, sanat üzerine ürettiği kuramlar, eleştiriler, metinler, manifestolar ile, görsel sanatı, dış biçimlerden bağımsızlaştırır; onu, imgelerin tümüyle özgür yorumlanarak yansıtıldığı sürece dönüştürür.. Sanat teorilerinin birbiri üzerine yığıldığı bu dönemin devamı olan,  şimdiki postmodern dönem ise, her şeyde olduğu gibi Estetiğin de tüm ortak kabullenimlerini değiştirmek için yeniden tartışmaya açar.

Ontoloji, Estetik, Fenomenoloji, sanatın sınır alanlarına yol gösterici ışık tuttuysa da,  doğası gereği felsefe, güzellikten hep soyut olarak söz edebildi. Hiçbir sanat tarihçisi, felsefeci ve eleştirmen  Estetiğin ne olduğu, güzelliğin insanda nasıl, neden algılandığı  sorununa konuları gereği nesnel açıklık getiremedi. Sanat, zaten bilimcilerin pek ilgisini çeken konu değildi.

Sanat olayının “öznesi“nin insan olması, güzelliği ve onun kurallarını belirleyen de o olması nedeniyle, çalışmalar insanda yapılmalıydı,. Başka bir deyişle çözüm, insanın kendisi için yarattığı söylemlerde değil, sanatın öznesi olan kendisinin, bu kez bilimin  “nesnesi olarak ele alınmasında olmalıydı. Ama, nasıl gerçekleştirilecekti  bu?

*****

Sinirbilim çalışmaları önce de vardır ancak, 1990  sonrasında Fonksiyonel magnetik rezonans görüntülemesinin (fMRI)nin kullanılmaya  başlaması, beyinden nesnel bilgi toplanması için bir devrimin başlangıcı olur .

2013‘de, Beyindeki nöron bağlantısallığının işlevsel anatomisini, kapsamlı olarak fMRI kullanarak ortaya koymayı hedefleyen Obama projesi, gündeme gelir.  “İnsan  Konnektom Projesi” de denen bu projeden elde edilecek bilgiler yardımı ile bireysel ve sosyal alandaki akla gelebilecek her türlü insan davranışlarının,  beyindeki karşılıkları bulunacaktı. Sonra da bu bilgiler, Tıp, Kriminoloji, Eğitim, Etik, Yaratıcılık eğitimi, Davranış bilimleri Sanat vb. alanlarında kullanılabilecekti.

Sinir Bilimin her alanında yaygın kullanılan fMRI, sonradan adı, Nöroestetik olacak araştırma alanında da girdi.

Ve 1999‘da  elde edilen ilk bulgular, Nöroestetiğin  kamuoyu da dahil, bilim dünyasında dikkat çekmesine neden olur.

fMRİ ile elde edilen bu ilk önemli bulgu, bilimsel adı, Medial Orbitofrontal Korteks  (MOFK) olan, beyin bölümünde bir görüntü değişmesi idi ve Semir Zeki tarafından ortaya konmuştu.

Güzelliğin insan materyalindeki karşılığı nedir?  sorusuna cevap arama işi, bu ilk bulgulardan sonra hızlanır ve Semir Zeki’nin şu sözü bu konuda çalışan bilim insanlarının anayasası haline gelir:

Nörobiyolojik temeli olmayan bir estetik kuram tatmin edici kabul edilemez

*****

Şimdilerde ise, araştırmalarda kullanılan yöntemler çok daha çeşitlendi. Beyindeki nöron bağlantısallığını, tek nörona indirgenmiş olarak görüntüleyen yöntemler  kullanılmaya başlandı; farklı yöntemlerin beraber kullanımı da işe katıldı. Çalışmalarda, Multidisipliner anlayış içinde bilişsel (cognitive) araştırıcılar da yer almaya başladı.

Görsel beğeni araştırıcıları çoğaldı,

Peki, tüm bu çalışmalardan, bugüne kadar elde edilebilen nesnel bilgiler neler oldu.?

Görsel, işitsel, ya da başka türlü olsun yaşanan her estetik deneyimin, insan sinir sisteminin, belirli işlevler için uzmanlaşmış alanları arasında bir etkileşim başlattığı, fMRİ‘dan önce de bilinirdi.

Estetik değerlendirme yapılabilmesi için  bunların üçü arasında iletişimin ve etkileşimin gerekli olduğu da  belliydi:

1)Duyusal-motor işlevlerini üstlenen alanlar,

2)duygu- değerlendirme işlevlerini üstlenen alanlar

3) Bilgi- anlamlandırma, işlevlerini üstlenen  alanlar, arasındaki iletişim trafiğiydi bu.

Ne var ki, İnsanın yaşayacağı her türlü Estetik deneyimin, kaynağı ne olursa olsun, sonuçta beynin  (MOFK)  bölgesinde, yukarıda bahsettiğim aktivite artışını (fMRİ’da hareketlenme, canlanma) meydana getireceği bilinir oldu.

Bu bulguyla beraber MOFK‘in, beynin başka yerleriyle kurduğu bağlantılar sonucu, karşılaştırmanın, kıyaslamanın, değerlendirmenin yapıldığı kavşak bölgesi olduğu da belirlenmiş oluyordu.(Matematiğin soyut değerlendirmelerinden tutun, fizik dünyanın somut, sosyal ilişkilerin değerlendirmesine kadar akla gelebilecek her türlü kıyaslama işlemidir burada yapılacak olan.)

Güzel olanın belirlenmesi de tür kıyaslama olduğuna göre, o da beynin MOFK bölgesi içinde ele alınacaktı bundan böyle.

Ancak,  başka değerlendirmeleri değil de, sadece estetik değerlendirmeyi üstlenmiş (estetikte uzmanlaşmış) nöronların, MOFK içindeki yerleri henüz belli değil,

Sonuçta, görsel estetikten bahsettiğimizde, görselliğin çeşitli özelliklerinin beynin çeşitli bölgelerinde algılanıp. MOFK’ e getirilmiş olması gerektiğini anlıyoruz bugün.

Dış dünyadan gelen görsel sinyallerin beynin, MOFK bölgesine ayrıntılandırılmış yani işlemden geçmiş olarak gitmesi gerekiyor. 0 nedenle sinyaller  görsel korteks bölgesindeki V1 hücrelerinin bulunduğu yere geliyor. Burası, görsel sinyallerin beyne giriş yeri, olarak tanımlanan yerdir..

V1 bölgesinde, sinyallerin yönlendirileceği uzman alanların adres belirlenmesi işlemi yapılır ve beynin diğer uzmanlaşmış bölgelerine dağıtılması gerçekleşir; böylelikle MOFK gidecek sinyaller, hazırlığın yapılacağı yerlere giderler.  Birinci adım tamamlanır.

V1 alanı, bu seçme- dağıtım işinde uzmanlaşmış bölge konumunda..

Şehirdeki merkez postaneye gelen postalarını ilçelerdeki postanelere dağıtılmasına benzetilebilir bu seçim işi.

Örneğin hareketli resimlerine bakmak öznel bir hareket duygusu uyandırır ve beyindeki (V5 hücrelerinin bulunduğu) görsel hareket alanlarını (MT) etkinleştirir. (Paketini o postaneye gönderildiğinin bulgusudur bu)

Benzer şekilde Portrelere bakmak fusiform girustaki (FFA) yüz alanını harekete geçirir.  Manzara resimlerine bakmak parahipokampal girustaki (PPA) mekan belirleme alanını etkinleştirir.

Dikey ve yatay çizgilerin belirlenmesi ya da renklerin belirlenmesi de, benzer şekilde uzmanlaşmış özel sinir hücreleri aracılığı ile yapılır beyinde; çizginin algılanması ise, hacim’in algılanmasının yolunu açacaktır.

Benzetmemizdeki ilçe postaneleri dir, bütün bu uzman alanlar. Postanın, alıcıya gönderilmeden önce bulunduğu son yer gibidirler.

Sonra ikinci adım gelir. Algılanmış ve ne olduklarının ilk belirlenmesi yapılmış, tüm görsel özelliklerin, bu kez estetik değerlendirmenin yapılması için, MOFK e gönderilme işi tamamlanır..

Bu ve bundan sonrası ise, sadece insan türüne özgü olan “estetik yargı”yı   kurgulama ve içselleştirmedir.

Sinirbilimin yeni bir dalı olan Nöro estetiğin,  ortaya koyduğu tüm bu bulguların ne işe yarayacağını tartışmadan, önce Samir Zeki’nin ilginç bir saptamasını vurgulamakta yarar var.

Yeri geldiğinde, çizginin bir hacım olarak algılanabileceği ya da diğer ifade ile, hacmin bir çizgiye indirgenmiş olarak algılanabileceği gerçeği, Nörobilimcilerden epey önce, sanatçıların yapıtlarında ortaya çıktı, Samir Zeki‘ye göre.

Piet Mondrian, Aleksander Rodchenko, Kazimir Malevich (Kandinsky ve Theo von Doesburg de eklemek gerek) izleyicin algısında uyandırabilecek pek çok şeyin, sadece çizgi ile ifade edilebileceği iddiasını ortaya attılar. Yapıtlarını, bu kurama dayanarak ürettiler. Alexander Calder ise izleyicide doğrudan hareket algısı yaratacak düzenlemeler yaptı.

Samir Zeki, “Sanatçılar gerçek Nörobilimcilerdir” demiştir bu nedenle.

 *****

Clinton’un İnsan Genom projesinin tamamladığının ilan edildiği dönemde, gen haritasında gidilecek yerlerin ortaya çıkmış olmasına karşın, oralara keşif gezileri henüz yapılamamıştı. Bugün insan genomu bilgileri tüm dünya araştırmacıları tarafından yaygın kullanılıyor, ve yaratılan talep ile kendine yapılan yatırımın kat kat üstünde bir katma değer oluşturmaya devam ediyor.

Oysa,Obama‘nın Bir milyar dolarlık Beyin projesinden çıkan bilimsel bulguların, ilgili alanlarda kullanılabilmesi ise, en iyimser bakış açısıyla bile, epey zaman alacak gibi görünüyor, çünkü adresler belli olmasına karşın, ilgili beyin bölgelerinde olan bitenler tam bilinmiyor. Keşif gezilerinin zor olduğu yerler buraları.

Üstelik, bilgilerin kullanılması düşünülen  alanlarda ciddi hazırlıkların, önceden yapılmış olması da gerekli. Örneğin, suç işlemiş ve buna devam etmeye eğilimli kişinin, beyin bağlantısallığında saptanacak bir anormalliğin, onu suçlu değil de, belki ameliyatla tedavi edilebilecek hasta haline dönüştürmesi, hukuk değerlerinin, toplumdaki hatta tıptaki etik değerlerin  değiştirilmesini gerektirektirecek.

Sosyal çevreden gelen uyarıları anlayabilme – değerlendirebilme eksikliği olduğu bilimsel olarak saptanmış bir kişiyi, örneğin politikadan uzak tutacak bir sosyal yapıyı kurmak gerekecek. Çözülmesi zor olan bu örnekler çoğaltılabilir.

Bütünü için söylenecek olursa, beyin projesinde kabul edilebilir makul bir hedef olmadığı, ne bulmayı umduğumuz konusunun bile bulanık olduğu ileri sürülüyor. Bu nedenle ondan üretilecek bilgilerin kullanılabilirliği de, ciddi kuşkulara yol açıyor şimdiden.

Tüm belirsizliklere rağmen, Nöroestetik den üretilecek  bilgilerin yaratıcılığı ölçmede kullanılabileceği, acelecilikle, şimdiden ilan edildi bile. Şirketlere iş başvurusu yapan adaylarının yaratıcılık becerilerinin test edilmesi bunun pratikteki ilk uygulamasi olacak  gibi görünüyor!. Nöroestetik alanının “arz”ına, ilk talep sermaye kesiminden gelmiş oldu böylece.

Nereden, nereye!

MOFK medya tarafından beyindeki  yaratıcılık merkezi olarak tanıtılmıştır bir kere; öyleyse Nöroestetiğe erişen talep de bu olacaktı.

Sanatın kendisinden gelecek talebin ne olacağını ise, sabırla beklemekten başka seçeneğimiz yok henüz !

Tahmin ettiğiniz gibi, beyin araştırmalarının tümü için yapılan (bir kısmını yukarıda belirttiğim) eleştirilerden, onun özel dalı haline gelen Nóroestetik alanının, bilgi üretme işi de payını alıyor, doğal olarak:

  • Güzellik, bilimsel bir kavram değildir,  bu nedenle nöroestetik araştırmalarının hangi soruları incelediği sallantıda dır”

  • “Sanat yapıtının değerlendirilmesi ile güzelliğin algılanması farklı şeylerdir birbirleriyle karıştırılmamalıdır!”

  • “Estetik, beynin temel niteliklerinden biri değil, bir kültür alanıdır!”

  • Nöroestetik alanından gelen bilgiler, insanları bilgilendirebilir ama onların sanat olayını nasıl değerlendirdiğini tam anlamıyla asla açıklayamaz!

  • Sanatın bilimi bırakması gereksizdir ama, bilimin sanatı bırakmasından korkulur” tarzında, biraz da bilime meydan okuma türünden, itirazlar var, Nöroestetik  için.

Bu eleştirilere cevap verme, bilimcileri ve deneklerini  epey çalıştıracak gibi görülmekte. Estetiğin nörobiyolojik temelini ortaya koyma işinin daha ilk basamağındayız çünkü.

Bilimcilerin estetik değerlendirme   konusunda yapacaklarını izlerken, geçecek süre içinde, felsefenin bilime ve sanata  yakın duran bölümlerine, daha dikkatle mi kulak vermeliyiz acaba?

Örneğin, “Fenomenolojik Göz”?

Prof. Dr. Orhan Arıoğul

Kaynakça

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.