Her şeyin bir tura tarafı oluyor bir de yazı. Tura taraf, ilk elde kestirmeden gördüğünüz, işittiğiniz, hatta duyumsadığın bazen de aklınıza çabucak düşüveren bir şeydir ya da her şeydir. Eylediğiniz..
Her şeyin bir tura tarafı oluyor bir de yazı. Tura taraf, ilk elde kestirmeden gördüğünüz, işittiğiniz, hatta duyumsadığın bazen de aklınıza çabucak düşüveren bir şeydir ya da her şeydir. Eylediğiniz bir iş de olabilir. bu. Resmi klişe, taraftır kısaca tura. Yetinebilirsiniz onunla. Size kalmıştır bu.
Ya da, yazı tarafında ne var diye merak eder oraya da bakarsınız.
Bilincimizi elde ettikten sonraki yaşantımızın hiçbir anı, bu kabullenim dışında kalamayacağına göre:
Ya turadır, ya yazı.
Söylenceler ile ilişkilerimiz de bu kuralın içindedir.
Şu Prometheus söylencesine bakalım bir
Resmi tarafını herkes bilir onun.
Tanrılardan ateşi çalıp insanlara veren Prometheus, zincire bağlanır ve her gün tekrarlanacak sonu gelmez bir işkenceyle cezalandırır.
Mesaj çok açıktır. Çok da kullanılmıştır. İnsanları aydınlatmak yok!
Uygarlık, Prometheus olanlar ve, olmayanların savaşımı değil midir zaten? Bugün bile Prometheus olmak cezalandırılmıyor mu?
Ne var ki, biz tura değil de, yazı tarafına bakacağız söylencenin. Oradaki garipliklere!
Sanatçılar, çarpıcı görselliğinden olsa gerek, konuyu sıkça işlemişlerdir. Ama farklı anlatımlarla yapmışlardır bunu doğal olarak. Sanatçıdırlar ne de olsa.
Kimi, Prometheus‘un karaciğerini deşen kartalın verdiği acıyı dramatize ederken, kimi de Prometheus‘u neredeyse halinden memnun tavırda resmetmistir.
Yaklaşan kartalın uyandırdığı korku ve dehşet havasını ön plana çıkaran da vardır; resminde Prometheus’a ve kartala fazla yer vermediği halde tablosunun atmosferini, bir felaketin habercisi, ya da tanrıların kızgınlığını hatırlatır tarzda görselleştiren(Arnold Böcklin gibi) sanatçılar çıkmıştır.
Bazı tablolarda ise kartal sağ taraf yerine, sol tarafı deşmektedir. Yanlış yeri!. Moreau‘nun tablosunda ise kartal yerine akbaba vardır. Açtığı yara da, çok kötü değildir. “Sen acı çekmiyor musun“, der gibi tuhaf bakmaktadır hayvan.
Kartalın başka organa değil de niçin karaciğere saldırdığına gelince:
Karaciğer için, batı dillerinde MÖ 4.yy dan sonra kullanılan sözcükler pek ışık tutmaz buna. Örneğin eski Grekçe ve Latince deki ‘Hepar‘, sülfür rengide olanlar için kullanılan sözcük; Fransızcadaki ‘Foi‘, ficus -incir – den geliyor. İncirle beslenip büyütülen hayvanlar için kullanılırmış.
Ama eski İbranicedeki bir sözcük, daha bağlantılı gibi duruyor bizim söylenceyle,. Sonradan Aramiceye, oradan Arapçaya geçen, ünsüz KBD harflerinden oluşan Kaved sözcüğü karaciğer için kullanılırmış o dönemde (araya konacak farklı ünlüler anlamı değişitirmiyor dilden dile).
Kapsamında kıymetli nesneler bulunduran bir şey anlamında. Arapça‘da ve Osmanlıca‘da Karaciğerin adlı da ‘Kebed‘,
O zaman, karaciğerin içinde kıymetli olan ne var? diye sormak gerekiyor. Cevap, şeker tabi ki..
Yırtıcı hayvanlar, avlarını önce karaciğerlerinden başlıyor yemeye. Aslanlar gibi beraber avlanan hayvanlarda, karaciğer erkek aslanın, o yoksa en kıdemli avcının hakkı.
Peki söylencemizdeki kartal, sırf ağız tadı için mi deşiyor karaciğeri?
Zaman denen imbikten geçerek damıtılmış bir söylence için, çok basit açıklama olurdu bu.
Kendini hemen ele vermeyen başka bir anlamı olması gerekir karaciğerin seçilmesinin!
Şöyle soralım, kartal prometheus‘u öldürmeden , ondaki en büyük gücü parça parça yok etmek isteseydi hangi organı hedeflerdi?
Ve biraz daha netleştirelim sorumuzu.
İnsan türünün en büyük gücü nedir?
Bilgi değil mi?
Sümerlerden beri, Asur’da, Mısır’da, Hititlerde bilginin, karaciğer içinde mekan tuttuğuna inanılır, geleceği okumak için de ona başvurulurdu hep.
Söylenceler çağından günümüze kalanlar hep, doğudan batı yönüne akan insan birikimlerinin, Ege potasındaki ortak kültür süzgecinden geçmiş olanlarıdır.
0 nedenle de, Hitit‘in, içinde bilgiyi barındıran “Kebed“i günü geldiğinde Prometheus‘un karnındaki yerini alacaktır.
Ne var ki. Zeus‘un görevlendirdiği, onun tüm hiddetini ve kinini taşıyan işkenceci kartal, bilgiye saldırmaktadır her gün.
İşkence cezasını çekmesi için öldürülmeyecekir ama, acı çekerek her gün en kıymetli varlığından bir parça koparılacağı vahşeti yaşatılacaktır Prometheus‘a.
Tam bu noktada söylencedeki trajedinin korosu devreye girer ve hep bir ağızdan haykırır: “Bilgi yok edilemez“.
Karaciğerin kendini yenileyen tek organ olması gibi, onun içindeki bilgi denen cevher de, kendini hep yenileyecektir.
Böylece, söylencenin yazı tarafındaki anlam, tura tarafındaki ile birleşir ve son nokta konur.
İnsanlara aydınlığı taşıyanlar, bu aydınlığın içindeki bilgiyi de her şeye karşın büyüteceklerdir.
Prof. Dr. Orhan Arıoğul
Resimler,
Jan Cossiers 1600-1671
Jacob Jordaens1593-1678
Gustave Moreau 1826-1898
Theodor Rombouts 1597-1631
Karaciğer falı Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.