Bir zamanlar biri kız, biri oğlan iki kardeş vardı. İkisi de birbirini çok severdi. Öz anneleri öldüğünden üvey annelerinin yanında yaşıyorlardı. Üvey anneleri onlara çok kötü davranıyordu. Günlerden bir gün,..
Bir zamanlar biri kız, biri oğlan iki kardeş vardı. İkisi de birbirini çok severdi. Öz anneleri öldüğünden üvey annelerinin yanında yaşıyorlardı. Üvey anneleri onlara çok kötü davranıyordu. Günlerden bir gün, iki kardeş, öteki çocuklarla birlikte evin önündeki çayırlıkta oynuyordu. Çayırın yanında bir gölcük vardı. Bir ucu onların evlerine kadar uzanıyordu.
İki kardeşin kendilerini oyuna kaptırdığı bir sırada üvey anneleri pencereden baktı. Çocukların neşe içinde koşup güldüklerini görünce çok bozuldu. Büyücülük gücünü kullanarak oğlanı balık, kızı da kuzu kılığına soktu.
Balıkçık küçük gölde üzüntülü üzüntülü oradan oraya dolaşıyordu. Kuzucuk da çayırda dört dönerek kardeşini arıyordu. Bu yüzden dünya gözüne zindan olmuştu. Koca çayırlıkta bir tek ot bile yemiyordu. Üzüntüsü o kadar büyüktü.
Aradan uzun bir süre geçti. Günün birinde üvey annenin evine yabancı konuklar geldi. Kötü yürekli üvey anne bunu fırsat bilerek aşçıyı çağırdı.
–Evde bir damla yiyecek yok, dedi. Sen şimdi hemen git çayırdaki kuzuyu al gel. Onu kesip pişirerek konuklarımıza yemek yap.
Aşçı, vakit geçirmeden hanımının dediğini yaptı. Kuzucuğu mutfağa getirip ayaklarını bağladı. Zavallı kuzucuk boynunu büktü, sesini bile çıkarmadı. Aşçı, bıçağını alıp kapının eşiğinde bilemeye başladı. Tam o sırada su kanalından gelen bir balıkçığın kendini oradan oraya attığını, suyun içinde zıplayıp durduğunu gördü. Arada bir aşçıya yalvaran gözlerle bakıyordu. Balıkçık, kesilmek üzere olan kuzucuğun kardeşinden başkası değildi. Aşçının kuzucuğu çayırdan alıp eve götürdüğünü görmüştü. O zaman o da yüzerek evin yakınına kadar gelmiş su kanalına girerek mutfağa ulaşmıştı. Kardeşi balıkçığı gören kuzucuk dile geldi:
–Bak aşçı bıçağını biliyor, saplamak için kalbime, diye ağlamaya başladı. Balıkçık da ona yanıt verdi hemen.
–Seni seviyorum kardeşim, bilsen nasıl sızlıyor içim, diye gözyaşı döktü.
Kuzucuğun dile geldiğini, balıkçığın da insanın içini sızlatan sözler söylediğini duyan aşçı durumu anlamıştı hemen. Kuzu, herhangi bir kuzu değildi. O kötü kalpli kadının büyülediği bir insandı. Kuzuya:
–Seni kesmeyeceğim, korkma, diyerek ayaklarını çözdü.
Sonra yeni bir kuzu getirdi. Onu kesip pişirerek konuklara hanımının istediği yemeği yaptı.
İşini bitirdikten sonra kuzucukla balıkçığı alıp tanıdığı bir köylü kadına götürdü. Olup bitenleri bütün ayrıntılarıyla anlattı. Köylü kadın, daha önce kıza sütninelik yapmıştı. Kuzunun o kız olabileceğini düşündü.
Kuzucukla balıkçığı yanına alıp orman perisine götürdü. Peri kızı, elindeki gümüş çubuğu kuzuya dokundurunca kuzu insan kılığına bürünerek güzel bir genç kız olup çıktı. Aynı biçimde çubuğunu balıkçığa dokundurunca o da insan kılığına bürünüp yakışıklı bir delikanlı oluverdi.
İki kardeş, perinin ormanında büyük bir kulübeye yerleştiler. Sütninelerini de yanlarına alıp orada mutlu bir ömür sürdüler.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.