Günün Masalı: 7 Kasım; Portakal Bahçeleri

Ben bilirim, ben bilirim, ben portakalın Çin‘den geldiğini bilirim. Ne o terlikçik, niye gülüyorsun o kadar? Dikişlerin patlayacak. Ben portakal Türkiye‘ye Çin‘den geliyor demedim. Cahil terlikçik. Çin‘den Akdeniz‘e gelmiş dedim…

Günün Masalı: 7 Kasım; Portakal Bahçeleri
Yayınlanma: Güncelleme: 71 okuma

Ben bilirim, ben bilirim, ben portakalın Çin‘den geldiğini bilirim. Ne o terlikçik, niye gülüyorsun o kadar? Dikişlerin patlayacak. Ben portakal Türkiye‘ye Çin‘den geliyor demedim. Cahil terlikçik.

Çin‘den Akdeniz‘e gelmiş dedim. Portakal ağacının anayurdu Doğu Asya. Çin‘den Hindistan‘a uzanan bölge. Öyle vara yoğa gülenlere arsız derler. Ben bilirim dediğimde yalan söylemem. Yanlışım olabilir. Söylersin kitaplara bakarız. Tamam barıştık mı terlikçik? Barıştık. O zaman portakalı konuşalım mı? Portakalın adı Portekiz‘den türemiş bir ad. Türkler Portekizlilere portakal diyorlar. Ama portakal öyle sevmiş ki Akdeniz çevresini, herkes portakalı Akdenizli sayar. Akdeniz denilince de akla ilk gelen limon ve portakal bahçeleri, onların güzel kokusudur. Limon kolonyasının kokusu limon çiçeğinin kokusudur terlikçiğim. Şehirde bu kokuyu pek düşünmeyiz. Bir Fransız yazarı, şehirde meyvelerin kekler, sabunlar, şekerler gibi fabrikadan geldiğini sandığımız söyler: Şaka yapıyor tabii terlikçik. Bunu yazan eski bir yazar 19. yüzyıldan. Hangi ülkeden mi? Fransız. Adı da Alfonce Daudet. Okuyacağım kitabının adı da Değirmenimden Mektuplar. Yazar önce portakalların küçük el arabalarına yığmış olarak Paris‘teki görüntülerini anlatır. Her bir kırmızı kağıtlara sarılıdır. Kış ortası Paris’inde bir İspanyol şehrinin adıyla satılırlar: Valensiya, “Parislilerin dörtte üçü, uzaklardan toplanmış üzerinde ağacından yalnız bir ince yeşil sap kalmış, yuvarlaklığı göz almayan bu yemişi, şekerleme çeşidinden bir şey sanırlar. Yumuşak kağıtlara sarılmış olması, bayramlara şenliklere karışması, bu duyguyu uyandırır. Her yıl kasım ayı yaklaşınca, sokaklara dağılan binlerce portakal, kaldırım kenarlarındaki pis suya karışıp sürüklenen bütün o kabuklar, yapma meyvelerle dolu dallarını Paris’in üzerine silkeleyivermiş büyük bir Noel ağacını akla getirir.” 

Portakallar gerçekten yılbaşı ağacı süslerine benziyorlar, değil mi terikçiğim? Yazar ne güzel anlatıyor bak Cezayir‘deki bir portakal bahçesini: “Koyu renkli yapraklarının arasından meyveler, renkli camlar gibi parıldıyor ve etraftaki havayı parıl parıl çiçekleri çevreleyen o görkemlilik aylasıyla yaldızlıyordu. Şurda burda bahçenin ağaçları seyrek yerlerinden, dalların arasından kasabanın kale duvarları bir caminin minaresi, bir türbenin kubbesi ve en üstte de, Atlas Dağı’nın, etekleri yemyeşil, yukarıya doğru dalga dalga, öbek öbek düşmüş parçalarla, tepesi beyaz bir kürke bürünmüş gibi karla örtülü muazzam kütlesi görünüyordu.” 

Fransız yazar, Cezayir‘e beklenmedik bir kar yağışından sonra portakal bahçesinin daha güzelleştiğini söylüyor. Karda ‘beyaz bir tavusun tüylerindeki parıltı varmış. Portakallar nasıImış peki terlikçiğim? “Kırağıya bulanmış bütün yemişlerde harika bir tatlılık, saydam beyaz tüllere sarılmış altın külçelerinden geliyormuş gibi ürkek bir parıltı vardı.” 

Terlikçik, yazar Korsika‘da da bir portakal bahçesini anlatıyor. Denizin fısıltısına portakalların kokusu karışıyormuş Bazen daldan bir portakal düşüyormuş. İçi kıpkırmızı kan portakallar… Bu portakalların kabukları da kırmızı altın rengindeymiş. 

Off terlikçiğim uyuyalım da rüyamızda portakal bahçelerini görelim. 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.