Ben bilirim, ben bilirim. Ben köyler nasıl olur bilirim. Sen bilmezsin terlikçiğim, ne ahır gördün ne ağıl. Ne pınar bilirsin ne çeşme… Yaramazlık etmezsen seni de götürürüm gittiğim yere, sen..
Ben bilirim, ben bilirim. Ben köyler nasıl olur bilirim. Sen bilmezsin terlikçiğim, ne ahır gördün ne ağıl. Ne pınar bilirsin ne çeşme… Yaramazlık etmezsen seni de götürürüm gittiğim yere, sen de köy görürsün.
İşte köyün birine şehirde okumuş bir molla yerleşmiş. Molla ne? Hayır molla eskiden üniversite gibi olan din okulunun öğrencisi. Bu mollaya hoş geldin demeye gelmiş bir çoban, demiş ki: “Okumuş yazmış birinin köyde yerleşmesi çok iyi. Sana bir geçim yolu bulalım.” Molla da bu söze sevinmiş. Çoban, “Sana yüz koyunu bir yıllığına bırakayım,” demiş. “Sütlerini sağarsın, istediğin kadarını içer kalanını yağ, yoğurt, peynir yapar satarsın. Yünlerini de kırkarsın. Koyunlar bu arada kuzular, bu yavrular da senin olur. Bir yıl sonra bana yüz koyunu geri verirsin.” Molla bu işi kabul etmiş. Ama kendisi de karısı da çok tembelmiş. Koyunlarla uğraşmak, onları otlatmaya götürmek, sağmak, bakmak zor gelmiş. Koyunların kimisini satmış, kimisini kesmiş, bir yılda doksan dokuzunu tüketmiş. Çobanın geleceği gün son koyunu kesip pöstekisini katlamış. Etini de kavurup çömleğe basmış. Çoban gelmiş, Molla karşılayıp oturtmuş onu, karısına da, “Git komşudan ayran, yoğurt, peynir bir şeyler iste de konuğa ikram edelim,” demiş. Çoban yüz koyunu olan birinin komşudan yoğurt, peynir istemesine şaşmışsa da sesini çıkarmamış. Biraz hoşbeşten sonra, “Nasıl molla, koyunlardan kâr ettin mi, memnun musun?” diye sormuş. Molla, “Çoban kardeş sen bana yüz koyun verdin değil mi?” demiş. “Evet yüz koyun,” “İyi o zaman dinle, otuzunu verdim kasaba, otuzunu sayma hesaba, otuzu da kayadan uçtu, dokuzu mideme düştü, elde kaldı birisi…” Çoban dinlediği bu hesaba sinirlenerek, “Peki o birisi nerde?” diye sormuş. Molla hemen uzatmış pöstekiyi: “İşte burda derisi,” deyip sürdürmüş sözü, “Eğer katırını da verirsen, ancak ödenir mollanın hakkı.” Çoban yüz koyunun üstüne bir de katır isteyen mollaya sinirlenip önündeki yoğurt çömleğini mollanın başına geçirmiş. Molla arsızlığı elden bırakmamış, yüzünden süzülen yoğurtları yalayarak, “Çok şükür, ölmedim kaldım, yılı bitirdim, çobana hesabımı yüzümün akıyla verdim,” demiş.
Gülmüyor musun terlikçik?.. Niye, çobana mı üzüldün? Peki peki ağlama, çobanın başka koyunu varmış, oldu mu?.. Hadi uyu benim ince terlikçiğim.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.