Günün Masalı: 5 Eylül; Bir Vuruşta Yedi Can

Bir zamanlar, bir şehirde bir terzicik varmış. Ufak tefek, cılız olduğundan anası onun yorulmasını istememiş de terzi yanına çırak vermiş. O da kısa sürede usta bir terzi olmuş. İşte bu..

Günün Masalı: 5 Eylül; Bir Vuruşta  Yedi Can
Yayınlanma: Güncelleme: 158 okuma

Bir zamanlar, bir şehirde bir terzicik varmış. Ufak tefek, cılız olduğundan anası onun yorulmasını istememiş de terzi yanına çırak vermiş. O da kısa sürede usta bir terzi olmuş. İşte bu terzicik, bir yaz günü, dükkânın kapısı penceresi açık dikiş dikerken, oradan pekmez satan biri geçmiş. Terzicik pekmeze imrenip hemen bir dilim ekmeğe sürecek kadar pekmez almış.

Kalın bir dilim ekmeğe sürüp, “Ben dikişimi bitirene kadar seyrederim, sonra da yerim,” demiş. Ama yaz günü sinek eksik olur mu? Pekmez kokusu alan sinek yerinde durur mu? Hepsi üşüşmüşler terziciğin ekmeğine. Adam, ‘Kişt,’ demiş olmamış, ‘Hiişşt,’ demiş olmamış, sonunda eline geçen bir şeyi indirivermiş sineklerin tepesine. Sinekler ölünce, ‘Kaçını öldürdüm acaba?’ diye merak etmiş, saymış. Tam yedi tane. ‘Vay vay vay!’ demiş, ‘Bir vuruşta yedi can…’ Bu kahramanlığını onu gören herkes bilsin diye hemen bir kemer dikivermiş kendine, üstüne de kocaman harflerle ‘Bir vuruşta yedi can!’ sözlerini işlemiş. Sonra da, ‘Böyle bir yiğidin dükkânda dikiş dikmesi yerine dünyayı görmesi gerekir, daha doğrusu dünya onu görmeli,’ deyip düşmüş yola. Yanına biraz peynir almış yolluk. Tam sokağa çıkarken bir de kuş görmüş, yorgun düşmüş de merdivene konmuş, kapıp onu da sokmuş cebine. Öyle şen şarkılarla yürümüş ki, ne şehirden çıktığını ne de bilmediği bir yöreye geldiğini fark etmiş. Bakmış ilerde birileri yemek yiyor, “Merhaba, afiyet olsun,” deyip, çökmüş yanlarına. Sonra fark etmiş ki adamlar dev. Böyle teklifsiz davranmasına da içerlemişler. İçlerinden biri, “Hey bücür, nerden gelip nereye gidiyorsun?” demiş. Terzicik öfkeyle fırlamış ayağa, “Bak şuraya,” diye kemerini göstermiş. Dev, terziciğin bir vuruşta yedi insan öldürdüğünü sanıp ürkmüş. Yine de kendini tutamamış, “Bir vuruşta yedi insan öldürüyorsan benimle yarış,'” demiş, sonra bir taş elip eline ufalayıvermiş. Terzi telaş etmeden cebinden peyniri alıp yerden aldığı bir taş gibi göstermiş, sonra da sıkıvermiş, elbet peynirin suyu akmış. “Nasıl,” demiş terzicik, “Senden daha iyi değil miyim?” Dev bir taşı fırlatmış gökyüzüne. Öyle yükseğe atmış ki ancak on dakika sonra yere düşmüş taş. Terzicik, “Ben daha yükseğe atacağım, benim taşım geri dönmeyecek,” deyip fırlatmış cebindeki kuşu, kuş yükselmiş ve gitmiş. Dev, terziciğin hilelerini anlamayıp çok korkmuş. “Gece bunu öldürelim,” demiş ağabeyine. Sonra, “Bizimle kal bu gece,” demiş terziciğe. Terzicik devlerin kocaman yatağında yatamamış, gece gidip bir yere kıvrılıvermiş. Biraz sonra da dev, terzinin yatağının üstüne koca bir taş yuvarlamış. “Oh bücürü öldürdük,” diye sevinerek uyumuşlar. Sabah terziciğin çalıların arasından, “Günaydın, kahvaltı hazır mı? Çok acıktım,” diye çıktığını görünce devler çok korkmuş, tabanları kaldırıp kaçmışlar. Terzicik devlerin eşyalarından işine yarayacakları toplamış, bir dev bıçağını da kılıç gibi beline takıp yoluna devam etmiş. Gide gide kralın sarayının önüne gelmiş. Pek yorulduğundan yatıp uyumuş orada. Terziciğin kemerindeki yazıyı okuyan, belindeki koca dev bıçağını gören herkes pek korkmuş. Kral haber gönderip özel savaşçılarını yönetmesini, ormandaki iki devi öldürmesini istemiş. Başarırsa kızıyla ülkesinin yarısını verecekmiş. Aslında böylece terzicikten kurtulmayı düşünüyormuş. Terzicik, yanında küçük bir orduyla çıkmış yola. Ormanın sınırında ordudan ayrılıp, “Ben yalnız hallederim,” demiş. Sonra uyuyan devlerin yakınındaki ağaçlardan birinin üstüne çıkıp devin birine taş atmış. Dev yanındaki devin yaptığını sanarak önce, “Yapmasana, uyuyorum, vurmasana,” demiş, taşlar devam edince kızıp saldırmış ötekine. Öteki de ne olduğunu anlamadan dövüşmüş. Sonunda iki dev de cansız yere düşmüş. Bizim terzicik göğüslerine saplayıp bıçağını, askerleri çağırmış. Orman devlerin dövüşünden allak bullakmış. 

Kral çaresiz vermiş krallığının yarısıyla kızını. Terzicik kral olmuş. Bu arada kurulan tuzaklardan da aklıyla kurtulmuş. Bir seferinde canavar bir yaban domuzu salmışlar üstüne. Terzicik kaçıp bir kulübeye girmiş, domuz da ardından. Terzicik pencereden atlamış. Ama domuz atlayamamış. Kapısı kapatılan kulübede sıkışıp kalmış. Avcılar gelip vurmuş bu yarı canavarı. Böyle nice tuzağı atlatmış ama bir gece sayıklamış uykusunda. Karısı da onun terzi olduğunu anlamış. Babasına gidip, “Beni bir kahramanla değil bir terziyle evlendirmişsin,” demiş. Kral da bir tuzak daha kurmuş, “Gece kapıyı açık bırak, kızım, göndereceğim adamlar onu bağlayıp denize atsınlar.” Ama kralın adamları arasında terziciği seven çok adam varmış. Gelip haber vermişler terziciğe. 

Gece, kralın kızı terzicik uyudu sanıp açmış kapıyı. Terzicik de sayıklıyormuş gibi konuşmaya başlamış yüksek sesle, “Bana bak delikanlı, şu ceketle pantalonları adam gibi dik yoksa senin kafanı şu arşınla kırarım. Ben bir vuruşta yedi can almış adamım. Ormandaki iki devi saymıyorum, yaban domuzunu, krala götürdüğüm canavarları da. O kapının önündeki adamlardan mi korkacağım. Kalkarsam yerimden bir vuruşta yedisini haklarım.” Kapının önündeki askerler bu sözlerden çok korkmuşlar. Kaçmışlar. Başka hiç kimse de terziciğe el sürmeye cesaret edememiş. Terzicik de kral kalmış ülkesinde Anacığının düşlediği gibi, güç değil akıl isteyen bir işe kavuşmuş sonunda, yorulup terlemeden yönetmiş ülkesini. 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.