Çok eski zamanlarda, uzak ülkelerden birinde yoksul bir adam varmış. Ömrü savaşlarda geçmiş. Günün birinde evine döndüğünde bakmış ki, kundakta bıraktığı kızı büyüyüp genç kız olmuş ama karısı ölüp gitmiş…
Çok eski zamanlarda, uzak ülkelerden birinde yoksul bir adam varmış. Ömrü savaşlarda geçmiş. Günün birinde evine döndüğünde bakmış ki, kundakta bıraktığı kızı büyüyüp genç kız olmuş ama karısı ölüp gitmiş. Ne çift var ne çubuk. Bir yalnız kulübecik varmış ortalıkta. Kızcağız babasına demiş ki: “Hoş geldin babacığım. Hoş geldin ama gör nedir nasıldır halimiz. Bunca yıl savaştın ne elinde var, ne avucunda. Söyle ordusunda dövüştüğün krala, biraz toprak versin sana da ekip biçelim.” Adam uygun bulmuş kızının sözlerini, gidip krala yalvarmış. Kral da ona küçük bir bahçe bağışlamış.
Baba kız, ‘bahçenin bir köşesine patates eksek, birazına sebze falan,’ diye düşüne taşına başlamışlar bahçeyi çapalamaya. Sonunda kızın çapasına bir şey takılmış, çekip çıkarmışlar ki ne görsünler, altından bir havan. Adam hemen, “Kralımız bize acıyıp bu toprağı bağışladı, bu havan onun hakkı, götürüp vereyim,” demiş. Kızı karşı koymuş: “Baba bu havanın eli yok. Yani tokmağı… Bunu böyle götürürsen senden bunun elini isterler. Nereden bulacaksın. Başın derde girer.” Adam, “Olmaz, bu değerli şeyi evde tutamayız. Bizim sayılmaz,” diye direnmiş. Kızcağız, “Bahçeyi kazarken belki elini de buluruz. Biraz bekle, belki buluruz. Hemen gitme, başına bir dert gelirse çözmesi zor olur,” diye yalvarıp yakarmış. Ama adam dinlememiş kızını, hemen alıp havanı düşmüş yola. Çıkıp kralın huzuruna demiş ki: “Sayın kralım, bize bağışladığın toprakta buldum bu altın havanı. Hemen sana getirdim, bağlılığımı anla diye.” Kral havanı alıp incelemiş, sonra sormuş: “Yalnız bunu mu buldun? Başka altın eşya yok muydu?” Adam, “Yalnız bunu buldum kazarken kralım,” demiş. Bu sefer kral “Söyle çabuk,” demiş, “nerde havanın eli?” Adam anlatmaya çalışmış: “Sayın kralım biz, yani kızımla ben, yalnızca havanı bulduk, eli yoktu.” Kral gürlemiş: “Hiç elsiz havan olur mu?” Çevrede kim varsa papağan gibi yinelemiş: “Elsiz havan olmaz, sayın kralım görülmüş şey değil,” Kral, “Çalmıştır değil mi?” demiş. Saraylılar bir ağızdan, “Çalmıştır,” diye bağrışmışlar. Kral, “Hemen zindana atın şu yalancı hırsızı!” buyruğunu vermiş. Adamı yaka paça zindana tıkmışlar.
Adamcağız zindanda ağlamaya başlamış: “Ah niye dinlemedim kızımı, ah niye dinlemedim kızımı.” Kral adamın havan elini çaldığını sandığından, “Ne söylerse gelip bana anlatın,” diye emir vermiş gardiyanlara. Gardiyanlar da rapor etmiş krala adamın durumunu. Kral da getirtmiş adamı: “Hapse atıldığında ağlamaya başlamışsın bir şey söyleyerek. Niye ağlıyorsun sen?.. Nedir söylediğin?” Adam tutamamış kendini başlamış yeniden ağlamaya: “Nasıl ağlamayım kralım, kızımı dinlemediğime ağlıyorum.” Kral, kızının ne söylediğini sorunca da anlatmış olup biteni. Kral pek gülmüş köylü kızının öngörüsüne. Askerleri gönderip getirtmiş kızı. Kızla biraz konuşunca görmüş ki kız hem terbiyeli hem akıllı. Üstelik güzel de. Demiş ki, “Babanı hapisten kurtarmak istersen bir bilmece çözmek zorundasın.” Kız, “Babamın özgürlüğü için her şeyi yaparım,” demiş. Kral da, “İyi ya, haftaya saraya geleceksin. Ama giyinik gelmeyeceksin, çıplak da gelmeyeceksin. Bir hayvana binmeyeceksin, arabaya binmeyeceksin, yaya da gelmeyeceksin.”
Bu bilmeceyi duyanın korkudan dudakları uçuklamış. Onlara göre kralın isteği olanaksızmış. Oysa bakın kız ne yapmış. Bir balık ağı almış. Soyunup ona sarınmış. Balık ağı elbise sayılmadığından giyinik sayılmıyormuş. Ama çıplak da sayılmazmış. Sonra bir keçi almış, keçinin boynuna bağlamış ağın ucunu. Keçi başlamış sürüklemeye balık ağını. Kızı da birlikte. İşte böylece kızcağız ‘ne çıplak ne giyinik, ne atlı ne yaya, ne de arabayla‘ gitmiş saraya. Kral kızın buluşunu alkışlamış. Sonra, “Benimle ya da oğullarımdan biriyle evlenip sarayda yaşamak ister misin?” diye sormuş. Akıllı kız, “Sağolun,” demiş. “Ben saray âdetlerini bilmem. Yaşayamam sarayda. Babamı özgür bırakın yeter.” Kral hem özgür bırakmış adamı, hem de bir maaş bağlamış.
Adamcağız da yaşlılığında, kızıyla, damadıyla, torunlarıyla rahat etmiş.
Damat ve torunlar nerden mi çıktı? Kız kralla evlenmemiş ama dengi dengine bir çiftçiyle evlenmiş köyüne dönünce. Böylece ermiş muradına…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.