Soğuk bir kış günüydü. Akşamdan başlayan kar, sabahleyin her yanı kapladı. Bunu gören çocuklar, paltolarını giyip şapkalarını başlarına, eldivenlerini ellerine geçirerek bahçeye koştular. Her yer bembeyazdı. Çocuklar, pamuk yığınları gibi..
Soğuk bir kış günüydü. Akşamdan başlayan kar, sabahleyin her yanı kapladı. Bunu gören çocuklar, paltolarını giyip şapkalarını başlarına, eldivenlerini ellerine geçirerek bahçeye koştular. Her yer bembeyazdı. Çocuklar, pamuk yığınları gibi bembeyaz karların üstünde doya doya oynadılar.
Oyunları bitince kardan adam yapmaya giriştiler. Önce büyücek bir kar topunu yuvarlayarak kocaman bir kar kütlesi yaptılar. Bu kardan adamın gövdesiydi. Üstüne büyücek bir kartopu yerleştirip başını oluşturdular. Çocuklardan biri bir havuç bulup getirdi. Onu yüzünün ortasına yerleştirdiler. Bu kardan adamın burnu olmuştu. Başka bir çocuk da iki kömür parçasıyla gözlerini yaptı. Eline de bir sopa verdiler.
Kardan adam artık hazırdı. Onunla bir süre oynadıktan sonra evlerine çekildiler. Akşam olunca ortalık büsbütün ıssızlaştı. Bahçede, yalnız kardan adamla kulübesinde bağlı duran köpek kalmıştı. Kardan adam köpeğe, köpek de ona bakıyordu. İkisinin de arkadaşlık edeceği başka kimse yoktu. Çabucak arkadaş oldular. Aralarında konuşmaya başladılar.
Gece olunca hava büsbütün soğudu. Bu kardan adam için iyi bir şeydi. Ama köpek üşüdüğü için soğuğu sevmiyordu. Kulübesine girdi.
Bahçede yalnız başına kalan kardan adam, çocukları görebilir miyim diyerek evin penceresinden içeri baktı. İçerde kırmızı, ışık saçan bir şey gördü. Ne olduğunu anlayamadığı için, kulübesindeki köpeğe seslendi:
–Köpek kardeş, evin içindeki o ışık saçan şey nedir acaba? diye sordu.
Köpek:
–Ona soba derler, diye yanıt verdi. Evin içini ısıtır.
Kardan adam, içini çekerek:
–Keşke ben de o evin içine girip onun yanında olabilsem, dedi.
Köpek:
–Sakın ha, diyerek onu uyardı. Bunu düşünme bile. O soba ısı verir. Sıcaksa senin düşmanındır. Onun için oraya gidemezsin.
Kardan adam buna üzülmüştü. O insanların evine girmeyi, onlarla dost olmayı çok isterdi. Yürümeyi de çok istiyordu. Ama onun ayakları yoktu. Çocuklar ona ayak yapmamıştı. Olduğu yerde çakılıp kalmak zorundaydı. Hareket edip dolaşabilse ne güzel olurdu. Sabaha kadar köpekle bunları konuşup dertleşti.
Sabahleyin gökyüzü bulutlu, ortalık sisle kaplıydı. Bu yüzden güneş yüzünü gösteremiyordu. Onun için kardan adamın da keyfi yerindeydi.
Öğleye doğru hava ısınmaya başladı. Güneş, bulutlardan sıyrılıp ışıklarını göstermişti. Köpek, kulübesinden çıkıp kardan adama baktı. Kardan adamın akşamki neşesi kalmamıştı. Onunla konuşmak istediyse de herhangi bir karşılık alamadı.
Kardan adam titremeye başlamıştı. İçinde bir tuhaflık, bir boşluk hissediyordu çocukları yeniden görmeyi, onlarla bir kez daha oynamayı, akşam gördüğü sobası eve girip oradaki insanlara konuk olmayı öylesine istiyordu ki… Ama güneş engelliyordu onu.
Güneş, öğleye doğru etrafı iyice ısıtmaya başladı. Hava ısındıkça da kardan adam yavaş yavaş eridi. Erirken çocuklardan bir isteği olduğunu söyledi.
Bu isteğini benden size iletmemi istedi. Kardan adam dedi ki:
–Kar yığınca yeni bir kardan adam yapın. Böylece yarım kalan dostluğumuz sürsün. Ardından kolları eriyip gövdesi küçüldü. Havuçtan burnu yere düştü. Kısa bir süre sonra, koskoca kardan adam, bir avuç suya dönüşüp yok oldu gitti.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.