Bir vardı, bir yoktu. Dünyanın işi çoktu. Çoktan sıkıldık, yola koyulduk. Gittik, gittik, az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik. Altı ay bir güz gittik. Bir de baktık ardımıza..
Bir vardı, bir yoktu. Dünyanın işi çoktu. Çoktan sıkıldık, yola koyulduk. Gittik, gittik, az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik. Altı ay bir güz gittik. Bir de baktık ardımıza bir arpa boyu yol gitmişiz. Gide gide görünmüş Çinimaçin bağları, Japonya’nın dağları. Bu dağlardan biri de Fuji-Yama diye anılır. Bakın bu eski yanardağ için ne anlatılır:
Bir zamanlar Japonya‘nın Honşu Adası‘nda herkesin Bambu Amca diye çağırdığı bir ihtiyar yaşarmış. Bambu Amca, ormana gider bambu kamışlarını keser, onlardan sepetler yaparmış. Bambu Amca’nın kendisi gibi yaşlı karısından başka kimsesi yokmuş. Bir gün bambu keserken bambulardan birinin altın gibi parıldadığını görmüş. Bambu Amca bu görüntüden önce korkmuş sonra da ne olduğunu anlamak için parıldayan bambuyu kesmiş. Bambu Amca bambuyu keser kesmez bir karış boyunda bir kızcağız görmüş. Kızcağızdan ışıltılar saçılıyormuş. Bambu Amca kızı alıp evine götürmüş. Karısı da çocuğu heyecanla karşılamış. Bu olağanüstü kız, kısa sürede büyümüş, güzelleşmiş. Işıldaması yüzünden herkes onu ‘Işıl Prenses‘ diye çağrıyormuş. Bambu Amca’nın evine Işıl Prenses ile hem mutluluk hem bolluk gelmiş. Çünkü Bambu Amca‘nın kestiği her bambudan altınlar dökülüyormuş artık. Bambu Amca bu altınları, “Işıl’ın kısmeti,” diyerek Işıl‘a harcıyor, kalanı biriktiriyormuş. Işıl büyüyüp güzelleştikçe ortaya onunla evlenmek isteyenler çıkmaya başlamış. Kız önce kimseyle evlenmek istemediğini söylemiş. Böyle davranmasının Bambu Amca ile karısını üzdüğünü fark edince de, evlenmek isteyenlerden hediyeler istemeye başlamış: Hindistan‘daki bir tapınaktan Buda‘nın taşı, Çin‘in Hora Dağı‘ndan kökü gümüş kendi altın bir ağaç, ateş nefesli büyücü farenin derisi… Delikanlılar bu duyulmamış hediyelerin yerine, nasılsa Işıl anlamaz diye kendi uydurdukları hediyeleri getirdiklerinde, Işıl bunların sahteliğini hemen gösteriyormuş. Sonunda kimselerle evlenmeyen bu dünya güzeli kızın ünü İmparator Mikado‘nun kulağına gitmiş. İmparator bu kızı görmek için kendi gelmiş Bambu Amca‘nın evine. Işıl‘ın uzun ipek gibi siyah saçlarını, beyaz yuvarlak yüzünde ışıldayan siyah badem gözlerini, kiraz dudaklarını görünce büyülenmiş sanki, Işıl‘ın elini tutmak iştemiş. O zaman Işıl ışıklar arasında kayboluvermiş. İmparator, “Işıl, seni zorlamayacağım. Dön lütfen,” diye seslenince yeniden görünmüş. O günden sonra Işıl hiç gülmemiş. Hep hüzünlüymüş. Ayın göründüğü geceler ayı seyrediyor ve ağlıyormuş. Sonunda Bambu Amca‘ya, “Ben aslında bir ay insanıyım,” demiş. “Yanlış bir davranışımdan dolayı dünyaya sürülmüştüm. Şimdi cezam sona eriyor. Dolunay gecesi beni almaya ay insanları gelecek, onlarla gideceğim.” Bambu Amca ile karısı bunu duyunca çok üzülmüşler. “Işıl senin yokluğuna nasıl dayanacağız,” diyorlarmış. İmparator da duymuş Işıl‘ın gideceğini. Kızı ay insanlarından korumak için iki bin asker göndermiş, Bambu Amca‘nın köyüne… Ama dolunay gecesi gelen ay insanlarını askerler engelleyememiş. Bambu Amca‘nın evinin kapısı kendiliğinden açılmış, içeri girivermiş ay insanları. Bir ay kadını Işıl‘ı yolculuğa hazırlamak için ona bir ilaç içirmiş ve giyeceği bir elbise vermiş. Bu ilacı içip elbiseyi giyenler bütün duygularını yitirirmiş. Işıl elbiseyi giymeden önce Bambu Amca‘ya, “Lütfen şu ölümsüzlük ilacıyla, sevgimi anlatan mektubu İmparator Mikado’ya verin,” demiş, “aya baktıkça da beni hatırlayın.” Sonra elbiseyi giyip yanındakilerle yok oluvermiş ortadan. Sanki ayın ışıklarına karışmış.
İmparator Mikado, Işıl‘ın da kendisini sevdiğini öğrenince çok duygulanmış. Ama ölümsüzlük ilacını içmek istememiş. “Işıl olmadan yaşamak neye yarar?” demiş. Sonra, Işıl için yazdığı şiirlerle birlikte bu ölümsüzlük ilacının Japonya‘nın göğe en yakın dağının doruğunda yakılmasını istemiş. Böylece duygularının aya ve Işıl‘a ulaşacağını umuyormuş.
O günden sonra Japonya‘nın en yüksek dağının üstünde gökyüzüne uzanan siyah bir duman çizgisi görülmüş hep. Dağ da Fuji-Yama diye anılmış. Çünkü Fuji sözcüğü ölümsüz demektir. Bu sönmüş yanardağın dumanının imparatorun aşkını sonsuza kadar göğe ulaştırılacağı hâlâ anlatılır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.