İstanbul‘un Galata Kulesi’nden sonra ikinci büyük kulesi Beyazıt Kulesi’dir. Beyazıt‘ta İstanbul Üniversitesi‘nin bahçesinin içindedir. Bu kulenin de hoş bir öyküsü var. II. Mahmut yenilikçi bir padişahtı. Yeniçeri Ocağı‘nı kaldırarak yerine..
İstanbul‘un Galata Kulesi’nden sonra ikinci büyük kulesi Beyazıt Kulesi’dir. Beyazıt‘ta İstanbul Üniversitesi‘nin bahçesinin içindedir. Bu kulenin de hoş bir öyküsü var.
II. Mahmut yenilikçi bir padişahtı. Yeniçeri Ocağı‘nı kaldırarak yerine daha düzenli bir askeri güç olan yeni bir ordu kurdurmuştu. Bugünkü üniversitenin bulunduğu Bizans döneminden kalma eski saray, Asker Kapısı adıyla bu ordunun yönetim yeri haline getirildi. Burası yeni ordunun Genelkurmay Başkanlığı gibi bir yerdi. Genelkurmay Başkanı yerinde olan komutana da Serasker adı veriliyordu. Serasker, askerin başı anlamına gelirdi.
Padişah bir gün Asker Kapısı‘nı görmeye gitti. Serasker ile subaylar padişahı saygı ile karşıladılar. Birlikte bahçeden içeri girdiler. Bahçe, ağaçları ve çiçekleriyle çok güzel düzenlenmişti. Padişah memnun görünüyordu. Bu sırada gözüne tahta yangın köşkü çarptı. Harap bir durumdaydı. Padişahın suratı asıldı:
–Ne bu? diye sordu.
Serasker ezile büzüle:
–Yangın köşküdür sultanım, dedi. Yeniçeri kullarınız bu hale getirmiştir. Bizim suçumuz yoktur.
–Askerliğinden hayır gelmeyen yeniçerinin kulesini ne diye ayakta tutarsınız? Tez yıkılsın! Yerine yenisi yapılsın! diye buyruk verdi.
II. Mahmut‘un bu kesin buyruğu üstüne, yangın köşkü hemen yıkıldı. Yeni yapılacak yangın köşkü için bahçede daha uygun bir yer arandı. Bizanslılardan kalma taştan dört köşe bir anıt bulundu. Yangın köşkünü bunun üstüne yapmaya karar verdiler. Böylece toprağı kazıp temel atmaktan da kurtuluyorlardı.
Tahtalar, kalaslar taşındı. İskeleler kuruldu. Ustalar tahtadan yeni bir yangın köşkü yapmak için işe giriştiler. Tahta kule yavaş yavaş yükselmeye başladı. Ustalar kulenin son katını tamamlayıp üstünü örtünceye kadar her şey yolunda gitti.
Çatının çatıldığı gün kulenin dibinde iki asker durdu. Tepede çalışan ustalara bakıp el salladılar. Ustalar da onlara karşılık verdi. Askerler birbirlerine bakıp gülümsediler. İkisi de eski yeniçeri askerlerindendi. Padişah yeniçeriliği kaldırınca, bunlar yeniçeri olduklarını gizleyerek yeni kurulan orduya katıldılar. Kendileri gibi olan daha birçok arkadaşları da vardı aralarında. Hepsi bu kışladaydılar.
İki eski yeniçeri ağaçların altına doğru yürüyüp konuşmaya başladı:
–Ne zaman harekete geçiyoruz?
–Kule biter bitmez. Kuleyi kullanmalarına fırsat bırakmadan yakacağız. Onlar bizim şanlı kulemizi nasıl yıktılarsa biz de onların yepyeni kulesini kül edeceğiz.
–Seraskerlerle subaylar, kulenin yandığını görünce koşup gelecekler. O zaman da hepsini kılıçtan geçireceğiz.
Bu konuşmanın üstünden bir hafta geçmeden kule tamamlandı. Yapım artıkları temizlenip her şey yoluna konduktan sonra padişah yeni yangın köşkünü törenle açacaktı. Ama öç olmayı kafalarına koyan yeniçeriler kule tamamlandığı akşam işe giriştiler.
Daha önce kule yapılırken birbiriyle konuşan o iki asker, gece yarısı gizlice kuleye yaklaşıp kulenin çevresindeki tahta parçalarını ateşe verdiler. Sonra arkalarına bakmadan ağaçların arkasında gizlenen arkadaşlarının yanına gittiler. Hepsi kılıçlarını çekmiş hazır olarak bekliyordu.
Az sonra kuleden çıtırtılar gelmeye, alevler yükselmeye başladı. Hepsinin yüzü gülüyordu. Yangını gören, duyan bütün ileri gelen subaylarla Serasker Paşa yangının söndürülmesi için koşup geleceklerdi. Onlar da ağaçların arkasından çıkıp gelenlerin kellesini uçurarak intikamlarını alacaklardı.
İşler tasarladıkları gibi yürümedi. Aradan bir iki saat geçti, yangın iyice büyüdü. Ama ne gelen vardı ne giden. Saatler ilerledikçe yangından kopan alevli tahta parçaları, kızgın çiviler kafalarına düşmeye başladı. Gizlendikleri yerden ellerinde kılıçlarla çıkmak zorunda kaldılar.
O zaman her şey anlaşıldı. Kapılar sıkı sıkıya kapatılmıştı. Çevre askerle sarılıydı. Demek yapacakları baskını haber almışlar, onun için yangın yerine gelmemişlerdi.
Eski yeniçeriler kıskıvrak yakalanıp hapse götürüldü. Bu olaydan sonra yeni ordunun arasına sızan öteki yeniçeriler de yakalanıp hapse atıldı.
Padişah II. Mahmut, yanan tahta kulenin yerine taştan bir kule yapılmasını buyurdu. Bunun üstüne bugünkü taş kule yapıldı.
Beyazıt Kulesi, o gün bugündür yangın kulesi olarak kullanıldığı gibi, son dönemde hava tahmininde de görev yapıyor. Gece yakılan kırmızı, sarı, mavi, beyaz ışıklarla havanın karlı, sisli, yağmurlu ya da açık mı olacağını belirtiyor.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.