Günün Masalı: 23 Ağustos; Cömertlik Zenginlikle mi Yiğitlikle mi?

Ben bilirim, ben bilirim, ben şaşılacak masallar bilirim, çoğu birbirine benzer. Sen ne dersin bu benzerliklere terlikçiğim?  Dur dur yorulma… Onarırlarken çok yanmadı değil mi canın? Ay dikişlerin çok cici..

Günün Masalı: 23 Ağustos; Cömertlik Zenginlikle mi Yiğitlikle mi?
Yayınlanma: Güncelleme: 96 okuma

Ben bilirim, ben bilirim, ben şaşılacak masallar bilirim, çoğu birbirine benzer. Sen ne dersin bu benzerliklere terlikçiğim? 

Dur dur yorulma… Onarırlarken çok yanmadı değil mi canın? Ay dikişlerin çok cici olmuş. Artık dikkat edelim de yırtılma bir daha. Bak dinle sana biraz uzaklardan bir masal anlatayım. İran‘da bir şah varmış. Adı Şahoğlu Şah Abbas‘mış. Bir gün vezirine, “Acaba cömertlik zenginlikle mi olur, yiğitlikle mi?..” diye sormuş. Vezir, “Şahım bana sorarsanız, zenginler cömert olabilir ama yoksul ne kadar yiğit olursa olsun nasıl cömertlik edecek?” diye yanıt vermiş. Şah Abbas, “Bir çıkalım görelim,” demiş. Şah da veziri de yoksul yolcular kılığına girip dışarı çıkmışlar. Önce vezirin evine gitmişler. Öyle ustaca kıyafet değiştirmişler ki, vezirin karısı bile tanımamış onları. Hizmetçisine, “Git sor ne istiyor bunlar?” demiş. Vezir, “Tanrı misafiriyiz,” diye yanıt verince, “Bu kirli üst başınızla evimi kirleteceksiniz, defolun, kendinize uygun bir yere gidin,” diye kovmuş onları. Vezir karısının bu davranışından çok utanmış. Birlikte yoksul bir çobanın evine gitmişler. Vezirin evinde dedikleri gibi, “Tanrı misafiriyiz,” demişler. Çobanla karısı onları sevinçle karşılamışlar. O gün çoban yedi toklu almış. Toklu nedir terlikçik? Toklu altı aylıkla bir yaş arasındaki kuzuya denir. Çoban hemen toklularından birini kesmiş. Karısı da toklunun etlerinden yemek yapmış. Şah Abbas, özenli yemeklere alışık ya, yemeklerden çok azını yemiş. Çobanın karısı, “Değerli misafirimiz,” demiş, “neden çok az yediniz?” Şah, “Doydum, sağ olun” diye yanıt vermiş. Kadın kocasına, “Misafir yalnız böbrekle yürek yemiş. Herhalde ben onun alışık olduğu gibi pişiremiyorum eti,” demiş gizlice. Çoban da bir iki demeden sırayla beş toklusunu daha kesip, böbreğini yüreğini közleyerek beğendirmeye, yedirmeye çalışmış misafirine. O gece çobanın evinde kalmışlar. Ertesi gün saraya dönmüşler. Şah çobanı saraya çağırtmış. “Adın ne çoban?” diye sormuş. Çoban, “Allahverdi,” diye yanıt vermiş. Abbas Şah, “Bundan sonra senin adın Allahverdi Han olsun. Benim danışman vezirim olacaksın,” diye buyruk vermiş. Çoban, “Bir tek isteğim var,” demiş. Şah merakla “Nedir istediğin?” diye sormuş. Çobanın para, ev gibi armağanlar istediğini sanmış. Çoban, “Kepeneğim, çarığım ve çoban sopam vezirlik odasında dursun,” demiş. Şah keçeden yapılmış çoban giysisinin, ham deriden pabucun, bir ağaçtan kesilen sopanın bir vezirin ne işine yarayacağını anlamadığını söyleyince çoban gülmüş. “Hem vezirlikten önceki günlerimi unutmam,” demiş, “Hem de…” sözünün burasında biraz duraklamış. Şah biraz merakla, “Hem de, ne?” diye sormuş. “Kabul etmeyeceğim bir emriniz olduğunda onları giyer eski işime dönerim.” 

Cömertliğin zenginlikle değil gönül zenginliğiyle, yiğitlikle olduğunu kanıtlayan Allahverdi Han, Abbas Şah‘a uzun yıllar danışmanlık etmiş. 

E küçük terlik sen cimri misin, cömert mi? Yalnızca uykun mu var?.. Peki uyu şimdi. 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.