Günün Masalı: 21 Mart; Alageyik Söylencesi

Gök Tanrı Karahan, bir gün, güneşten bir parça kopararak dünyayı yarattı. Bu kızgın ateşten parçanın üstünü hemen kara bulutlar kapladı. Gök yırtılırcasına gürlemeye, şimşekler birbiri ardına çakarak karanlığı aydınlatmaya başladı…

Günün Masalı: 21 Mart; Alageyik Söylencesi
Yayınlanma: Güncelleme: 38 okuma

Gök Tanrı Karahan, bir gün, güneşten bir parça kopararak dünyayı yarattı. Bu kızgın ateşten parçanın üstünü hemen kara bulutlar kapladı. Gök yırtılırcasına gürlemeye, şimşekler birbiri ardına çakarak karanlığı aydınlatmaya başladı. Yıllar süren yağmurlardan sonra bu kızgın ateş topu söndü. Üstünde uçsuz bucaksız denizler oluştu. Bunu yalnız Tanrı Karahan görüp biliyordu.

Kendisinden başka görüp bilenler olsun istedi. O zaman ulu denizlerin ortasında Tanrı Dağı adını verdiği bir kara parçası yükseldi. Tanrı Dağı‘nın üstünü, canlı yaratıklar olmadan, bol bol yağan yağmurlar yüzünden yemyeşil çimenlikler, çiçekler ve ağaçlarla bezeli büyük ormanlar kapladı.

Bunlar oluştuktan sonra Tanrı Karahan yeryüzüne altın bir ışık gönderdi. Bu ışığın değdiği yerde, otların içinden silkinerek bir Alageyik ortaya çıktı. Alageyik, eşsiz bir güzelliğe sahipti. Çevresini saran görkemli, cennet gibi bir doğanın ortasında yalnız başına yaşıyordu. Bunu bilip gören Gök TanrıAlageyiği canlıların anası yapmayı istedi. Gökten onun üstüne mavi bir ışık gönderdi. Alageyik, ışık kendisine değer değmez gebe kaldı.

Zamanı gelince alageyik altı yavru doğurdu. Bunların üçü kız, üçü de oğlandı. Sizin de anladığınız gibi bunlar geyik değil, altı güzel insan yavrusuydu. Kızların adları: Kutlu Meral, Kutlu AyşimKutlu Ajda‘ydı. Oğlanların adlarıysa Kutlu Türk, Kutlu Oğuz, Kutlu Bozkurt‘tu. Alageyik yavrularını ormandaki bir ağacın kovuğunda sütü ile besleyip büyüttü. Sonunda Kutlu Türk Kutlu Meral‘le, Kutlu Oğuz Kutlu Ayşim‘le, Kutlu Bozkurt da Kutlu Ajda‘yla evlendi. Her biri Tanrı Dağı‘nın ayrı bir tepesine yerleşti. Kutlu Türk, Ortaç Dağı’nı, Kutlu Oğuz, Kut Dağı’nı, Kutlu Bozkurt da Yeşim Dağı’nı yurt edindi. Zamanla buralarda çoğalıp sayıları arttı. Ana Alageyik gidip onları ziyaret etse de ormanda yalnız başına yaşıyordu…

Bir gün Gök Tanrı Karahan‘a yalvardı:

Ey beni altın ışıkla yaratıp, mavi ışıkla gebe bırakan, beni insanoğlunun anası yapan ulu Karahan, onlar güzel yurtlar edinip çoğaldılar, bense ormanda yalnız kaldım, bu yalnızlıktan bıktım artık, ne olur beni yanına al.

Alageyik bunu der demez, Gök Tanrı, al kanatlı bir melek gönderip onu göğe uçurdu. Alageyiği göğün yedinci katındaki Gün Ana‘nın sarayına konuk ettiler. Altıncı katta da Ay Ana‘nın sarayı vardı. Gün Ana kızların, Ay Ana da oğlanların koruyucusudur. Çocuklar onun için ona Ay Dede derler. AlageyikGün Ana‘nın sarayında rahat bir ömür sürdü. Sarayın önünde renkli dağlar vardı. Her dağdan renk renk, köpük köpük sular

akıyor, coşkun ırmaklar oluşturuyordu. Tepelerin yamaçları ormanlarla kaplıydı. Alageyik burada bir billur köşke taşındı. Tanrı ona eş olarak bir erkek geyik gönderdi. Onlara yüzlerce melek hizmet ediyordu. Alageyik burada mutluydu ancak yeryüzüne inmesine izin yoktu. Ama o kendi soyunun dünyada nasıl yaşadığını merak ediyordu. O zaman, dokuz atın çektiği fildişi arabasına biner, gökten yere doğru alçalarak, onların nasıl yaşadıklarını gördükten sonra yeniden gökyüzündeki evine çekilirdi.

Oğuz Türkleri, bu yüzden anaları Alageyiği göremez olmuşlardı. Öldü mü, kaldı mı diye meraka düşüp yaşadığı ormanın her köşesini didik didik aradılar. Ama izine bile rastlamadılar. Yas tutup ağlaştılar. Sonunda Gök Tanrı Karahan’a yalvarıp analarından haber sordular:

Ey Ulu Karahan, anamız ve atamız Alageyik artık görünmez oldu. Bize küsüp mü gitti yoksa? Ona karşı ne suç işledik ki bizi görmeye gelmez oldu? Onu görüp bağışlanmamızı dilemek istiyoruz. Ulu Tanrım, sen her şeyi görüp bilensin, onu bulup bize gönder. Hiç değilse yılda bir kez görüp özlem giderelim.

Karahan, insanların bu yakarışına karşı, her ilkbaharda gök kapısını Alageyiğe Tanrı Dağı‘nın tepesinden açtı. O gün geldi mi gökyüzünden yeryüzüne mavi bir ışık iner, her yan aydınlıklar içinde kalır. Herkes başını göğe kaldırdığında Alageyik altın bir taht üstünde belirir, başını sallayarak oğullarına, kızlarına sevgisini belirtirken gözünden bir damla sevinç gözyaşı akar. O bir damla sevinç gözyaşı, gökyüzünden yeryüzüne yağmur olup iner. Bu bereketli yağmurlardan toprak yeşerir, doğa canlanarak kuşlar ötüşüp, kuzular melemeye başlar. Doğa da insanlar da bundan büyük bir sevinç duyarak güçlenir.

Oğuz Türkleri dünyanın yaradılışıyla insanın ortaya çıkışını böyle anlatırlar, Alageyiğin gökyüzünde göründüğü günü de, o gündür bu gündür bahar bayramı olarak kutlarlar.

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.