Ben bilirim, ben bilirim… Ben tavus kuşunu bilirim. Sen bilir misin terlikçiğim? Hani başı ve boynu mavimsi, sırtı ışıltılı yeşil tüylü, kocaman benekli tüylerden oluşan kuyruğu yelpaze gibi açılan bir..
Ben bilirim, ben bilirim… Ben tavus kuşunu bilirim. Sen bilir misin terlikçiğim? Hani başı ve boynu mavimsi, sırtı ışıltılı yeşil tüylü, kocaman benekli tüylerden oluşan kuyruğu yelpaze gibi açılan bir kuş var ya…
Evet, evet minderciğim, hindiye benziyor. Erkeğinin rengi güzel, dişisi hindi gibi… Hayır uçmaz canım. Daha doğrusu ben uçtuğunu görmedim. Pek güzel bir kuştur değil mi? O kuş için söylenceler vardır. Hani Yunanlıların, çook eski Yunanlıların tanrılarından birinin bekçilik görevini yaparmış. Yüz gözü varmış. Bir gözü uyuyunca öteki gözü uyumazmış. Öldürmüşler, onu seven Tanrı da onu bir kuş yapıp gözlerini kuyruğuna yerleştirmiş… İlginç ama ben böyle ölmeli söylenceleri sevmiyorum. Bir Azeri söylencesi öğrendim. Sana onu anlatayım terlikçiğim. Azeri, Azerbaycan‘da yaşayan demek. Bizim dilimize benzer bir dilleri var. Bak şöyle: “Dinle beni terlik balam, sana nağıl anlatam.” İşte dinle terlik çocuğum, sana masal anlatacağım. Bir zamanlar Süleyman adında bir kral varmış. Tanrı ona kuşlara, cinlere, perilere de egemen olma yetkisi vermiş. Bu kral aynı zamanda Tanrı elçisiymiş. Bu Kral Süleyman, Tavus adında bir kıza âşık olmuş. Kız çok güzelmiş, üstelik güzelliğiyle de övünürmüş, yalnız bacakları çirkinmiş. Süleyman‘dan evlenme hediyesi olarak bir saray istemiş, bu saray kuş gagasından yapılacakmış. Süleyman bu isteği nasıl yerine getireceğini bilememiş. Bir saray için bütün kuşların öldürülmesi gerekebilirmiş çünkü. Ancak Tavus‘tan da cayamıyormuş. O tasalı tasalı otururken yapalag denen bir kuş gelip, “Eğer kuşlar üstündeki yetkini bir saatliğine bana devredersen sorununu çözerim,” demiş. Süleyman da, “Bundan daha çetin bir sorunla karşılaşacak değilim ya,” diyerek devretmiş yetkisini. Yapalaga bütün kuşların gagalarının uçlarından bir parçayı kendilerinin koparıp bırakmasını istemiş. Bu gaga parçaları kocaman bir dağ oluşturmuş. Süleyman yapalaga, “Sen gerçekten kuşlar üstüne bey olacak bir kuşmuşsun, adın bundan böyle ‘baykuş’ olsun,” demiş. Bu gaga dağından Tavus‘un istediği saray yapılmış, kırk gün kırk gece düğün kurulmuş. Tavus süslenmiş, püslenmiş. Aynanın önüne geçip kendini seyreder, “Acaba dünyada hiç benim gibi güzel var mı?” derken ayaklarına ilişmiş gözü. Süleyman‘ın ayaklarıyla alay edeceğini düşünüp kuş olmayı istemiş. İsteği de yerine gelmiş. İşte bugün bile tavuskuşu kabararak dolaşırken bazen çirkin bir sesle bağırır ya, bu bağırış bacaklarının çirkinliğine üzüntüsündendir derler. Ya terlikçikler, uyuyun balalar.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.