Ben bilirim, ben bilirim, ben gezmenin güzel bir iş olduğunu bilirim. Sen gezmeyi bilir misin terlikçiğim? Yağmuru bilmezsin, çamura basmazsın. Gezmek kolay iş değil. Öyle sıcak evde uyuklamaya benzemez. Herkes..
Ben bilirim, ben bilirim, ben gezmenin güzel bir iş olduğunu bilirim. Sen gezmeyi bilir misin terlikçiğim? Yağmuru bilmezsin, çamura basmazsın. Gezmek kolay iş değil. Öyle sıcak evde uyuklamaya benzemez. Herkes göze alamaz. Ama bir gün bir yumurta dünyayı görmek için yola çıktı. Yuvarlanıp, tekerlenip, tozlara batarak, çamurlar sıçratarak bir hayli dolaştı.
Bir gün bir ördeğe rastladı. “Nereye böyle yumurta kardeş?” diye sordu ördek. Yumurta, “Dünyayı dolaşmaya,” dedi. Ördek, “Beni de yanına alır mısın?” diye sordu. Yumurta, “Alırım, yardımlaşırız, beraber dolaşırız,” dedi. Yumurtayla ördek, sekerek gezip dolaşırlarken bir sürü arkadaş daha katıldı yanlarına. Pırıl pırıl bir dikiş iğnesi, bir horoz, bir yengeç, bir at, bir öküz, Hep birlikte bir sürü yeri dolaştılar. Kiminde at hepsini taşıdı, kiminde ot topladı öküz, kiminde yengeç yol aradı. Her biri daha çok sevdi ötekini. Sonunda bir ormanın kıyısında şirin bir eve geldiler. Akşam olmak üzereydi. Evde kimse olmadığını görünce eve girdiler. Öyle yorgundular ki, herkes bir yer bulup yerleşti. Yumurta kendini küle gömdü. Ördek ocağın yanındaki çalı çırpılara oturuverdi. Horoz ocağın üstüne tünedi. Yengeç kendini su bakracına attı. İğne havluya iliştirdi kendini. At salonda yattı. Öküz de sundurmaya çıktı.
Bizim gezginler yorgunluk çıkarırken evin sahipleri döndü. Bunlar acımasız on iki kurttu. Ta uzaktan evlerinde yabancıların bulunduğunu sezdiler. Burunlarını kısarak, “Aman aman, evde ağzımıza layık yabancılar olmalı,” diye uludular. Onların ulumasını bizim gezginler de duydu. Kurtların en övüngeni girdi içeri. “Her şeyin yerini biliyorum. Şimdi evde kim varsa enselerim,” diye homurdandı. Gaz lambasını yakmak için ocağın üstündeki kibriti aradı. Ama horoz bağırarak elini gagaladı. Ördek de onun haykırmalarına yardım etti. Kibriti bulamayınca ocaktan bir köz almak istedi kurt. O zaman yumurta patlayıverdi. Elini yıkamak, biraz su içmek isteyip bakraca uzanınca yengeç karıştı işe kıskaçlarıyla. Havludaki iğne onun yarım bıraktığını tamamladı. Evin ortasındaki at tekmeleriyle, sundurmadaki öküz boynuzlarıyla hırpaladı onu. Kurt soluğu arkadaşlarının yanında aldı. Onlara, “Kaçın!” dedi. “Bizim eve av gelmemiş, biz evdekilere av olacağız.” Kurtlar, “Kim var evde?” diye sordu. Eve giren kurt, “Olağanüstü yaratıklar olmalı,” deyip anlattı: “Küle uzandım, tüfek patladı. Bakraca koştum, makas battı. Havluyu aldım cadı tırmaladı, kapıya koştum kürekle attılar, sundurmaya kaçtım, demir çatalla fırlattılar. Biri bağırdı, ‘Vah, vah,’ başkası haykırdı, ‘Yukarıya at, yukarıya at.’
En yaşlı kurt bile anlamadı olup biteni… “Bizi kimsenin rahatsız etmeyeceği bir yere gidelim,” dedi, kaçıp gittiler. Peki bizim gezginler neredeler bilen var mı? Belki de hâlâ geziyorlardır.
Ne dersin terlikçiğim, yarın ben de seni bahçede gezdireyim mi? O zaman şimdi uyu da gücünü topla… Uyu benim miniciğim uyu.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.