1254 yılıyla 1324 yılı arasında yaşayan Venedikli Marco Polo, ünlü bir İtalyan gezgini. Asya‘yı baştan sona dolaştıktan sonra yaşayıp gördüklerini ‘Seyahatname‘ adlı gezi kitabında yazdı. Bu öyküde, Çin‘de Hanbalik, bugünkü adıyla..
1254 yılıyla 1324 yılı arasında yaşayan Venedikli Marco Polo, ünlü bir İtalyan gezgini. Asya‘yı baştan sona dolaştıktan sonra yaşayıp gördüklerini ‘Seyahatname‘ adlı gezi kitabında yazdı.
Bu öyküde, Çin‘de Hanbalik, bugünkü adıyla Pekin‘deki sarayında Kubilay Han‘la tanıştıktan sonra ülkesine dönerken gördüğü Fu-çau kentini anlatmaktadır:
Önce kenti şöyle bir gezdik, kimi yerlerini öğrendik. Kentin ortasından büyük bir ırmak geçiyor. Bu ırmağın genişliği en az bir buçuk kilometre kadar var. Irmağın iki yakasını birbirine bağlayan büyük taş köprüler yapmışlar.
Budist olan bu bölge halkının inanışına göre insan öldükten sonra daha güzel bir dünyaya göçüyormuş. Bu yüzden halk ölümden hiç korkmazmış.
Bölgede sık sık ayaklanmaların baş göstermesi Kubilay Han‘ın canını sıktığından kentin çevresini büyük bir askeri güçle çevirmiş.
Fu-çau‘nun birkaç kilometre ötesinde büyük ormanlar bulunuyor. Bu ormanlarda yaşayan vahşi hayvanlar arasında aslanla kaplan pek çokmuş. Öyle ki kimi geceler aslanlar kentin yakınlarına kadar gelirlermiş.
Bunun için şöyle bir tuzak kuruyorlar. Önce büyük bir çukur kazılıyor sonra da üstü yaprak, ağaç ve otlarla örtülüyor. Çukuru da genel olarak bir ağacın dibine kazıyorlar. Bir köpeği de ağaca bağlayıp bekliyorlar.
Gece hava karardığında yapılan bu tuzağın başında bekleyen köpek havlamaya başlıyor. Aslan ya da kaplan ormanın içinde köpeğin havlamalarını duyup o karanlıkta tuzağın bulunduğu yere geliyor. Köpeği parçalamak için üstüne atılınca çukura yuvarlanıyor.
Tuzağın biraz ötesinde bekleyen evin sahibi gelip aslanı vuruyor. Hem etini yiyorlar hem de derisini satıyorlar ya da evlerinde post olarak kullanıyorlar.
Gene biri anlattı:
–Bizim orada tilkiye benzeyen bir hayvan yaşıyor. Ama tilki değil. Özellikle şeker kamışlarına zarar veren bir hayvan bu.
–Peki onu da avlayıp etini yer misiniz? diye sordum.
-Elbette, dedi. Derisi de epey para getiriyor.
Fa-çau‘da bir de öyle iri kazlar gördüm ki, her biri on iki kilo kadar gelir sanırım. Yalnız bu kazların gırtlaklarının altında büyük bir şişkinlik vardı. Orda biriktirdiklerini yiyorlarmış.
Kent, büyük bir ticaret merkeziymiş. Özellikle inci alışverişi konusunda ünlüymüş. İncilerin yanında öteki değerli taşlar, yakut ve zümrüt gibi mücevherler de yabancı tüccarların ilgisini çekiyormuş.
Kılavuzumun dediğine göre:
–Kent ırmak yoluyla okyanusa bağlandığı için özellikle Hindistan’dan gelen tüccarların uğrak yeridir.
Bana da dediklerine göre Zayton adlı bir limana gelen Hintli tüccarlar, oradan küçük teknelerle ırmak boyunca Fu-çau‘ya gelirlermiş.
Ayrıca kentin dolaylarında çok güzel ve geniş meyve bahçeleri var. Bunlardan çok nefis şarap yapıyorlar.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.