Bugünkü Almanya topraklarında çok eskiden Roma İmparatorluğu, daha sonra da Germen İmparatorluğu vardı. Öyle çok savaş yapıldı ki bu yıllarda, bu savaşlar için paralı askerler kullanıldı. İnsanlar savaşa belli bir..
Bugünkü Almanya topraklarında çok eskiden Roma İmparatorluğu, daha sonra da Germen İmparatorluğu vardı. Öyle çok savaş yapıldı ki bu yıllarda, bu savaşlar için paralı askerler kullanıldı. İnsanlar savaşa belli bir para almak için katıldılar kısacası. Bu paralı askerlerin yaşadıkları zorluklar pek çok masala konu oldu. Almanya‘nın ünlü halkbilimci ve masalcıları Grimm Kardeşler‘in kitaplarında bu paralı asker masallarına rastlanır sık sık. İşte bu da onlardan biri:
Bir zamanlar yoksul bir delikanlı paralı askerliğe yazılmış. Yıllarca savaşmış orda burda, gençliği savaşlarda geçmiş. Savaş bitince işsiz kalmış. Savaşmaktan başka bir iş de, ne yapacağını da bilemiyormuş. Açlıktan bitkin durumda bir ormandan geçerken bir cüceye rastlamış… Cüceler nasıl sevimlidirler bilirsiniz. Aslında bu cüce gerçek bir cüce değilmiş, şeytanmış. “Nereye böyle asker?” demiş, “pek üzgün, pek sıkıntılı görünüyorsun.” Asker, “Hem açım hem param yok,” diye yanıt vermiş. “Üstelik çalışacak bir işim de yok.” Cüce, “Bana uşaklık yapar mısın?” diye sormuş. Asker, “Ne kadar ücret vereceksin?” diye yanıt vermiş hemen. Cüce kim olduğunu açıklamış: “Ben şeytanım. Yedi yıl cehennemde söylediğim işleri yaparsan, bütün yaşamında rahat edersin. Yalnız bu süre içinde elini yüzünü yıkamayacak, saçını taramayacak, tırnaklarını, sakallarını ve saçlarını kesmeyeceksin. Gözünün çapağını da silmeyeceksin.”
Asker çaresiz şeytanın koşullarını kabul etmiş. Cüceyle cehenneme inmiş, onun gösterdiği gibi ortalığı süpürmüş, çöpleri şeytanın söylediği yerde biriktirmiş, ateşi körüklemiş. Şeytan çekip giderken ateşteki kazanlara bakmamasını söylemiş ama asker bu kuralı dinlememiş. Bir göz atmış kazanlara. Ne mi görmüş? Savaşta kendisine zor günler yaşatan çavuşunu, bayraktarını, yüzbaşısını. Onları görünce iyice harlatmış ateşi, “Eskiden ben sizin elinizdeydim. Şimdi siz benim elime düştünüz,” demiş. Kısacası paralı asker yedi yılın nasıl geçtiğini bilmemiş. Sonunda şeytan gelip, “Buradaki çalışma süren doldu,” demiş, “şimdi elini yüzünü yıkamadan bu halinle dön evine. Kim olduğunu soran olursa ‘şeytanın pasaklı kardeşi’ dersin. Git çöplerden istediğin kadar doldur çantana, ücretin o işte.” Asker, “Şeytan beni kandırdı,” diye düşünüp doldurmuş çöpleri çantasına. Yeryüzüne çıkar çıkmaz bir kenara dökmek istemiş çantasındakileri, bir de ne görsün, hepsi altın değil mi? Sevinçle gitmiş bir hana. Hancı bu gözleri çapaklı, saçı sakalına karışmış, isli paslı adamı hana sokmak istememiş, “Nerden geliyorsun?” demiş. “Cehennemden,” diye yanıt vermiş asker. “Kimsin? Nesin?” “Şeytanın pasaklı kardeşiyim ama başıma buyruğum.” “Paran var mı bakalım?” Asker çantasını göstermiş hemen.
Hancı da almış onu içeri. Asker karnını doyurmuş bir güzel, sonra cehennemdeki gibi elini yüzünü yıkamadan yatıp uyumuş. O uyurken hancı çantasını çalmış. ‘Nasılsa bu orman kaçkını gibi adama kimse inanmaz,’ demiş kendi kendine. Asker uyanmış ki ne çantası var ne altınlar. Çaresiz cehenneme dönmüş. Şeytan önce saçını sakalını kesmiş askerin, sonra tırnaklarını; yüzünü de silmiş bir güzel. Bir başka çantayı süprüntüyle doldurmuş tıka basa. Askere verirken, “Git söyle hancıya,” demiş, “çaldığı altınları geri vermezse, onu alır buraya kendi elimle getiririm. Ücret falan da vermem.”
Hancı askeri eli yüzü temiz, sırtı yeni ve altın dolu bir çantayla görünce şaşırmış. Asker, “Hemen ver altınlarımı,” demiş, “yoksa ağabeyim gelip seni alacak, cehennemde çalıştıracak.” Hancı vermiş askerin çantasını geri.
Kimileri, hancının şeytanın gönlü hoş olsun diye askere başka para verdiğini askerin bir prensesle evlendiğini de söylerler. Benim bildiğim onca savaştan ve cehennemde onca çalışmadan sonra askerin köyüne dönüp rahat ettiğidir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.