Hava soğuk üşüdüm, daldan yemiş düşürdüm. Dal değilmiş terekmiş, bakkallara gerekmiş. Bu nasıl tekerleme, ne başı var ne sonu… Tekerleme bilmezsen ustasına sor onu. Tekerleme, döşeme, atalardan kalmıştır. Yeni masalcılar..
Hava soğuk üşüdüm, daldan yemiş düşürdüm. Dal değilmiş terekmiş, bakkallara gerekmiş. Bu nasıl tekerleme, ne başı var ne sonu… Tekerleme bilmezsen ustasına sor onu. Tekerleme, döşeme, atalardan kalmıştır. Yeni masalcılar da onu örnek almıştır. Üç yıl masal anlatmış ustalardan Şehrazat, bu masal ondan kaldı, öğren sen de çalım sat.
Bir zamanlar Mısır‘ın başkenti Kahire‘de bir eczacı yaşardı. Adı Ebu Kasım‘dı. Ebu Kasım usta bir eczacıydı ama cimrilikteki ünü eczacılığından daha büyüktü. Onun cimri diye bilinmesinin sebebi pabuçlarıydı. Öyle çok onartmıştı ki, pabucun yamaları, pençeleri ve pençelerdeki çiviler ikinci, üçüncü bir pabuç kadar ağır duruma gelmişti. Bu yüzden bu pabuçları herkes tanırdı. Ebu Kasım, bir gün hamama yıkanmaya gitti. O kadar uzun zaman yıkanmamıştı ki, Kahire‘nin en ünlü tellakları onu temizlemek için saatlerce uğraştı.
Hamamdan çıktığında pabuçlukta incecik, rahat pabuçlar buldu, kendi pabuçları ortalıkta yoktu. Saatlerce sıcakta kalmaktan sersemleyen Ebu Kasım, bu durumu bir Tanrı bağışı sayıp pabuçları giydi. Evine gitti. Oysa pabuçlar yeni atanan Kahire Kadısı‘nındı. Kadı hamama yeni gelmiş, Ebu Kasım‘ın pabuçları da, Kadı‘yı rahatsız etmesin diye, uşaklar tarafından kaldırılmıştı. Kadı hamamdan çıkınca kıyamet koptu. Ebu Kasım‘ı Kadı‘nın pabuçlarını çalmak suçuyla tutukladılar. Ebu Kasım zar zor derdini anlattı. Ama hapisten kurtulmak için büyük de bir para cezası ödedi. Ebu Kasım ödediği para cezasına ayrı kızdı, hırsız sanılmasına ayrı… Ve evine giderken pabuçlarını kaldırıp Nil ırmağına attı.
Nil ırmağında balık tutan balıkçılar, ağlarına ağır bir şey takılınca çok sevindiler. Ama ağı çekip Ebu Kasım‘ın pabuçlarıyla karşılaşınca öfkelendiler. Çünkü pabucun çivileri ağları koparmış, hırpalamıştı. Hemen pabuçları alıp kadıya gittiler. Sonucu kestirebilirsiniz, Ebu Kasım hem para cezası hem de balıkçıların zararını ödedi.
Ebu Kasım eve döner dönmez pabuçlarından kurtulmak için onları gömmeye karar verdi. Eline kazma kürek alıp işe girişti. Tam işi bitirirken kapı çalınıp, kadının adamları gelmesin mi? Meğer komşuları Ebu Kasım‘ın bahçede hazine aradığını bildirmişler. Zavallı Ebu Kasım Kadı‘yı pabuçlarını gömmek istediğine inandıramamış. Ve yine büyük bir ceza ödemiş.
Ebu Kasım öfkesinden kendini kırlara atmış. Orada bir kanal görmüş. Sevinçle atmış kanala pabuçlarını. Sonra sevinçle dolaşmış orda burda. Ama evine döndüğünde, oradaymış Kadı‘nın adamları. Pabuçlar kanaldaki suyla bir değirmene sürüklenmişler ve değirmenin çarkına takılıp her şeyi berbat etmişler. Yeniden zarar ödeme, yeniden ceza… Ebu Kasım evine dönüp dinlenmek istemiş bunca aksilikten sonra.
Evinin damında bir dinlenme yeri varmış, taraça. Uzanmış… Tam o sırada bitişik evin taraçasından bir köpek oraya sıçramaz mı. Ebu Kasım‘ın pabuçlarıyla oynamaya kalkmaz mı. Pabuçlar o yükseklikten düşmüşler yoldan geçen birinin başına. Neyse ki… Neyse ki adam ölmemiş. Ama elbette yeni cezalar, zararlar ödemiş Ebu Kasım. İşte o zaman dayanamayıp haykırmış Kadı‘ya:
“Ben bu pabuçlardan ne yapsam kurtulamıyorum. Yakında onların yol açtığı zararları ödemekten beş parasız kalacağım. Lütfen onları benden boşayın… Ya da neyse yasal gereği onu yapın. Ve bildirin herkese ben bu ünlü pabuçlardan sorumlu değilim diye.”
Bu sözleri söyledikten sonra Ebu Kasım pabuçları fırlatmalı ama… Hiç böyle bir şeyi göze alır mı? Pabuçları usulca bırakıp oraya kaçmış gitmiş. Sahibinden ünlü pabuçların öyküsü ise yüzyıllarca söylenmiş.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.