Günün Masalı: 12 Aralık; Bir Göze Bir Gül

Eskiden çok yoksul bir karıkoca varmış. Bunların hiç çocuğu olmamış. Her gece Tanrı‘ya dualar ederek bir çocuk vermesini isterlermiş. Tanrı, dualarını kabul edip bunlara nur topu gibi bir kız çocuğu..

Günün Masalı: 12 Aralık; Bir Göze Bir Gül
Yayınlanma: Güncelleme: 66 okuma

Eskiden çok yoksul bir karıkoca varmış. Bunların hiç çocuğu olmamış. Her gece Tanrı‘ya dualar ederek bir çocuk vermesini isterlermiş. Tanrı, dualarını kabul edip bunlara nur topu gibi bir kız çocuğu vermiş. Çocuk doğar doğmaz odaya üç derviş gelmiş. Üçü de çocuğu ayrı ayrı kucağına alarak bir dilekte bulunmuş. Birincisi: 

Bu kız gülünce yanağında güller açılsın

İkincisi: 

Ağladıkça gözünden inciler dökülsün! Üçüncüsü: 

Yürüdükçe yolunu çimenler bürüsün! deyip geldikleri gibi ortadan kaybolmuşlar. Gerçekten de çocuk ağladıkça gözünden inciler dökülür, güldükçe yanağında güller açar, yürüdükçe de yolunda çimenler bitermiş. Kız büyüdükçe güzelleşmiş. Güzelliği dünyanın dört bir yanında duyulmuş. 

Kızın güzelliğinin ününü duyan Yemen hükümdarının oğlu, onu bir gece düşünde görüp âşık olmuş. Oğlunun günden güne sararıp solduğunu gören anası, ona derdini sormuş, oğlan da düşünde gördüğü bu güzel kıza âşık olduğunu söylemiş. Anası: 

Sen üzülme, ben gider o kızı sana isterim, demiş. 

Dediği gibi de kalkıp o güzel kızın ülkesine gidip kızı istemiş. Kızı çok beğendiği için hemen nişan takıp geri dönmüş. 

Kararlaştırdıkları gün geldiğinde kızın anası çeyizleri hazırlayıp kızını süsleyip püslemiş, dadısını da yanına katarak Yemen illerine gelin göndermiş. Dadı, kötü kalpli cadı kadının biriymiş. Yol için yanına çok tuzlu çörekler almış. Kız acıktıkça ona hep bu tuzlu çöreklerden yedirmiş. Tuzlu çörekleri yiyen zavallı kız susamış. Dadısından su istemiş. Dadı: 

Bana bir gözünü verirsen sana su veririm, demiş. 

Kız ne yapsın, susuzluğunu gidermek için gözünü vermiş. Yeniden susadığında gene dadısından su istemiş. Kötü kalpli dadı: 

Öbür gözünü de verirsen sana su veririm, demiş. 

Kız öbür gözünü de vermek zorunda kalmış. Kadın kör olan kızı bir dağ başında bırakıp kendi kızını o güzel kızın yerine koyarak Yemen şehzadesine götürmüş. Kırk gün kırk gece düğün yaparak dadı kendi kızını şehzadeyle evlendirmiş. Şehzadenin annesi bu kızı görünce şaşırmış. “Benim beğendiğim kız bu değildi, bunda bir iş var,” demiş kendi kendine ama oğluna bir şey dememiş. Öte yandan şehzade de kızı çok beğenmemiş. ‘Benim düşümde görüp âşık olduğum kız bu olamaz. Bunda bir iş var,’ diye düşünmüş. Şehzade, bu kızın güldükçe yanağında güller açmadığını, yürüdükçe yolunda çimenler bitmediğini de görmüş. Nedenini kıza sorunca, kız: 

O dediğiniz yılda bir kez olur, diye kaçamak yanıt bir vermiş. 

Bunlar böyle yaşayıp giderken, öte yandan kör kız dağ başında yalnız kalınca ağlamaya başlamış. Ağladıkça gözünden gözyaşı yerine inciler dökülüp etrafına yayılmış. O sırada oradan bir oduncu geçiyormuş. Kör kızı alıp evine götürmüş. Karısıyla birlikte yalnız yaşayan yoksul oduncu kör kızı evlat edinmiş. İkisi de bu kızı çok sevmişler. Kız da onlara başından geçenleri ağlaya ağlaya anlatmış. Ağladıkça gözlerinden o kadar inci dökülmüş ki toplamakla başa çıkamamışlar. Oduncu da bu inciler sayesinde zengin olmuş. Kocaman bir konak yaptırıp en güzel odasını kör kıza vermiş. 

Bir gün kız, oduncuya yanağında açan güllerden birini vererek: 

Bunu götürüp Yemen hükümdarının sarayının önünde satacaksın. Ama parayla değil bir göz karşılığında satacaksın

Adam gülü alıp sarayın önüne gitmiş, çevresinde dolaşarak bağırmaya başlamış: 

Bir göze bir gül, bir göze bir gül

Bunu duyan şehzadenin karısıyla anası, kızın bir gözünü vererek gülü almışlar. Akşam şehzade gelince kız, gülü gösterip: 

Benim yanağımda açtı, diyerek kocasına övünmüş. Şehzade işi hemen anlamış. Gülü koklayıp: 

Gülün geldi, yakında sen de gelirsin inşallah! demiş. 

Öte yandan oduncu gözü kıza getirip vermiş. Birkaç gün sonra kız, yine oduncunun eline bir gül tutuşturup saraya göndermiş. Adam: 

Bir göze bir gül, bir göze bir gül! diye bağırmış. 

Şehzadenin karısıyla dadı, kızın ikinci gözünü de verip hemen gülü satın almışlar. Kız da böylece gözlerine kavuşup körlükten kurtulmuş. 

O sırada şehzade sarayda büyük bir şölen düzenlemiş. Kız da güzelce giyinip kuşanıp saraya gitmiş. Şehzade kızı görür görmez tanımış. Dadıyla kızı da tanımışlar. Bir yandan da şimdi ne olacak diye korkudan ne yapacaklarını şaşırmışlar. Kız, yemekte şehzadenin yanına oturmuş. Sürekli gülmüş. Güldükçe yanağında güller açmış, açan gülleri de şehzadeye vermiş. Şehzadenin artık kuşkusu kalmamış. Herkesin önünde gerçek nişanlısının bu kız olduğunu açıklamış. Kırk gün kırk gece düğün yapıp evlenmişler. Ona bunca kötülüğü dokunan dadı ile kızını da sarayın hizmetçisi yapmışlar. 

Böylece şehzadeyle güzel kız ömürlerinin sonuna kadar mutlu yaşamışlar. 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.