Gün Masalı: 21 Aralık ; Terzisi Olmayan Kent

Marko Polo‘nun Seyahatnamesi‘nde okumuştum. Marko Polo, Çin‘den ülkesine dönerken Hindistan‘da uğradığı büyük ve zengin bir eyalet olan Maabar‘ı anlatır.  Bu kentte terzi yoktur. Kumaş satan ya da kumaşları kesip biçene..

Gün Masalı: 21 Aralık ; Terzisi Olmayan Kent
Yayınlanma: Güncelleme: 31 okuma

Marko Polo‘nun Seyahatnamesi‘nde okumuştum. Marko Polo, Çin‘den ülkesine dönerken Hindistan‘da uğradığı büyük ve zengin bir eyalet olan Maabar‘ı anlatır. 

Bu kentte terzi yoktur. Kumaş satan ya da kumaşları kesip biçene de rastlayamazsınız. Maabar sıcak bir yer çünkü. Ama havası boğucu ve bunaltıcı değil. 

Kışın soğuk olmadığı gibi yazın, da boğucu sıcaklardan rahatsız olunmazmış. Onun için buradaki insanlar yarı çıplak dolaşır. Yalnızca küçük bir bez parçasıyla apış aralarını örterler. Hepsi hepsi oymuş işte. 

Marko Polo‘nun kılavuzu: 

Burada halk da, hükümdar da, hükümdarın adamları da aynı kılıkta dolaşır, yani apış aralarını örttükleri küçük bir kumaş parçasından başka bir şeyleri yoktur, diyor. 

Marko Polo kılavuzunun söylediklerinin doğru olduğunu belirttikten sonra: 

Evet, diyor. Maabar hükümdarı da yarı çıplak dolaşıyor. Küçük bir kumaş parçası sarıyor o da herkes gibi. Yalnız hükümdarın apış arasını örten kumaş tiril tiril bir ipekli. Üstüne üstlük bu has ipekten kumaşın kenarları birkaç sıra değerli taşlarla işlenmiş. Hem de ne taşlar. Yakutlar, safirler, zümrütler, elmaslar… Pırıltılarıyla insanın gözlerini kamaştırıyormuş

Marko Polo: 

Yani sizin anlayacağınız hükümdarın üzerindeki şu küçük kumaş parçası tek başına bir hazine, diyor. 

Bir de hükümdarın boynuna taktığı büyük bir kolyeden söz ediyor. Bu kolye kalınca bir ipek ipliğe geçirilmiş tam 104 tane inci ve yakuttan oluşuyor. 

Kolyeye 104 tane yakut ve inci dizilmesinin de nedeni var. Taptıkları nesnelerin sayısı 104 de ondan. Taptıkları her nesne için değerli bir taşı hükümdarın kolyesine dizmişler. Hükümdara atalarından kalan bir gelenek bu. 

Marko Polo‘nun kılavuzu diyor ki: 

Hükümdar her sabah kolyesindeki taşlar kadar dua etmek zorundadır. Bu atalarından ona kalan vazgeçilmez bir görevdir

Peki nasıl dua ediyor? diyeceksiniz. Aslında kolay. Boynunda taşıdığı 104 taş için 104 kez: 

Pakauta, diyor. 

Hepsi bu. Böylece Maabar halkının esenliği için dua etmiş oluyor, demisler 

Hükümdarın süsü bunlarla bitmiyor elbet. O, kollarına ve bacaklarına da üçer tane bilezik takıyor. Her bileziğin üstünde görülmedik yakutlarla inciler var. Bir de her iki ayağının başparmağına kocaman birer inci takıyor. 

Hiç kimse hükümdarın üstünde taşıdığı bu hazinenin hesabını yapamaz. Adam, ayaklı hazine. Bütün bu yakut, safir, zümrüt ve inciler Maabar‘da çıkıyor. Onun için hükümdar bir kararname yayınlayarak belirli büyüklükten fazla olan inci, yakut ya da değerli bir taşın ülkesinden çıkarılmasını yasak etmiş. 

Yılın belirli aylarında elinde böyle değerli taşı olanlar bunları hükümdara getiriyor. Hükümdar da onlara armağanlar veriyor. Halk diyor ki: 

İnançlarımıza göre, hükümdara istediği türden değerli bir taşı götürürseniz hükümdar da sana götürdüğün mücevherin değerinin iki katını verir. Bu yüzden yalnız halk değil, inci toplamak için gelen tüccarlar bile değerli bir taş bulunca onu hemen hükümdara götürürler. 

Bu öyküden de anlaşılacağı gibi herkes çıplak, kral da öyle ama ülkede çıkarılan mücevherlerin aslan payını o alıyor. Onun için üzerinde taşıdığından kat kat değerli ve daha çok mücevherlerle hazinesini doldurduğuna da şaşmamak gerek.

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.