Tüm çabalara karşın covid 19 salgını belirsizliğini koruyor. Klinik çalışmaları yürütenler. hastalığın ortaya çıkış belirtilerinin bile sürekli değiştiğini, tedavide kullanılan yöntemlerden elde edilen sonuçların global ölçekte bir genelleme yapmaya olanak..
Tüm çabalara karşın covid 19 salgını belirsizliğini koruyor. Klinik çalışmaları yürütenler. hastalığın ortaya çıkış belirtilerinin bile sürekli değiştiğini, tedavide kullanılan yöntemlerden elde edilen sonuçların global ölçekte bir genelleme yapmaya olanak sağlamadığını bildiriyorlar. Üretilecek aşıların koruyuculuğu üzerindeki kuşku giderilemedi. Zaten virus, değiştirdiği yapısı ile farklı özellikler kazanarak sahneye çıkıyor. İyileşenleri gelecekte nelerin beklediğini bilmiyoruz. Epidemiyologların önerileri ise, sosyal yapı içinde yeterli karşılık bulamıyor. Pandemi döneminde elde ettiğimiz tıbbi sonuçlar, bir bulanıklık içinde olduğumuz gerçeğinin kabulune zorluyor bizi. Tıbbın tek başına üstesinden gelemeyeceği, yönetilmesi zor bir dönemdeyiz özetle.
Üstüne üstlük, Pandemiyle beraber dolaşıma giren bilgilerdeki acelecilik, karmaşa, kararsızlık, yanıltıcılık ortamın bulanıklığını daha da yoğunlaştırdı. Bu nedenle tıbbi yayınlara bir güvensizlik oluştuğunu görüyoruz. Ağır sisin kalkmasını bekliyor gibiyiz.
İçinde bulunduğumuz karmaşa döneminde bazı gerçekleri tekrar hatırlamamız gerekti:
Öncelikle, her şeyin, diğer her şeyle bağlantılı olduğunu,
Sonra, bireyin biyolojik iç ortamındaki dinamik dengeler gibi toplumdaki dengelerin de, dinamik dengeler olduğunu, iç ve dış dinamiklerin beraberce oluşturdukları denge yapılanmasının, durağan değil, oynak, dinamik bir denge olduğunu, bunlardaki ani değişmelerinin “karmaşık uyum sistemi“mizi aniden istikrarsızlaştırdığını,
Nihayet, derinliksiz bir ilk bakışla kararlı gibi görülen denge durumunun bozulmasıyla, sistemin istikrarsız hale gelmesinin, dengenin iç bağlarını kopararak, kaotik bir durum ortaya çıkacağını,
Coronavirus salgınında tekrar hatırlamak zorunda kaldık.
Bu nedenle Pandeminin gidişi ve sonuçları, Deterministik biçimde formüle edilerek, bizleri ve Coronayı yönetmekte olanlara, doğru öngörüler verebilecek yöntem aranması, bu bulanık dönemde zorunlu hale geldi.
Deterministik düşünüşün yapı malzemesi Matematik olduğuna göre bu Kaos döneminin yol göstericisi de matematik bilimi olacaktı. O nedenle, Pandemi nin başlaması ile beraber, sağlıkçılar kadar matematikçiler de yoğun bir çalışma içine girdiler; modellemeler oluşturdular.
Matematik modeller, yapıları gereği, tahmine dayalı matematik kurgu ile tasarlanmış. modellemelerdir; bu nedenle de, gerçekliğin kendisi değil ancak onun zihinsel eşdeğeri olarak kabul edilirler, Bu işlem, bir “anlam yaratma” (veya anlamlandırma da denebilir), başka bir deyişle insanların deneyimlerine, yaşanmışlıklarına, anlam verme sürecidir.
Matematik, veri bilimleri, tıp, biyoloji, felsefe, sosyoloji, ekonomi, hukuk, etik, bilişsel bilimler, iletişim ve karmaşıklık bilimleri (fuzzy logic gibi) vb. disiplinlerin katılımıyla yürütülür. Bulanık ortamda süregiden salgını anlamanın bilinen en iyi yolunu sunar bu modeller. Tam bir kesinlik sağlayamasalar da, sorunlarla başedebilecek en etkili çözümlerin ortaya çıkmasına yardımcı olurlar.
İçinde bulunduğumuz durumu modellemeye çalışan hesaplamacılar, öncelikle iki hususu bilme zorunluluğundaydılar: Salgındaki tüm değişkenleri, ve bu değişkenleri içeren ana denklemlerinin neler olduğunu. Buradan gidilerek, mevcut gözlemlere ve değişkenlere dayalı olarak önerecekleri yönetim denklemlerini ve gerektiğinde bunların yeniden formüle edileceğinin yollarını, belirlemiş olacaklardı.
Coronavirus salgınının modellemesi yapılırken kullanacak veriler, çok sayıda biyolojik ve sosyal özellik içeren değişkenlerden alındı. Çin, Japonya, Güney Kore ve İtalya verileri kullanıldı bu iş için. Modellemeler kaos teorisine dayanan küçük ölçekli hesaplamaların, global ölçekte yapılacak olanıydı.
Verilerin değerlendirildiği dönem, ülkemizin salgın mücadelesinde kendini en başarılı ülkelerden biri olduğunu dünyaya ilan ettiği dönemdi. Ne var ki verilerimiz bu hesaplamalara alınmadı.
Bir sonraki aşamada, bu modellerin gerçekten deterministik modeller olup olmadığının sorgulanması amacıyla, başka ülkelere gönderildi. Olabilecek durumları ve davranışları öngörmede, olası senaryoları belirlemede yararlı olup olmadıklarına bakıldı. Sonuçta modellerin, olası durumları doğru tahmin ettiği görüldü, sağlamaları yapıldı ve operasyonel anlamda karar verme için yararlı olabilecekleri belirlendi.
Bu çalışmalar 6-7 ay önce bitirildi ve yayınlandı.
Oysa, şimdi salgının artışının bazı ülkelerde hala devam ettiğini görüyoruz. Ancak salgını dizginlemede başarılı olan ülkeler de yok değil.
O halde 6-7 aylık dönemdeki eksiğimiz yanlışımız neydi? sorusun cevap aramalıyız.
“Modellemelerin kurgulanmasında kusur ve eksik vardı”, gibi bir yargıya varmadan önce bakılması gereken yerler var.
İlk olarak, slogan-ilke haline gelmiş bir kabullenimi göz önünde tutmak gerekiyor:
“Sağlık, dış çevre ile iç fizyoloji arasındaki hiyerarşinin, ağ tarzında yapılanmış karşılıklı etkileşimleri sonucu ortaya çıkan durumdur. Bu nedenle, kişinin çeşitli sağlık problemlerinin tüm boyutlarıyla bütünleşik biçimde gözetilmesi işi öncelikle, sağlık mesleklerinin ve onun gerisindeki politikaların görevidir”.
Bu söylem, global ölçekte geçerlidir. Göz ardı edilmesi, salgının incelenmesinden, yararlı bir sonuç çıkarılmasını olanaksız kılar.
Bilmemiz gereken ikinci husus, Pandeminin sürekli değişim içinde olduğudur. Bu değişim, dış çevre ile iç fizyolojimiz arasındaki “complex adaptive system” dediğimiz karmaşık uyum sistemini bozmuştur.
Sistemin bozulması ise, beklenmedik sonuçlar doğurmuştur. Böylelikle,aslında hayatlarımızda her zaman var olan, fakat fark etmediğimiz diğer belirsizliklerin de farkına varırız ki, şimdiki durumumuz tam da budur. Şaşkınlığımız biraz da bundandır.
Coronavirus salgını, iç içe geçen çok bilinmeyenli problemler üretti. Oysa insan beyni, bir problemin tüm bileşenlerini akılda tutacak ve değişen dinamiklerini iki veya üç adımdan öteye değerlendirecek şekilde evrimleşmemiştir. Yüksek düzeyde bilinmeyenli problemleri çözmek zorunda kalmak bizi, genellikle sonuçları daha kapsamlı göz önünde bulundurma yerine, en önde görünen şeye öncelik tanıyarak, hemen ona odaklanan müdahalelere iter . Aslında bu kısa yol, ani çıkmış, beklenmeyen karmaşıklığa verilen bir duygusal yanıttır sadece. 0 nedenle de yetersiz kalmaya mahkumdur. Ne yazık ki salgındaki tutum, genellikle bu olmaktadır.
Oysa, salgın bağlamında, yanıtları doğru yönlendirmek için, “karmaşık uyum sistemi” içindeki tüm geri bildirimleri gözlemlemek ve doğru değerlendirmek gerekir. Zaman gerektiren bir iştir bu. Çok kapsamlı veri toplamayı gerektirir. 3-4 ay içinde sınırlı sayıda ülkeden toplanan verilerden, global ölçekte işe yarayacak bir modelleme yapabilmek tartışmalı kabul edilebilir.O nedenle Pandemi’nin kapsamlı değerlendirilmesi, kuşkusuz gelecekte çok daha doğru yapılabilecektir.
Ama gene de şu 6-7 aylık dönemde olanlardan, ülkeler ve yöreler arasında ortaya çıkan farkların nedenleri bağlamında, doğru çıkarımlar yapılmasını gerekiyor.
Doğu Asya ülkeleriyle, kıta Avrupası, özellikle de Anglo Sakson ülkeleri arasındaki başarı ya da başarısızlık farkları nereden geliyor? Fark oluşmasında bu ülkelerin, bir kısmını, yukarıda belirttiğimiz, kimi özellikleri göz önünde tutup tutmamalarından mı rolü olmuş mudur?
Bu soruyu sorma durumundayız çünkü, belirsizlikler nedeniyle, şu bekleme döneminde, sayıları ve onun değerlendirilmesi olan Matematiği ciddiye almakdan başka bir dayanağımız yok, ne yazık ki.
Coğrafya ve değerler açısından Doğu ile batı arasında sıkışmış olan ülkemizin de bu dönemde yapacağı önemli iş vardır ki, yürüttüğümüz sağlık pratiğimiz kadar önemlidir. Kendimize ait salgın sayılarını, “gerçek ötesi“nin (post truth) yanılsaması ile değil de, gerçeğin kendisini, eğmeden, bükmeden aktaracak bir dille açıklamamızdır bu önemli dediğimiz iş, Doğru bilgi sunulmasının, ülkeye karşı sorumlu olmaktan öte, insanlığa dönük sorumluluğumuz olduğunu anlamamız gerekiyor bunun için!
Sayılarla aldatan bir ülke konumunda olmamalıyız ve politikayı, sayıların önüne geçirmemeliyiz bu dönemde!
Tıp bilimi, gelişmesini, olayların doğru biçimde kayda geçirilmesinden sonra başlatabilmişti. Halen de öyle devam ediyor.
Bu ilkeyi, hiç olmazsa şu salgın için, ciddiye almamız gerekiyor!
Salgında büyük özveriyle ve başarıyla çalışmakta olan sağlıkçılarımız için olduğu kadar, coronavirus dan hayatını kaybeden herkes için de, bir saygı gereği değil midir bu?
Prof. Dr. Orhan Arıoğul
KAYNAKLAR
https://www.vox.com/science-and-health/2020/5/20/21257136/covid-19-future-pandemic-chaos
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7231667/
https://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/jep.13419
Neyyire Yasemin Yalım, ” Hakikat bükücülük” Cumhuriyet, 8 Ekim, 2020
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.