Bilirbilmezlik eğitimi

Gustave Flaubert  akla hep  Madam Bovary‘i getirir, bir yıl yetmiştir yazılması için. Oysa Yazarın kimine göre on yıl kimine göre de ömür boyu üzerinde çalışıp da tamamlayamadığı ve “En önemli..

Bilirbilmezlik eğitimi
Yayınlanma: Güncelleme: 116 okuma

Gustave Flaubert  akla hep  Madam Bovary‘i getirir, bir yıl yetmiştir yazılması için. Oysa Yazarın kimine göre on yıl kimine göre de ömür boyu üzerinde çalışıp da tamamlayamadığı ve “En önemli eserim olacak” dediği Bouvard et Pécuchet’si vardır.  Ölümünden sonra 1881 yılında yayınlanmıştır. Benzersizdir çünkü edebiyat tarihinde öğrenmenin romanı diyebileceğimiz tek eserdir.

Flaubert, güdük bilgileri süs niyetine  kullanan burjuvaziye öfkesini, “Şu modern saçmalıklar beni öfkelendiriyor” diyerek dışa vurur ve bu kitabıyla da onlardan “öç alacağını”  söylermiş dostlarına.

Bilgi toplumu olmakla övündüğümüz şimdilerde el altında bulundurmakta yarar var bu eseri.

Sanatçıların ilettikleri herkesedir de ondan.

Flaubert anlatısını, rastlantıyla  bir araya gelen Bouvard ve Pécuchet isimli iki emekli memurun oburca bilgi edinme tutkularındaki gülünçlükler/taşkınlıklar/saçmalıklar/ üzerinden kurgulamıştır.

Ekmeğimizi kazanmak zorunda olmasaydık öğreneceğimiz ne çok şey vardı” diye  yakınırlarken ellerine geçen miras, heveslerini doyurma kapısı açacaktır iki ahbaba.

Kırsalda çiftlik satın alırlar. Kitaplardan tarım, veterinerlik, hayvanbilim gibi işlerine yarayacak bilgiler edinmeye çalışırlarken, birden gökyüzü akıllarını çeler. Gökbilimimle uğraşırlarken büyük nesneler  üzerine düşündükleri için kendileriyle  gurur duyarlar, sonra da “bu büyüklükten  çıldırmak işten değil” diyerek vazgeçip, fizik ve kimya ya yönelirler. Deneylerinde Gay-Lussac yasalarını sınamaya girişirler. Yerbilim okumalarından etkilenip mineral örnekleri toplamaya, kazıbilimden etkilenip fosil aramaya çıkarlar. Okuduklarıyla kilisede dinbilim, yaratılış, tanrı, insanın kökeni, büyük tufan, tarih konusunda didişmelerine  girerler. Hekimliğe merak sarıp anatomi öğrenmeye kalkarlar, fizyolojisiz olmaz deyip kitaplar getirirler. Patolojiye göz atıp civarda hasta aramaya, tedavi önerileri dağıtmaya çıkarlar. Frenoloji ilgilerini  çeker. Çocuklarda denemeler bile yaparlar. Felsefede bilgilenmek için Kartezyen sistematiği ile düşünmeye çalışırlar. Sonra “ama Dekart saçmalamış” diyerek başka  filozoflara geçerler. Spinoza‘ya bakarlar, Leibnitz’in Monadlarını tartışırlar Locke, Kant ve daha başka filozofların çevresinde dolaşırlar.  Dogmatizm ve kuşkuculuk arasında. gidip gelirler. Berkeley’in düşüncelerini anlatırken kasaba hekimi onların delirdiğini sanır. Magnetizmacılık, Spiritüalizm, Ruh çağırma gibi bilim dışı konulara da ilgi duyarlar. Seanslara katılırlar. Siyaset tartışmalarından geri kalmazlar. Ama, kiliseyle dalaşa girdiklerinde Devrimi, Aydınlanma değerlerini  savunurlar. Derken Pedagoji kitabındaki bilgileri çocuklarda denemeye kalkarlar. Nedese giderek hoşgörülü kişiler olmaya başlarlar. Ama eğittikleri çocuklar onlara baş kaldırdığında küskünleşirler.

Neye el attılarsa çöktüğünün ayırdına vardıklarında ise kötümserleşirler. İnsanların makinelere dönüştüğünü düşünürler. Güzel hayallerini bırakırlar. Gelecekten umut keserler. Yaşamda ilgilenecekleri hiçbir şey kalmaz.

Sonunda iki kapaklı bir yazı masası satın alırlar, içini kalemlerle defterlerle doldururlar ve  “Başlarlar kopya etmeye“.

Maupassant, eser için “Muhteşem yazarın tüm yapıtları içinde, kuşkusuz en derin, en ayrıntılı, en geniş olanıdır; ancak, tam da bu nedenlerle, belki de en az anlaşılanı olacaktır” der.

Kimi yazarlar-yorumcular kahramanların sonu gelmez işlerini aptallıklar olarak adlandırmış, gene Maupassant gibi büyük yazar, onları “insan zeka cılızlığının sözcüleri“, gibi görmüş,  Borges büyüklüğünde çağdaş yazar onları “Aptallığın destan kahramanları”  olarak nitelendirmiş.

Ama, bu değerlendirmeler  eksiktir, yüzeyeldir. Roman çok daha derinlikli yorumu hak eder.

Düşünülen konunun değeri onu düşünme tarzından üstün değildir” sözü bir Flaubert aforizmasıdır. Bu bakış açısıyla okunma, roman kahramanlarının tüm yapıp ettiklerindeki ortak özelliğin, sorgulayarak aramanın ve özgün olmanın (kopyalamamış olma anlamında) antitezleri olduğunu ortaya koyar.  Soru sormadan cevap arama telaşı ancak kopyalama ile karşılanabilirdi, ki (anti)kahramanlarımızın yaptığı da zaten budur. Romanın da ana teması olmuştur onların telaşları.

Deleuze, sorgulamasız düşünmeye, normları ve gerçekleri tanımlamada, önceliklendirmede, ayırt etmede yetersizlik anlamında, “Düz düşünce“, der.

Eserdeki ısrarcı kopyalama (ya da yeni bilgi üretmeden sadece üretilmiş olanı aktarma diyebileceğimiz) teması ise, düz düşüncenin yol açtığı bir sorunsallaştırma  acizliğidir aslında.

 Flaubert bize, çözüm bekleyen bir sorun için önce onu sorulacak sorular üzerinden, sorunsallaştırmamız gerektiğini, kahramanları aracılığıyla, tekrar tekrar hatırlatır.

Sorunsallaştırma (problématisation) sözcüğünden ise, önce ortaya çıkarılması istenen gerçeğin yada çözüm aranan sorunların ait oldukları bağlamlardaki  (Örn.Fizik, Kimya, Biyoloji problematiğindeki/sorunsalındaki ) yolunu yöntemini kuramsal çerçevesini bilmeyi/belirlemeyi anlarız ki sorunun çözümü da bu kuramsal çerçevede yapılabilsin.

Böylesi birikime  sahip olmayan kahramanlarımızın öğrenme açlığıyla bilim dünyası içinde gezinip durmalarını kimi yazarlar bir Odisseus serüvenine, kimileri de Sisifos söylemindeki tekrarlanıp duran boş çabalara benzetmişlerdir. Roman, o nedenle bilinenlerin değil “öğrenmenin” romanıdır. Ya da daha doğru ifadeyle “öğrenmemenin” romanı.

Yazar önce yazdığı “Duygusal Eğitim” adlı eserine benzemesi için, buna “Öğrenme Eğitimi“adını verebilirdi. Ama edebiyatçı çevirmen Tahsin Yücel‘in kitaba koyduğu Bilirbilmezler adı,  özgün Bouvard ve Pécuchet adından daha uygun kuşkusuz. Daldan dala atladıkları konuları, sorunsallaştırıp olgunlaştıracak bilgiye ve sabıra sahip olmadıkları için, onları hep yarım bırakan, ama bu güdük bilgilerle ağız dalaşlarına girmekten de bıkıp usanmayan kahramanlarımız için Bilirbilmezler adından başkası uygun düşmezdi!

Kitabın son cümlesi “Başlarlar kopya etmeye” dir. Kitabın devamı olsaydı nasıl biterdi bilinmez ama  bu cümle bile geride anlatılmış  her şeyi özetlemeye yetiyor. Kahramanlarımızın, sıkıntılı geçen evrak kopya memurluğu yaşamlarından sonra, yakaladıkları bilgi  edinme coşkularının tükenişi ve tekrar başa dönüşleri, Flaubert‘den günümüze “kopya ile bir yere gidemezsiniz” anlamındaki göndermesi değilse nedir!

Öte yandan Tahsin Yücel‘e gene kulak verirsek,  yeni bilgi üretmeden de olsa gerçeği aktarma anlamındaki “Kopyalama” eylemi o kadar da kötü  bir şey değildir. Hele bilginin henüz meta haline de gelmediği  “Modern” dönemde yapılmışsa…

Ya şimdi…

Bilgi bolluğuna kolayca erişme kapılarının ardına kadar açıldığı ve bilginin kendisinin artık bir metaya dönüştüğü, şu içinde bulunduğumuz, “Postmodern bilgi çağı“ndaki durumumuz?

Gerçek bilgiyi gerçek olmayandan ayırt etme zahmetine katlanmadan, herkesin kendine farklı gerçekler  uydurduğu ve “gerçeğinin öteki gerçeklerinden  daha gerçek” olduğunu ilan ettiği, ama  aktarılmaya-kopyalamaya değecek gerçekleri seçmede bile tökezlendiğimiz şu son dönem?

Flaubert, kahramanlarını hep başkalarının bilgilerini aktardıkları için küçümsemiş gülünçleştirmişti. Son cümlesiyle de kopyalamanın bir kısır döngü olduğunu, yeni bilgi üretmenin doğru yolu yöntemi bulunamazsa döngüden çıkılamayacağını ima etmişti.

Flaubert‘ten 143 yıl sonra, yeni bilgi üretmek bir yana gerçekleri, kopya olsalar bile aktarmamızda ve de onlardan yararlanmamızda sorun olmadığiını içtenlikle söyleyebiliyor muyuz?

Merak ediyorum, “Modern” dönem yazarı Flaubert, yarım yamalak bilgiye olan öfkesini “Postmodern” dönemdeki halimiz için nasıl dillendirirdi acaba?…

“Bunca bilgi içindesiniz de kimileriniz kahramanlarım kadar olamamış, bilirbilmezlik eğitimi mi aldınız yoksa” demesin sakın!…

Prof. Dr. Orhan Arıoğul

Kaynaklar

Gustave Flaubert.  Bilirbilmezler.  Can Yayınları 2015

https://gallica.bnf.fr/essentiels/flaubert/bouvard-pecuchet/jugements-critiques

https://www.cairn.info Michel Fabre  Bouvard et Pécuchet ou l’impuissance à problématiser.

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.