Yokluğunu Kullanmak

Televizyonda “General De Gaulle’ün Anıları” dizisini izliyor musunuz? Gerçekten izlenmeye değer. Bir kere kapsadığı yoğun olaylar bakımından değer. Sonra bu olaylar ve dost-düşman çeşitli insanlar ortasında, bükülmeyen bir iradenin, bir..

Yokluğunu Kullanmak
Yayınlanma: Güncelleme: 158 okuma

Televizyonda “General De Gaulle’ün Anıları” dizisini izliyor musunuz? Gerçekten izlenmeye değer. Bir kere kapsadığı yoğun olaylar bakımından değer. Sonra bu olaylar ve dost-düşman çeşitli insanlar ortasında, bükülmeyen bir iradenin, bir fanatik inancın açısını yansıtması bakımından değer. Dünya görüşünü kabullenelim ya da ona karşı olalım, şunu hep teslim etmek zorundayız ki, De Gaulle yirminci yüzyılın en büyük liderlerinden biri idi. Hiç umut yok görünürken bir direniş hareketinin başına geçti. Sade Fransa‘nın ters talihi ile değil, işbirlikçi yurttaşları ile, hatta müttefiklerin çıkardığı türlü engellerle boğuştu. Sonunda Paris‘e galip bir komutan ve Fransa‘nın kurtarıcısı olarak girdi. Başında büyüleyici bir saygınlık aylası olduğu halde, yurdunun yazgısını daha sonra devlet adamı olarak da çizmeye çalıştı. Kısacası, De Gaulle, tarihin kendi çizgisini gerçekleştirmek için kullandığı büyük insanlardan biriydi. 

Saint-Cyr Yüksek Askerlik Okulu‘nun en parlak öğrencisi, ordunun en gözde subayı olarak yaşamını sürdürürken Fransa ve dünya onun günün birinde ne işlere karışacağını elbet kestiremezdi. Kamuoyu De Gaulle adını yanılmıyorsam, ilk defa bu genç generalin motorize kıtaların önemi hakkındaki vukuflu ve inançlı bir çıkışı dolayısıyla öğrendi. Mükemmel işleyen beyni, çelik iradesi, katıksız yurtseverliği, gerçekçi yüzyılımıza biraz aykırı gelen romantik mistisizmi ve köklü grandeur (yücelik) ve dignite (onur duygusu), sanki onu Hür Fransa Hareketi‘nin şefi olarak hazırlamış gibiydi. De Gaulle sade askeri bir deha da değildi. Pascal‘ın ünlü “Esprit de Geometrie“si ile “Esprit de Finesse“ini, keskin mantıkla ruh inceliğini, çok iyi kaynaştırmış değme bir aydındı. Yayımlanan “Anılar” kitabı ne kadar güçlü ve üslup sahibi bir yazar olduğunu belgeler zaten. Ben onun geniş kültürüne ve viyolonseli andıran sesi ile dinleyicileri nasıl kavradığına Galatasaray Lisesi‘ndeki tarihi konuşmasında tanık olmuştum. De Gaulle Türk-Fransız kültür ilişkilerinden söz ederken Osmanlı uygarlığının bize öyle görkemli bir tablosunu çizdi ki, hayran olduk. Bu büyük zekânın gereğinde eline aldığı her soruna nasıl derinlemesine girdiği belli oluyordu. 

1968 Mayısı öğrenci başkaldırısı ülkeyi tehdit eden genel bir ayaklanışa dönüşürken De Gaulle, siklotimik ruh yapısı gereği, işi önce hiç ciddiye almaz, ama yavaş yavaş büyük öfke krizlerinden karamsar çöküntülere kadar çeşitli tepki aşamalarından geçer. Hele bir zamanlar onu alkışlayan burjuvaların şimdi ona karşı çıkan göstericileri tutmaları onda büyük düş kırıklığı, düş kırıklığı da ne kelime, büyük bir tiksinti yaratmıştır. İri ayaklarının altında yerin kaydığını hisseder. Kaidesinden indirilmiş bir anıt enkazı gibidir. “Ne halleri varsa görsünler. Meheldir bunlara” alınganlığı ile “Sokağı sokakta yenmek gerek” kararlılığı arasında ne yapacağını bilemez. Egemen olamadığı bir durum karşısındadır. 

De Gaulle, damadı General De Boissier‘yi çağırtır. “Bir karışıklık halinde ordunun tutumu ne olacaktır?” diye sorar. De Boissier, “Ordu da durumdan hoşnut değil. Gerilim içindeyiz. Hazırız” der. “Sadece 7 Tümenin komutanı olarak değil, bütün komutan arkadaşlarım adına da, bütün tümen komutanı arkadaşlarım ve 1. Ordu Komutanı General Hublot adına da vaadedebilirim ki ordu, devlet düzenini iç ve dış müdahalelere karşı yerine getirecektir.De Gaulle ayağa kalkar, damadının elini sıkar. 

Şimdi ben Almanya’daki Fransız kuvvetleri komutanı Massu ile buluşmaya gidiyorum. Bakalım o da Ren’in bu kıyısındaki ordumuz gibi mi düşünüyor? Ben Alsace’a uçacağım, siz Massu’nün Strasbourg dolayındaki Saint Odile manastırına gelmesini sağlayın

Ya Massu gelemeyecek durumda ise, ya ben onu bulamazsam ya da hava durumu telefon konuşmasını engellerse? De Gaulle‘ün kararı kesindir. 

O taktirde yurtdışına çıkmanın bütün sakıncalarını göze alır, helikopterle ben bizzat Baden Baden‘e Massu‘ye giderim. Ben sağ kaldıkça neredeysem devlet de oradadır. 

De Gaulle bundan sonra damadına, “Bu planımdan kimseye, ama kimseye bahsetmeyeceksin” diye emreder. “Bütün Fransızları, hükümet de dahil, merakta, şüphede, boşlukta bırakacağım. Paris’ten ayrılıyorum. Çünkü isyancılar Bastille’den kalkıp Saint Lazare garına kadar uzanan bir yürüyüş yapacaklar. Bu yürüyüş Elysée sarayında da bitebilir. Gidiyorum. Boş bir saray zaptedilmez. Ben olmayınca muhafızlar ateş açmak zorunda kalmaz. Benim kişisel savunmam için kan akmamalıdır.” 

De Gaulle‘ün iz bırakmadan kayboluşu, Fransa‘yı, hükümeti şaşkına döndürür. Kurnaz devlet adamının istediği şok etkisini yapmıştır. Bunlar oladururken De Gaulle helikopteri ile Alsace yolundadır. De Boissier, Massu ile kontakt kuramadığını havadaki generale bildirir. De Gaulle, helikopterine Baden Baden‘e emrini verir. Massu (gökten düşen) generali hayretle karşılar. Aralarında ne konuştukları bugüne dek Massu tarafından açıklanmamıştır. Ama General De Gaulle‘ün çok karamsar göründüğü, Fransızların artık kendisini istemediğinden yakındığı, isyancıların iktidarı alacakları şeklinde konuştuğu, Massu‘nün ise, “Siz bize böyle alıştırmadınız generalim. Böyle bir durumda elimiz kolumuz bağlı kalamayız” dediği bilinmektedir. 

Bazı yorumcular Da Gaulle‘ün karşısındakinin ağzını aramak, gerçek düşüncesini öğrenmek için böyle karamsar görünme yolunu tuttuğunu savunuyorlar. Bazı yorumcular ise De Gaulle‘ün Baden Baden‘deki Fransız karargâhına inerken gerçekten bitkin ve büyük bir ruhi çöküntü içinde olduğunu, ancak, soğukkanlı Massu‘nün enerjik tutumu karşısında o eski ünlü yürekliliğini kazandığını ileri sürüyorlar. İki komutan arasında o gün gizli bir anlaşma yapıldığı söylentisi çıkmıştı. De Gaulle bu konuda da en küçük bir imada bulunmamıştır. Massu de bugüne kadar susmuştur. Ama şurası muhakkak ki, ortadan bir süre kaybolmakla De Gaulle istediği gerilimi sağlamış, yokluğu ile herkesi ilgilendirmiş ve Paris‘e dönüşünden bir gün sonra bir milyon taraftarı ile Champs Elysée‘de muazzam bir karşı miting yaptırarak askeri harekâta gerek kalmadan iktidarda kalmayı becermişti. 

De Gaulle, başvurduğu bu olağanüstü tabiyede varlığını değil “yok“luğunu koz olarak kullanmıştır. Ozan Fazıl Hüsnü Dağlarca bir şiirinde ne der: 

Ben olmasam da yokluğum var

Televizyondaki dizisi dolayısıyla General De Gaulle‘ün belli bir güncellik kazanmasından yararlanarak naklettiğimiz bu tarihi epizod Fransız seçimleri arifesinde ayrı bir anlam da taşıyor. İktidar kavgasında şimdi hangi babayiğit böyle yirmi dört saatlik bir kayboluş rizikosunu göze alabilir? Alsa da ne elde edebilir? Efsanelere dayanan şefler bazen bunları güzel kullanmasını biliyorlar. Dayanmayanlar da daha güçlü şeylere, örneğin toplumsal gerçeklere dayanmak zorunluğu duyuyorlar. 

12 Mart 1978 

Haldun Taner

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.