Ruh Doktorlarının Önerisi

Eşim geçen akşam damdan düşer gibi :  –Şunu bir kere daha anladım ki, başarılı insan, yetenekli insan alçakgönüllü oluyor dedi. Megalomanlık komplekslilere mahsus.  Ne birinci cümlesindeki, ne ikinci cümlesindeki, tiplerle..

Ruh Doktorlarının Önerisi
Yayınlanma: Güncelleme: 83 okuma

Eşim geçen akşam damdan düşer gibi : 

Şunu bir kere daha anladım ki, başarılı insan, yetenekli insan alçakgönüllü oluyor dedi. Megalomanlık komplekslilere mahsus

Ne birinci cümlesindeki, ne ikinci cümlesindeki, tiplerle bir benzerliğim olmadığı için lafı kendime çekmedim. Ben alçakgönüllüyüm ama, bu başarısızlıklarımın bilincinden gelir. Herhalde bazı komplekslerim de vardır ama, megaloman olduğumu hatırlamıyorum. Eşim bir hastanede görevlidir. Orda hazır bulunduğu bir ameliyatı yapan ünü dünyayı tutmuş bir operatörden söz ettiğini üçüncü cümlesinden anladım. Bu büyük adamın olağanüstü tevazuu karşısında haklı olarak etkilenmişti. 

Alçakgönüllülük kolay iş değildir. Bence bilgeliğe yakın bir erdemdir. Başarı doygunluğuna varan insanın çevresindekilere bu mutluluğunu yaymak, bu mutluluğunu çevresi ile paylaşmak istemesi, onu çevresindekilerden ayıran üstünlükleri unutup-unutturması çabası da sayılabilir bir bakıma. Her hali ile insancıl, sevecen, efendice bir tavırdır. 

Bunun tam tersi olan (kendini beğenmişlik), (dediğim dedikçilik), yenilgilerle, başarısızlıklarla oranlı olarak daha da büyüyen bir kusurdur. Bir onur yenilgisinin öfkesini bizden çıkarmak gibi bir şeydir. Çok gençliğimde, atletizm yaptığım zaman, Türkiye‘ye gelmiş Abrahams adında bir antrenörümüz vardı. Tüm kasları ile, tüm benliği ile gevşemesini bilmeyenin, alçak-gönüllü olamayanın, sinirli, gerilimli tutumunu bırakamayanın gücünü boş yere bu gereksiz ve beceriksiz telaş içinde tüketeceğini ve asıl gerektiği zaman vücudunu yarışa tam seferber edemeyeceğini bize anlatmaya çalışırdı. Acemi keman öğrencisi, yayı ne kadar sıkı tutarsa, kemanı o kadar iyi çalacağını sanır. Oysa siz ne kadar rahat, dengeli ve çözülmüşseniz, yayı ne kadar hafif tutarsanız, kemandan çıkaracağınız ses de o derece güçlü, temiz ve zengin olur. Hind guruları, Zen rahipleri, Eflatun ve nihayet çağımızın ruh doktorları çeşitli yollardan insanlara hep bu rahatlamayı, gerilimden çözülmeyi salık vermiyorlar mı? Ne var ki, bu öğütler gerilim ve öfke küpü insanlara tesir bile etmiyor. Birer dövüş horozu gibi, gözleri rakiplerinde, burunlarından soluyarak, yumruklarını sıkarak öyle bir hale girmişler ki, kulaklarını kendilerinin ve politik seçim rakiplerinin sesinden başka dalga uzunluklarına kapamışlar. Bildiklerini okuyorlar. 

Nitekim, evvelki gün Hacettepe Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü Başkanı ve yirmi dokuz öğretim üyesinin TRT Genel Müdürlüğü‘ne verdikleri ilginç dilekçeyi de sanırım okumamışlardır bile. Haber bültenlerinin değişmez içeriği olan parti sözcülerinin söz düellosuna bundan böyle TRT‘de yer verilmemesini öneren otuz profesör şöyle diyorlar: 

Bu demeçlerde genellikle, parti yöneticilerinin birbirlerini suçlamalarından, kötülemelerinden başka söz, başka düşünce bulunmamaktadır. Bunlara devletin radyo ve televizyon haber bültenlerinde geniş yer verildikçe, ruhbilimdeki ödüllendirme – pekiştirme kuralına uygun olarak, partiler de, ister istemez, bir seçim havası içinde her gün demeç yarışını sürdürmek zorunda kalmaktadırlar. Bu demeçlerin ülke yararına eğitici, aydınlatıcı nitelikte oldukları savunulamayacağı gibi, haber bültenleri uzun süreden beri değerini yitirmiş, toplum içinde bıkkınlık, tedirginlik kaynağı olmuştur. Bunlardan daha da önemlisi, toplumumuzda kin, nefret ve kutuplaşmayı sürekli körükleyerek toplumsal bunalımının sürüp gitmesinde etken olabilecektir.” 

Evet, böyle diyor ruh uzmanları. Böyle derken de tüm milletin, tüm televizyon izleyicilerinin isteğini de dile getirmiş oluyorlar. 

Bir ruh doktoru olmadığımız halde biz de bu sütunlarda aynı sakıncaya yıllar önce işaret etmiştik. Dünyanın hiçbir yerinde televizyon, parti tartışmalarına bu kadar yer vermez. Haber bültenlerinin içeriğini daha çok objektif yurt ve dünya olayları informasyonu oluşturur. Parti sözcülerinin, hepsi aynı kalıplardan çıkmışa benzeyen, içeriksiz, yeni bir öneri getirmeyen, sadece ve sadece karşı tarafı kötüleyen ve söz dağarcığı bakımından olduğu gibi, seviye bakımından da fakir konuşmalarını bizlere zorla dinletmek, herkesin malı olan televizyonu yalnız partilerin borazanı haline getirmek çarpıklığı arta arta sürüp gidiyor. Oysa o temcit pilavi demeçlere harcanan film, manyetik band, vakit ve para ile halkın fikri ve kültürel gelişmesini sağlayacak ne yayınlar yapılabilirdi. 

Böyle yayınlara çok ihtiyacımız var. Memleketin kültür seviyesini yükseltmek için. Politikacıların kendilerini evrenin ekseni saymamaları gereğini anlamaları için. Keçi inadından vazgeçip kendini beğenmişlikten arınmaları için, alçakgönüllülük, dengelilik, sağduyu, insaf ve millete saygı hislerini yeniden kazanabilmeleri için. 

27 Temmuz 1980 

Haldun Taner

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.