Sanat Manifestom 10: Önceki bölümde bilim insanları tarafından matematik dildir tanımlamasının çok kolayca kullanıldığını söyledim. Oysa biraz irdeleyerek mantık yürüttüğünüzde işin gerçekliğinin dil benzetmesinin ötesinde çok farklı sonuçlar ortaya koymakta..
Önceki bölümde bilim insanları tarafından matematik dildir tanımlamasının çok kolayca kullanıldığını söyledim. Oysa biraz irdeleyerek mantık yürüttüğünüzde işin gerçekliğinin dil benzetmesinin ötesinde çok farklı sonuçlar ortaya koymakta olduğunu vurguladım. Şimdi daha ayrıntılı açıklayayım
Öncelikle, İnsanın icat ettiği matematik için dil benzetmesi yapılabilir. Zira matematik de aynı konuştuğu dil gibi insan zihninin ürünüdür. Ancak doğadaki matematiksel düzen için dil benzetmesi yapmak yanlıştır. Zira dil gibi bir düzene dayalı unsurlar oluşturulmak, yani amacı doğrultusunda veya neyi gerektiriyorsa ona göre yapılandırılarak inşa edilmek zorundadır. Dolayısıyla bu gibi yapısal düzenekler kendi kendine oluşamaz. Ayrıca dil gibi yapısal bir unsurun yapılanması, oluşması zamana bağlıdır, uzun zaman alabilir. Oysa doğanın dili dediğimiz matematik, Planck zamanının hemen başlarında devreye girmiştir. Ki büyük patlama tümüyle matematiksel düzende başlamıştır.
Dilin oluşması için zaman gerekir dedik. Ama sorun şu; enerji harekete geçmeden zaman oluşmuyor. Yani enerjinin matematik dilini konuşabilmesi için harekete geçmesi gerekiyor. Ne var ki, harekete de matematikle geçebiliyor. Dolayısıyla başlangıçta matematik dilinin oluşması için ortada zaman yoktur. Yani enerji bir taraftan evreni oluştururken aynı zamanda da dili oluşturup uygulamış olamaz. Dediğim gibi enerji, işe, bu dili konuşarak başlıyor. Bu da demektir ki enerji, matematik diye isimlendirdiğimiz dili, öğrenmeden, doğumundan itibaren konuşarak, kullanarak evreni oluşturmuştur. Dolayısıyla matematik, evrenin oluşturduğu bir dil olamaz. Çünkü bu dil, bir saniye öncesinde var olmuş olsa bile evrenden önce var ve gelişime yön vererek evreni oluşturan bir sistemdir.
Bu konuda bir başka handikap daha var. Matematik, ister dil olsun ister başka bir unsur olsun enerji için fark etmez. Zira enerji harekete geçmeden herhangi bir dil konuşmaz. Çünkü ortada hiçbir hareket yoksa konuşma gerekmez, o zaman dil de gerekmez. Yani mevcut durumunu değiştirmeyen enerjinin düzene ya da matematiğe ihtiyacı yoktur. Şunu da biliyoruz ki elimizde enerjinin haricinde hiçbir şey yok. Bu da demektir ki eğer matematik düzen, enerjinin içeriğinde yoksa böylesi bir düzen oluşamaz. Ama nasıl olduysa enerji, muazzam bir düzen doğrultusunda harekete geçti ve evren oldu.
Bu durumda matematik bir şekilde oluşturulmuş bir dil olsa bile, enerjiye enjekte edilmiş ya da etkileşime geçirilmiş olmak zorundadır. Çünkü hareketi başlatan o. Aksi halde enerjinin dili oluşturmuş veya öğrenmiş olması pek mümkün görülmüyor. Bu sonuca göre, eğer doğanın temelinde onu oluşturan tek unsur enerji ise ve matematik de bir dil ise bu dili konuşan enerji ya da doğa değil, matematiğin kendisidir. Matematik enerjinin üzerinden konuşuyor. Buna sanatsal bir benzetme yaparsak, matematik, konuşarak, enerjiyi seslendirerek birlikte doğayı sahneliyor. Sonuç olarak her ikisi de olmadan doğa sahnelenemiyor.
Bir başka önemli durum vardır, Her hangi bir dil, eğer onu bilen tarafından konuşulursa etken, aktif duruma gelir ve fark edilir, konuşulmazsa pasif durumdadır. Ancak doğadaki matematik düzen tümüyle aktif ve kesintisizdir. Bu yüzden doğanın düzeni için dil benzetmesinin pek örtüşmediğini, çok mantıklı olmadığını belirttim.
Geçtiğimiz bölümde “matematik değişir mi veya gelişir mi?” diye sormuştum. Ve bu soruya “matematik gelişmez, değişmez. Diye kısaca cevaplamıştım. Bu konuda ayrıntılara gireyim.
Öncelikle matematiğin gelişmesi için tespit edilebilir bir muhtevaya sahip olması lazım. Daha geniş anlamda açıklayayım. Bir şeyde gelişme olması için öncelikle o şeyin belirgin bir öz yapısı içeriği veya o şeyle ilgili tanımlanmış bir değerin verili olması gerekir. Ki fark tespit edilip o şeyin geliştiği belirlensin. Bu yetmez o şeyin kendi öz yapısının durumu da gelişimi gerçekleştirebilecek özelliklere sahip olmalıdır. Ancak bilindiği gibi, başlangıçta evrendeki böylesi içeriğe, özelliğe sahip tek unsur enerjidir.
Peki, matematik gelişecek bu özelliklere sahip midir? Hayır değildir! Zira matematik dediğimiz düzen soyuttur. Soyut bir şey için gelişmeden bahsedilemez. Standart modele (bigbang) göre enerji atomik ölçeklerde küçük olarak başladı ve devasa evreni oluşturdu. Yani gelişim muazzam. Ama matematik için benzer süreçten geçtiğini, enerjiyle birlikte onun da geliştiği gibi bir şey söylenemez. Çünkü matematiksel düzen enerji gibi halden hale geçemez, dolayısıyla gelişmez! Başlangıçta neyse odur. Tüm yetisi, özellikleri başlangıçta oluşmuştur.
Aslında olay şudur; matematik de bir gelişme olmuyor. Gelişen enerjidir. Enerjinin halden hale dönüşen durumlarıdır. Ve de tüm bu dönüşümleri matematiğin yasaları doğrultusunda gerçekleşiyor.
Bu konuda şu önemli durumu da aktarayım. Doğanın matematiğinde gelişme olduğundan bahsetmek için matematiğin, enerjinin durumuna göre pozisyon alıyor olması gerekir. Yani enerji sürekli gelişiyor, matematiğin de bu gelişim doğrultusunda ona yön veriyor olması gerekir. Ancak durum öyle değildir. Amiyane bir tabirle, matematiksel düzen enerjiyi takip etmiyor. Enerji matematiği takip ediyor, en başından itibaren onun düzeni doğrultusunda hareket edebiliyor.
Daha açık bir ifadeyle bizim matematiğimiz, olmuşlardan gelişmelerin sonuçlarından yola çıkarak nelerin olabileceğini hesaplıyor ve sonuç çıkarıyor. Oysa doğadaki düzen, sonuçlardan yola çıkmıyor, sonuçları da kendi oluşturuyor. İşte bu nedenledir ki doğadaki düzen ile bizim icat ettiğimiz matematik çok farklıdır.
Aslına bakarsanız daha önce de belirttiğim gibi doğa, bizim bildiğimiz matematiği kullanmaz. Çünkü bizim icat ettiğimiz matematik, bizim doğadaki oluşumların, örüntülerin, biçim, sayı ve çoklukların ilişkilerini sayarak, oranlayarak, ölçerek anlamamızı sağlayan yine kendimizin oluşturduğu metot vs. yöntemlerdir. Ama doğa bu yöntemlerin hiçbirini kullanmaz. Ne toplama, çıkarma ne de çarpma, bölme yapmaz. Her hangi bir denklem kurmaz, hesap yapmaz. Hiçbir şeyi saymaz, ne, kaç tanedir bilmez! Hatta iki kere ikinin dört edeceğini bile bilmez!
Şimdi bu söylediklerim size abartılı, tuhaf hatta saçma gelebilir. Ama değildir. Dikkat ettiyseniz bu saydığım şeyler adına matematik dediğimiz sayısal işlemlerdir. Yani hesap gerektiren unsurlardır. Biz bu işlemleri doğanın bize sağladığı mükemmel beynimiz, aklımız sayesinde yapabiliyoruz. Kısaca veri değerlendirme, hesaplama ve sonuçlar çıkarma yetisine, özelliğine sahibiz. Peki, başlangıçta enerjinin içeriğinde(içkin) veya dışında düzen sağlayan veri işlem yapma yetisi, özelliği olan bir unsur, bir özne var mıydı? Var diyemiyoruz, çünkü böyle bir bilgi yok! Zaten olmaz da. Zira evren henüz başlangıç durumunda. Dolayısıyla bırakın akıllı, işlem yapabilen bir şeyin oluşmasını, uzun bir süre ortada birkaç çeşit parçacıktan başka hiçbir şey oluşmamıştı.
Her neyse şurası kesin; nasıl tanımlarsanız tanımlayın başlangıçtan itibaren ortada adına doğanın düzeni de denilen bir unsur var. Bu unsur her ne ise, içinde bulunduğu mevcut durumu bir şekilde değerlendirecek ve ona göre etkileşime girecek bir yetiye bir özelliğe sahiptir. Hem de saniyenin trilyonlarca küçük bir kesrinde uygulama yapabilen, yine benzer küçük ölçeklerdeki parçacıkların bir şekilde oranlarını kontrol edebilen ve yönlendirebilen bir özelliğe, bir beceriye sahiptir.
Sonuç olarak nasıl izah edilirse edilsin ortada muhteşem bir düzen vardır ve çok önemlidir. Düzen konusuna gelecek bölümde devam edeceğim.
Mustafa Günen
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.