Türk Tarih Kurumu Başkanlığı yapan Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, 24 Kasım 1934’te Ayasofya’yı müzeye dönüştüren Bakanlar Kurulu Kararnamesi’ndeki Atatürk’ün imzanın sahteliğini ileri sürerek şunları belirtmişti: “Burada kullanılan imza gerçek değil…
Türk Tarih Kurumu Başkanlığı yapan Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, 24 Kasım 1934’te Ayasofya’yı müzeye dönüştüren Bakanlar Kurulu Kararnamesi’ndeki Atatürk’ün imzanın sahteliğini ileri sürerek şunları belirtmişti:
“Burada kullanılan imza gerçek değil. Bir el bunu müze haline getirmiş ve Atatürk‘e mal etmişler. O tarih için Atatürk ismi geçince kimse itiraz edemez diye düşünmüşler. Böyle bir sahtekarlık var işin içinde. İki-üç gün sonraki kararnamelerde yuvarlak ‘A’ harfi ile atılmış Atatürk imzaları bulunuyor. Buradaki ise köşeli ‘A’ ile atılmış. Bunun benzeri yok ve başka hiçbir yerde bu imza yok. Böyle imza olmaz. Bunun mürekkep tahlilinin yapılması gerekiyor. Atatürk, Ayasofya’nın iç kesimlerinin ibadetten çıkarılmasını kabul etmiyordu.”
Dahası “Henüz resmiyet kazanmamış soyadıyla Atatürk’ün resmi evraka imza atacağını nasıl düşünebilirsiniz?”[1]
Sahteli ileri sürülen kararname şu şekildedir.
Halaçoğlu gibi Ayasofya Kararnamesi’ndeki Atatürk imzasının sahte olduğunu iddia edenlerin dayandıkları hususlar şöyle:
1) Atatürk’ün “K. Atatürk” imzasına Ayasofya Kararnamesi’nden başka bir belgede rastlanmıyor.
2) Atatürk soyadının 27.11.1934 tarihinde Resmi gazetede yayınlandığı için Atatürk’ün küçük a’lı “K. atatürk” imzasının ancak bu tarihten itibaren geçerli olduğuna dikkat çekiyorlar.
Mustafa Kemal Paşa’ya “Atatürk” soyadı Ayasofya kararnamesinin imzalandığı gün olan 24.11.1934 tarihinde verilmiştir.[2] Atatürk, söz konusu kararnamedeki imzasını, Resmi gazetede yayınlanmasını beklemeden, kullandığı anlaşılıyor. Bu normaldir. Atatürk, soyadını metin içinde kullanmıyor, imzasını kullanıyor. Herkes dün attığından farklı imza atabilir. Dolayısıyla geçerlilik imzaya değil soyadının kullanımına ilişkindir.
Atatürk’ün, soyadını almadan önceleri de bu imzayı kullanmıştır. Örneğin bu imzayla 8.11.1934 tarihinde Konya Milletvekili Naim Hazım’a, “Ülkü Onat” soyadını önermiştir.[3]
Atatürk imzasının sahte olduğunu, sonradan atıldığını düşündüğümüzde şu sorular ve sorunlarla karşılaşılır:
1) Karara imza atan Başbakan İnönü ve bakanlar, imzanın sonradan başkasınca atıldığını; dolayısıyla sahte olduğunu bilmiyorlar mıydı?
a) Biliyorlarsa böyle bir sahtekarlığa neden alet olsunlar?
b) Diyelim ki Atatürk’ün imzası, Atatürk’ün ölümünden, İnönü’nün ve bakanların görevlerinden ayrıldıkları veya öldükleri zamandan sonra atıldıysa, aradan çok yıllar geçmesine rağmen böyle bir sahtekarlığa neden gerek duyulsun?
Halkın tepkisiyse; yukarıda gösterdiğimiz gibi Ayasofya’nın müze olacağı, karardan önce basına yansımış; dolayısıyla halkın ve Atatürk’ün bilgisi vardır. Halkın tepkisi düşünülse o vakit düşünülürdü. Atatürk de müdahale ederdi. “Zaten müdahale etti” diye sunulan anı ise Atatürk’ün müzeyi, açılışından 5 gün sonra ziyaret etmesiyle geçerliliğini korumamaktadır. Dahası 1937 yılında İsmet İnönü, gazetelere yansıyan makalesinde Ayasofya’nın müze yapılmasının esas kararının Atatürk’e ait olduğunu belirtiyor. Atatürk buna müdahale etmediğine göre kararda onayı vardır.
3) İmza; dolayısıyla kararname sahteyse;
a) Bu sahtelik sadece Atatürk’ün imzasıyla mı sınırlı? Yoksa Başbakan İnönü’nün ve bakanların imzaları da mı sahte?
b) Sahtelik sadece Atatürk’ün imzasıysa neden bakanlarınki de sahte değil?
c) Sahtelik, imzası olan herkese aitse İnönü ve bakanlar da bu sahtekarlığa ortak mı?
d) Ortaksa sahte kararnameye neden ihtiyaç duysunlar?
e) Ortaksalar Haloçoğlu’nun “O tarih için Atatürk ismi geçince kimse itiraz edemez diye düşünmüşler” iddiasını ele aldığımızda, Atatürk’ü neden ikna edemesinler veya Atatürk’e rağmen karar alamasınlar? Atatürk hükümet tasarruflarına sürekli müdahil olan biri mi?
Amaç Atatürk’ten gizlemekse; kararname resmi evraklar arasına konduğuna göre bir şekilde memurlardan biri Atatürk’e haber verecektir. Zaten müzenin açılışı halka gazeteler yoluyla duyurulmuş. Atatürk’ten gizlense ne olur gizlenmese ne olur!
1 Şubat 1935’te müze olarak açılan Ayasofya’yı Atatürk 6 Şubat 1935’te ziyaret etmiş ve Yeni Asır gazetesine 7 Şubat 1935’te aşağıdaki görselde görüldüğü gibi yansımıştır.[4] Dolayısıyla gizlilik kalmamıştır.
f) Atatürk sahteliği biliyor da ses çıkarmıyorsa veya olanın farkında değilse Atatürk’ün güçsüz ve ülkeyi yönetmekten aciz olduğu ima edilmiş olur. Bunu destekleyecek başka hangi veriler vardır ki iddia ikna edici olsun?
24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesi’nden aylar önce halk Ayasofya’nın müze yapılacağını biliyor. Örneğin 9 Eylül 1934 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki “Ayasofya müze oluyor” haberinin içeriği şöyleydi:
“Ayasofya’nın tamamının Bizans eserlerine ve eski asara [eserlere] mahsus müze haline ve Sultanahmet camisinin de bir kütüpane haline ifrağı [dönüştürülmesi] kararlaştırılmıştır.”[5]
21 Eylül 1934 tarihli Son Posta gazetesindeki haberde de müzeye dönüştürüleceği şu şekilde yazılmaktaydı:
“Müze haline konması kararlaştırılan Ayasofya mabedinin tamiri için keşifler yapılmaktadır. Camiin tam manasile tamir ve müze haline konması için yüz bin lira kadar bir para lazımdır.”[6]
Atatürk’ün Kurtuluş Savaşında ve cumhuriyetin başlarında niyetlerini söylerken, uygularken temkinlidir; ama 1930’lu yıllarda olanlardan habersiz ve/veya gücünün zayıf olduğu söylenemez. Dahası İsmet İnönü, Atatürk’le uzun yıllardır çalışmaktadır ve birçok milli mücadele kahramanın zihinsel kavrayışı yetmeyip Atatürk’ten uzaklaşmasına rağmen, birlikte mücadele devam etmiştir. Diğer bakanların pek çoğu da böyledir. Dolayısıyla Atatürk’ten gizli yapmalarını gerektiren husus yoktur.
Dahası yukarıda iki sayfa halindeki kararnameye Devlet Arşivleri’nin internet sitesinden ulaşılabilir.
Not: Ayasofya üzerinden Atatürk’e ve dönemin yöneticilerine yönelen iddiaları daha geniş incelemek için “Atatürk ve Ayasofya” kitabımı okuyabilirsiniz.
Tarihçi
MUSTAFA SOLAK
[1] Hande Nayman, 11.6.2020, https://www.hurriyet.com.tr/gundem/prof-halacoglundan-carpici-ayasofya-iddiasi-kararname-ve-ataturk-imzasi-gercek-degil-41538600
[2] TBMM Zabıt Ceridesi, c.25, İçtima 4, İnikat (Bileşim) 7, s.35. 24.11.1934. Kanun no:2587.
[3] Naim Hazım Onat, “Atatürk Soyadı Üzerine Bir Kaç Hatıra”, Ulus, 3.12.1949’dan aktaran Cengiz Özakıncı, “Atatürk Soyadı Konusunda Uydurmalar ve Gerçekler”, Bütün Dünya, Mart 2017, s.19.
[4] Yeni Asır, 7 Şubat 1935, s.3.
[5] “Ayasofya müze oluyor“, Cumhuriyet, 9 Eylül 1934, s.3.
[6] “Ayasofyada Müze Yapılmak İçin 100 Bin Lira Lazım”, Son Posta, 21 Eylül 1934, s.2.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.