İstanbul’un Sokak Müzisyenleri

On dokuzuncu yüzyıl sonlarında bir Hıdrellez günü Haydarpaşa çayırındayız. Ahmet Rasim manzarayı umumiyeyi anlatırken ortalığı şenlendiren sokak müzisyenlerine de (burada belki de çayır müzisyenleri demeli) göz atıyor. Kürt uşakları davul..

İstanbul’un Sokak  Müzisyenleri
Yayınlanma: Güncelleme: 46 okuma

On dokuzuncu yüzyıl sonlarında bir Hıdrellez günü Haydarpaşa çayırındayız. Ahmet Rasim manzarayı umumiyeyi anlatırken ortalığı şenlendiren sokak müzisyenlerine de (burada belki de çayır müzisyenleri demeli) göz atıyor.

Kürt uşakları davul ve zurna eşliğinde fesler eğri, yemeni uçları omuzlarda, yağlıklar elde dansediyorlar. Selamsızlı Mıstık elinde zurna “Arabanın üstü hasır/ Arabacı öpme ısır/ İçindeki küçük hanım kısır” şarkısını kovalıyor. Büyükdereli Kırık, yanaklarını şişire şişire klarnetiyle “Yarın da çarşıya varayım/ Rabiama bir hotoz alayım/ Sürü sürü kahveler kaynasın/ Rabiamın göbeği oynasın” kerizini döktürüyor. Oyuncakçı Kel İsmail kırmızı şişirmesi elinde, “Asım Mellâ, Asım Mellâ/ Bana bir tek rakı yolla” diye feryat ediyor, ardından kaynana zırıltısını öttüre öttüre dolanıyor. Çadır tiyatrosunda Kemeraltı yosmaları, bir klarnet ile laternadan ibaret bando eşliğinde “Üstü açık faytonda/ Gezerim piyasada” kantosunu okuyorlar. Seyyar satıcılar başka bir alem, hepsi dört kol çengi! Şerbetçi, “Yaylalardan buz getirttim/ Yayla buzu beş paraya,” sözlerini makamına uydurarak okuyor. Yanıbaşındaki su muhallebicisi daha marifetli: “Bahçelerde bal kabak/ On paraya bir tabak” diye bağırıyor bestesi kendinden! Horoz şekercisi, horozları yerine kendi bağırıyor. Şarkısı da var: “Şe—ker!/ Parayı cepten çeker/ Parası olan alır geçer/ Parası olmayan sümüğünü çeker!” Destancı elindeki kağıdı göstere göstere “Gelin, kaynana şarkısı, on paraya!” diye bağırıyor. Az sonra yeni çıkan şarkılardan numuneler sunacak… 

Osman Cemal Kaygılı ise eski esnaf gezintilerini anlatırken ilginç bilgiler verir. Örneğin bir yazısında Unkapanı’ndaki taşçılarla, Tahtakale’deki kutucuların Kağıthane gezisini anlatır. Esnaflar Kağıthane’ye bir salapuryaya [bir çeşit büyük kayık] binerek giderler. Salupuryanın baş tarafında ise “kurabiyeci zurnası denilen küçük bir zurna ile koca bir davul” bulunmaktadır. Böylece mesireye memleket türküleri söyleyerek varılır. Kağıthane’de de alem devam eder. Afili esnaf takımı çifte telli, helvacı, mandıra, kasap ve köçek oynayarak eğlenirler. Elbette davul ve zurna ile.  Bu tür müzisyenlerin kaynağı ise Ayvansaray ve Sulukule, yani şehrin Çingene mahalleleridir… Mesirelerin değişmez gezgin müzisyenleri arasında çingenelerin önemli bir yer tuttuğuna Alus da işaret eder. Kağıthane Hıdrellezlerini anlatırken  çingenelerin sazdan sivri külah yapıp sattıklarını, seyyar zurnacı ve nâracıların müzik icra ettiklerini anlatır. (….)

Gökhan Akçura 

KAYNAK: G. Akçura, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İstanbul’da sokak müzisyenleri,” Sokak Sanatlarında İstanbul içinde (Haz. Bahar Çuhadar), İBB Yayınları, İstanbul 2022

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.