İnsanlar, ölümlere karşı; Duygusal tepki olarak yakar ağıtları Ağıtlarla paylaşılır sanki can acıları Ki üzerine pek çok ağıtların yakıldığı Sel, heyelan ve deprem afetleri; Birer tabiat olayıdır tabiat olayı; Bu..

İnsanlar, ölümlere karşı;
Duygusal tepki olarak yakar ağıtları
Ağıtlarla paylaşılır sanki can acıları
Ki üzerine pek çok ağıtların yakıldığı
Sel, heyelan ve deprem afetleri;
Birer tabiat olayıdır tabiat olayı;
Bu olaylara karşı hazırlıklı olunmalı
Ve gereken bilimsel tedbirler alınmalı.
Tabiat, milyonlarca yıldır vardır ki
Daha nice yıl yaşamını devam ettireceği
Ve sel, heyelan, deprem afetleri gibi
Doğal döngüsünü de sürdüreceğini
Göstermektedir bilimselliğin merceği.
Depremin neler yaptığını bilimler açıklıyor;
Yeryüzü, ateşli hastalıklara yakalanmış gibi
Ani titremelerle çırpına çırpına sarsılıyor;
Denizlerin dibini dağların zirvesi yapıyor,
Yüce dağları parçalayıp denizlerle dolduruyor,
Yerinden oynatıp kıtaların yerini değiştiriyor,
Farklı yerlerden topraklar birikim oluşturuyor
Ve yağışlarla, akarsularla düzlüklere taşınıyor
Su ile torak parçaları harmanlanıp vıcıklanıyor
Böylelikle oluşan ve altında yeraltı suyu bulunan
Esnek alanlar alüvyonlu arazilere dönüşüyor
İşte buralarda tarımsal ve besinsel ürünler yetişiyor
Ama ne yazık ki insanlar bilimlere aykırı olarak
Buraları dahi yerleşim alanlarına çeviriyor
Ve bu yerler çıkarlar uğruna heba ediliyor
Böylece her depremde nice canın kanına giriliyor
Canlara kastediliyor, zarar ve ziyanlar oluyor.
Ve doğa sürekli dönüşümle yaşama devam ediyor
Ama doğa, sel, heyelan ve depremlerle;
İnsanların bilime aykırı yerleşim alanlarını
Hiç ama hiç af etmiyor, sanki cezalandırıyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi
Büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ün
Dediği gibi:
“Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir,
Bilim ve fennin dışında yol gösterici aramak
Sapkınlıktır!”
—
Eşsiz olan ve de bulunmayan benzeri
Muhteşem vatanımız Türkiye’mizi
Ki büyük bölümünü ne yazık ki
Sarmış deprem kuşağı tehlikesi!
Yani yurdumuz bir deprem ülkesi
Ve ülkemizin bu doğa afeti depremi
Kaç kez yaşadığı tarihimizde belirli.
Sel, heyelan ve depremlerin mevcuttur
Tarihe not ettirdiği unutulmaz izleri.
Bu afetler ülkemizin kaçınılmaz gerçeği
Bu gerçekle yaşam mutlaka öğrenilmeli,
Bu gerçeği bilerek hareket edilmeli,
Bilimi ıskalayıp olunmamalı kaderci,
—
Yer kabuğunu oluşturan katmanlarda
Hareket ile gerilme ve sıkışmayla
Biriken enerjinin açığa çıktığı
Yerler olan Faylar üzerinde
Ve sel ile heyelan açısından
Tehlike arz eden yerlerde
Her tür yerleşim engellenmeli,
Böyle riskli bölgelere imar verilmemeli,
Zemin etüdü mutlaka gerçekleştirilmeli,
Ve yerleşim alanları, yapılar, enerji
Ulaşım hatları ve içme suyu tesisleri
En güvenli hale dönüştürülmeli.
Uzmanların uyarıları dinlenmeli,
Ve zamanında almalı gereken önlemleri.
—
On üç Mart bin dokuz yüz doksan iki;
Erzincan depremi ertesi atanmam gereği
Görmüştüm depremin neler ettiğini
Ve yine görevli iken gördüm, yaşadım;
Bin dokuz yüz doksan dokuz
On yedi Ağustos İstanbul depremini;
İnsanların emeklerini yok kılan,
Dayanıksız bütün yapıları yıkan,
Her tarafı toza, dumana boğan,
Canlı cansız demeden deviren,
Boyunları büken, başları eğdiren,
Canları, aileleri, haneleri solduran,
Ölmeden de hanesinde mezara sokan
Ve kurtarılma ümidine bel bağlatan
Son nefesine dek kabir azabı yaşatan,
Yürekleri sarsan, binlerce can alan,
Gören gözleri figanlarla ağlatan,
Herkeste duygusal tepkiler yaratan,
Dehşet, koku, endişe, öfke, hiddet, nefret,
Üzüntü ve yas gibi hisleri karmaşıklaştıran
Ve sanki hepsini aynı anda yaşatan,
Bağırlara sığmayan dertler oluşturan;
Yaslardan sabırları bile aştıran
Ve belleğime bir mıh gibi çakılan
O görüntüleri hiç ama hiç unutamam!
Ama bu bozuk düzen yapısına rağmen;
İyi ki güçlü bir milletimizin var
Ve köklü bir devlet mekanizması işleyişi var,
Yoksa felaketlerde daha acı olurdu yaşananlar.
—
Görüp yaşadım, canını dişine takarak
Ve adeta yüreğini eline alarak
Yaşlı gözlerle yardıma koşanları,
Ve göçük altından gelen çığlıklara
Yardım çağrılarına çare olamayanlarla
Sevdiklerini gözlerinin önünde yitirenleri.
Ve bir canı bile kurtarabilmek için
Saniyelere dahi ihtiyaç duyulduğunu
Ve yaşananları gördüm, o anları yaşadım.
—
Dağlardaki karların erimesiyle aşağılara akması
Ve aşırı yağan yağmur sularına karışması,
Nehir, dere ve kanalların tamamen dolması
Ve drenaj sistemlerinin yetersiz kalması
Sonucu oluşan seller de güçlü akıntısıyla;
Yapar nice canların yanmasını, boğulmasını,
Önüne gelen evlerin barkların yıkılmasını.
Onun için sellerin oluşabileceği;
Göl, nehir ve dere yatakları gibi
Alanlar yerleşim imarlarına kapatılmalı
Ve genişletilmeli; selleri önleme amaçlı
Derelerin, kanalların ve nehirlerin yatakları!
Sorgulamalı, araştırmalı ve planlı;
Bilimsel çalışmalar yapılmalı!
—
Bir yamacın yerçekimi ve su gibi
Kuvvetlerin etkisiyle aşağı doğru hareketi
Sonucu oluşan ve bir toprak kayması
Olan Heyelanlar da yapar; can yakmaları
Üzerinde ve önünde bulunan haneleri
Ve yaşayan canları toprak altına almaları!
Unutulmamalı ki ormanlar ve meralar;
Bütün canlıların canına can katar
Ve heyelanlara karşı kendini set, bent yapar!
—
Ama hele de deprem, hele de deprem,
İllaki de deprem ki depremler yaratır;
En büyük panik, facia, ölüm ve yıkımları;
Yer yerinden oynar, yarar toprakları, kayaları,
Görür ve yaşar insanlar; korkunç kâbusları,
Duyar iliklerine dek derin derin çığlıkları
Ve öncelikli olur arama-kurtarma çabaları
Ardı sıra gelir yaralılara tedavilerin yapılmaları
Ve de insani yardımların sağlanmaları.
Bilinemez bu afetin ne zaman olacağı;
Ki bu afet yapmaz ne gece ne gündüz ayrımı,
Bazen çöl sıcaklı ya da fırtınalı
Yağmurlu, dolu ile tipili, karlı
Ve eksi dereceli ortamlı
Olabilir bu afetin bizi yakalayışı.
Kilometrelerce yer altından başlar sarsımı
Vurur da vurur ardı ardına ve de ardçılı
Ki yeryüzünün alüvyonlu topraklarını
Ve deprem fayı üzerindeki her olanı
Beşik gibi sallayarak, sarsarak, yırtarak,
Atom bombası atılmış gibi etkili
Pek çok ağır olabilir canları yanımı
Ve hasarları ile zarar ziyanları.
Ki yalnız oluştuğu bölgeyi değil
Bütün ülkeyi ve milleti derinden sarsar
Yaratır fiziksel ve psikolojik travmalar!
Yaşanır; ölüm ve yaralanma acıları
Bin, on bin ya da yüz binden fazlası
Ev bark, barınak, bina, işyeri ve ahırların
Ve mazilerindeki asırlık izleri taşıyan;
Kendi zamanlarını tanıklığını yapan
Günümüze kadar yaşamayı başaran
Tarihi eserlerin ve müzelerin yıkımları
Ve insanların maddi-manevi kayıpları.
Duyulur yıkıntılardan nice iniltiler
Ve ulaşılmazsa kokuşur cenazeler.
Hastalar, sakatlar ve yaşlı olanlar,
Bebekler, çocuklar, kadınlar ve gebe olanlar;
Oracıkta bile kendi kendine doğum yapanlar
Ve bebeğini emzirmeye çabalayanlar,
Binlerce, on binlerce bazen daha aşırı
Mağdur olmuş insanlar enkazlar altında
Bekler durur bir ümitle kurtarılmayı;
—
Enkazlar altında kalan sağ canlar;
Feryatlarını duyurmaya çalışırlar
Çığlıkları sanki gökyüzünü yırtar,
Enkaz dışındakiler de çırpınırlar
Hele de enkaz altında yakınları olanlar!
Yankılanır figanlar, çığlıklar.
Herkesin içi kanar da kanar;
Korkuyla tir tir titreyenler, bayılanlar
Kriz geçirerek hıçkırıklarla ağlayanlar
Öyle ki mahvolur her yer ve canlar.
Acılar içinde bekleyen depremzedeler
Uzun bir süre yardıma ihtiyaç hissederler
Ve hep bir umut bekleyerek insanlar
Devletin kucağından sığınak ararlar!
—
Çok büyük bir acıdır bu acı;
İnsan yüreği taşıyan her insan
Yalnız yanan ciğerinde değil
Bedeninin her zerresinde
Hisseder ve yaşar bu acıyı.
—
Yıkıntıların arasından dahi;
Devletin öncülüğüyle ki
Filizlendirebilmek için hayatı
Ve Per perişan olmuş insanları
Daha çok üzmemek amaçlı
Ki her canı kurtarabilme emelli
Hayatlarını dahi ortaya koyan
Arama ve kurtarma çalışmalarındaki;
Kimsesizlerin kimsesi
Milletin kolu, eli, beyni
Ve şefkatli sarsılmaz kalesi
Türkiye Cumhuriyeti devleti
Kahramanları olan
Ve kendi canını hiçe sayan
Ki daima şükran duyulan;
Askeri, polisi, sivil savunma personeli,
Arama ve Kurtarma Teşkilatı mensupları,
Madenci, itfaiye, Kızılay, sağlıkçı
Ve diğer bütün kamu kurumları,
Sivil toplum kuruluşları
Ve gönüllü olarak yardıma gelen
İşçisiyle, köylüsüyle, öğrencisiyle
Adeta bir vicdan ordusu kurulmuşçasına
Bütün can, insan, insanlık dostları;
Düşünerek enkaz altındakilerin umutlarını,
Türk milletinin tüm tarihsel birikimiyle
Asırlarca kazanılan dayanma gücüyle,
Fedakârlık ve kahramanlık erdemiyle,
Ben değil biz varız diye diye,
Destanlar yazdıran direnciyle
Ve bütün insani özellikleriyle,
Seferberlik kararı almışçasına,
Tek yürek ve tek bilek olmuşçasına
Hem de zamanla yarışırcasına;
Her tür araç-gereç ve iş makineleriyle
Kimisi de elleriyle, kimi kazma, kürekle
Balyozla, ya da bulabildiği her şeyle
Ve başka ülkelerden de gelen
Arama-kurtarma ekipleriyle
Bir de eğitimli köpeklerle
Cansiperane harıl harıl sürdürülürken
Arama ve kurtarma çalışmaları;
Tüneller kazarak yeraltına girip
Maden bulup çıkarır gibi
Enkazlar altında kalan canları
Bulup kurtarma uğrunda
Öğreniyor insan, gözlerinden ayrı
Kendi içinden içine ağlamaları.
Enkazlar altında mahsur kalanları
Ve yardım isteyen sesleri duyma amaçlı
Gerekiyor sessizliğin de sağlanması
Çünkü e enkaz altındakilerin yaşamı
Adeta bir pamuk ipliğine bağlı
Olabileceği hep dikkate alınmalı;
Korkak, hain ve bozgunculuk yalanları
Kurtarma çalışmalarını aksattırmamalı
Ki aksaklık ölüme terk olur nice canları.
Olmaz vicdansızların insanlıkları;
Olmaz onların insaniyetlik ruhları,
Kırılmalı bozgunculuğun, hainliğin;
Yalancılığın ve korkaklığın çarkları,
Yok, edilmeli onların kara propagandaları,
Söndürülmeli fitneciliğin bütün mumları,
Yuhalıyor yurdumuzun her karış toprağı
Ve topraktaki şehit kemikleri
Ve yuhalarlar hiçbir mertliği
Olmayan o namertleri.
Böyle şerefsizlere karşı;
Aydınlatmalı her yeri kamuculuk ışıkları!
Bulup kurtarabilmek için her canlıyı;
Yapılamaz ne gece ne gündüz ayrımı,
Kırarak, delerek beton yapıları
Sürdürürler enkazlar da tünel Kazımları
Amaçlarıdır kurtarabilmek her canlıyı.
Ve her bir canlının kurtarılması;
Uçuşturur havalarda mutlulukları.
Bu kez atılır sevinç çığlıkları,
Akıtılır mutluluk gözyaşları,
Sanki olur adeta mutluluğun
Bir fotoğrafının yansıması,
Enkaz altından yüzeye çıkanlarda
Gökyüzünün havası soluyunca
Doyamazlar aldıkları soluğun tadına.
—
Millet ve devlet kenetlenerek;
Acıları omuzlamanın Erdemiyle
Kahramanlık, fedakârlık
Ve dayanışma gibi ulvi değerler
Doruklara yükseltilerek,
Karamsarlığa kapılmayarak
Daima, daima umut taşıyarak
İnsanüstü canhıraş çabalayarak
Özverili seferberliği büyüttükçe;
Çok canlar kurtarılır
Ve her bir canın kurtarılışında
Sevinç gözyaşları pınar ulur
Kurtarılan her bir can
Kurtarıcılara yeni umutları taşır,
Ki büyük azim ve dayanışma
Duygusu ve yardımlaşmayla
Umutlar daima dipdiri kalır,
—
Mağduriyetler olur deprem sonrasında da;
Ve bütün yaraları sarmak için omuz omuza
İhtiyaç duyulur yiyecek, içecek ve ilaçlara
Kan bağışlarına, giyim-kuşamlara
Çadır, baraka ve konteynır gibi barınaklara
Ve dost ülkelerin yardım ve dayanışmalarına.
—
Ama ilgilendirmez bu acılar;
Merkezlerinde insan değeri değil
Para ve kâr hırsı olan emperyalistleri
Ve de ülkemizdeki işbirlikçilerini.
Aksine fırsat görürler depremleri
Her afet felaketinde yaptıkları gibi;
Fırsatçılık, yalan, bozgunculuk, iftira
Ve yoğun milli devlet karşıtlığıyla,
Bölücülük, hırsızlık, yağmacılık
Yapılıyor diyerek namussuzca
Yalanlarını gerçekmiş gibi yaya yaya
Her tür kara propagandalarla
Birlikte başlarlar bozgunculuğa;
Birlik, beraberlik ve devlete güveni
Sarsmak ve yıkmaktır emelleri!
Maskelidirler göstermezler gerçek yüzlerini;
Gizleyip milli devlet ve halk düşmanlıklarını
Kullanırlar insan hakları dolandırıcılığını
Ve emekçi sınıf yanlısıyız yalancılığını!
Ki onların neoliberalizminin kaidesi;
Ulusal olan her devlet karşıtlığı emelli
Ve devletin toplumsal yaşamdan el çekmesi,
Serbest piyasa sistemli
Plansızlık ve kuralsızlık hedefli;
Milli devletin her alandan tasfiyesidir tasfiyesi!
Çünkü emperyalist Amerika’dır onların devleti!
Ki emperyalizme bağlamışlar bütün ümitlerini.
—
Taşımalı daima her insan aklı;
Kamucu ve devletçi anlayışı!
Çünkü yakıcıdır ve de yıkıcı;
Liberalizm ve neoliberalizm mantığı!
Ki bu mantık yıkar devletçiliği, halkçılığı
Ve gözetir hep emperyalistlerin çıkarlarını;
Onlara göre düzenler kentleşme planlarını
Ve de sanayileşme gibi alanlarını.
—
Sel, heyelan ve depremlerde
Enkazları kaldırabilmek
Yıkıntıları temizleyebilmek
Ve yerlerine yenlerini yapabilmek
Milleti örgütleyen devlet geleneğiyle
Yani milletin örgütlü gücü devletle
Mümkün olabilir ancak elbette.
—
Sel, heyelan ve deprem afetine karşı;
Devlet ile millet birlikte verir savaşı
Ama programı kamucu ve halkçı olmalı!
Ve devlet aklı, serbest piyasacı,
Özel kâr ve çıkarlara dayalı
Sistemlere dayanmamalı!
Ki sel, heyelan ve deprem afetlerinde;
Yaşamamak için bu felaket acılarını;
İnşaat sektörünün bütün çalışmaları
Rant ekonomisi üzerine kurulmamalı!
Ki plansız ve çarpık şehirleşmeler;
Afetlere karşı mağdur eder halkı,
Bilimsel planlı ve kamucu olunmalı.
Ölüm ve yaralanmalardan canları
Yıkımlardan ve hasarlardan kentleri
Ve manevi travmalardan herkesi
Koruyup kollama emelli
Jeoloji bilimi göz ardı edilmemeli,
İnşaat alanlarını yerbilimcileri;
Jeoloji ve jeofizik mühendisleri belirlemeli;
Ki mümkün olduğunca deprem potansiyeli
Yüksek faylardan ve alüvyonlardan
Uzak yerler tercih edilerek tespit edilmeli.
Bilimsel teknolojik çalışmalar değerlendirilmeli
Ki yapabilelim afetlere dayanıklı binaları, evleri.
Ancak şu da çok önemlidir ki
Değil yalnızca kamu görevlileri
Her tür afete karşı halk da bilinçlendirilmeli,
İlkokuldan üniversiteye dek de afetleri
Mecburi bir ders konusu olarak işlemeli
Zaman zaman da tatbikatlar tertiplemeli!
—
Vatan, emek ve namus diyerek;
Uluslaşmış büyük bir millet isek
Bu her derdin üstesinden
Geliriz demek;
Deprem felaketiyle de baş edilir elbet,
Çıkar her acının içinden
Hem ders çıkararak
Hem de güçlenerek.
En büyük kuvvetlerden olan
Birlik, beraberlik ruhu taşıyan
Bu devlet ile bu yüce millet!
Ah bir de şu düzeni
Atatürk gibi devrimcileştirebilsek!
İzzettin ÖZGİBAR
Kasım 2008 Osmaniye
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.