“Zeytin gözlüm sana meylim nedendir? Bu sevmenin kabahati kimdedir? Gül olmuşsun dikenlerin bendedir. Zeytin gözlüm uzaklarda işin ne? Şarkıları düşürürüm peşine?” Hüceste Aksavrın Mişon ile Mehmet maç yapıyorlarmış. Hakem de..
“Zeytin gözlüm sana meylim nedendir?
Bu sevmenin kabahati kimdedir?
Gül olmuşsun dikenlerin bendedir.
Zeytin gözlüm uzaklarda işin ne?
Şarkıları düşürürüm peşine?”
Hüceste Aksavrın
Mişon ile Mehmet maç yapıyorlarmış. Hakem de Johny imiş. Maç başlamış, o ona, bu buna kıyasıya, dövüşüyorlar; Mehmet denk getirip sağlam bir yumruk çakıyor, Mişon yerde. Hakem saymaya başlıyor: “Biiir Mişon babanın şerefini düşün kaaaalk, ikiiii Mişon ananın ne kadar üzüleceğini düşün kaaalk, üüüüüç Mişon kazanacağın parayı düşün, ne kadar zengin olacağını düşün ne kadar meşhur olacağını düşün kaalk”, derken Mişon kalkmış. Maç yeniden başlamış. Bu kez Mişon Memet’e bir yumruk atmış, Memet yerde. Hakem Johny hemen saymış “bir, iki, üç, dört, beş, on, Mişon şampiyon!”
Bizim zeytinlerin başına gelen de öyle.
AKP hükûmetleri, 2003 yılından bu yana zeytinlik alanların imara, sanayiye, turizme ve madenciliğe açılması için pek çok kez girişimlerde bulundu. Uğraştı, didindi. Kamuoyu baskısı, milletvekillerinin sağduyusu ve yargı kararlarıyla bunlar sonuçsuz kalmıştı. Ama yılmadılar. Girişimler devam etti. Sonuç olarak zeytinlikleri madencilere açma yasası 19 Temmuz 2025 tarihinde 199 ret oyuna karşı 255 oyla kabul edildi.
Bir, iki,üç,dört, beş, on Madenci şampiyon.
Yasanın kabulünün üstünden iki ay bile geçmeden hemen geldiler Milas Akbelen’de, başındaki zeytinlerin toplanmasına bir ay kala yangından mal kaçırırcasına zeytin ağaçlarını hunharca kesmeye sökmeye başladılar. Anında yüz elli bin zeytin ağacının taşındığı da gelen haberler arasında.
Zeytinlerini korumak için yetmiş yedi zeytincinin açtığı davanın sonucu bile beklenmeden söküm ekipleri ve jandarma bölgeye daldı.
Milas bölgesinde onlarca köy boşaltılacak binlerce köylü tehcir edilecek. Ama yalnız buralar değil; tehlike çanları her yerde çalıyor. Akbelen örnek teşkil edecek. Kimse, “malım güvende”, diyemeyecek. Yalnız Milas, yalnız Muğla, yalnız Ege değil tüm yurt tehlike altında.
Dünyada vahşi kapitalizmin yarattığı böylesi gaddarca yapılan madencilik görülmüş değil. Ülke delik deşik. “İzan yok” diyeceğim ama sorun izansızlıkta değil, en az masrafla en çok kazanmakta.
Köylü çırpınıyor, haykırıyor, ağlıyor, mücadele ediyor; ne fayda!
Yüzlerce jandarma maden şirketinin yanında. Milletin efendisi köylü yerlerde. Madenciyi zarara uğratıyorlarmış. Zeytinleri sökülürken uslu uslu seyredeceklermiş.
YUH!
Ölmez ağaç zeytin! Onu dede diker, oğul bakar, büyütür, torun meyvesini toplar, yer, yağını sıkar, geçimini sağlar, gelecek kuşaklara bırakır.
Neymiş? Kömür çıkarıp enerji kazanacalarmış. Enerjide bağımsız olacakmışız.
Budarsın zeytini, kesilen dalları yakarsın, kömür de yaparsın. Doğru çalışırsan milyonlarca zeytin ağacından meyvesi, yağı yanısıra odun da kömür de alırsın.
Yer altından çıkardığın kömür bitiverir. Kazacak yeni yerler ararsın zeytini, meyveyi ormanı yok edersin. Kazdıkça kazarsın, kazacak yerin kalmaz. Cennet vatanı cehenneme çevirirsin. Yaşayacak yurdun yuvan kalmaz. Sen de yerinden yurdundan olursun.
Enerji yaratmanın artık bin bir yolu var. Evlerin binaların çatıları, yol kenarları, güneş panelleriyle dolabilir. Kuzeyde denizlere bile rüzgar gülleri yapılıyor…
Zeytinlikleri madencilere değil maden sahalarını zeytincilere verin. Tarıma açın. Madenci sözde kazdığı yerleri eski haline getirme sözü veriyor. Yalandan kim ölmüş? Her geliş geçişte Bafa Karacabel Tüneli’nin yukarısına bakıyorum. On üç buçuk saat gezdim oralarda. Resim, video çektim. Ulusal Kanal’dan arkadaşlar geldi. Yirmişer dakikalık iki program yaptık. Madenci buraya havuz bile yapacaktı. Şimdi kaskabak. Zeytinlik yapın verin köylüye.
Kömürü mutlaka almanız gerekiyorsa yerin altından girin. Doğaya zarar vermeden, çevreyi katletmeden, eko sistemi bozmadan yapın. Bunu başaran ülkeler var. Ama ne dedilk? Madenci en az masrafla en fazla kâr elde etmek istediği için bizde bu yöntemler uygulan(a)mıyor.
Ülke özelleşmesin. Devlet, millet çıkarına uygun önlemlerle zenginliklerimizi değerlendirsin.
Hani, Fatih Sultan Mehmet “Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim” demişti ya. Ne güzel! Ağaç kesen başına geleceği düşünmeli. Zeytin sökmeye kalkanın kulağı çekilmeli:
Doğanın zeytin gözlerini oyma! “Zeytin” gelecek kuşaklara yalnız şarkı sözlerinde kalmasın!”
Zeytin gözlüm özlem ektim yollara.
Rast gelirsen, halimi sor onlara.
Gül kurusu akşamlar senden yana.
Zeytin gözlüm uzaklarda işin ne?
Şarkıları düşürürüm peşine.
Zeytinime dokunma! Zeytinime dokunma! Zeytinime dokunma!
ABDULLAH GÜRGÜN
( gurguna@hotmail.com )