Bir rakı masası düşünün, Can Yücel’den Edip Cansever’e, Cemal Süreya’dan Ülkü Tamer’e, Turgut Uyar’dan Tomris Uyar’a, Nezihe Meriç’ten Ferhan Şensoy’a herkes orada. Oturmak isteyebileceğiniz bundan daha iyi bir rakı masası..
Bir rakı masası düşünün, Can Yücel’den Edip Cansever’e, Cemal Süreya’dan Ülkü Tamer’e, Turgut Uyar’dan Tomris Uyar’a, Nezihe Meriç’ten Ferhan Şensoy’a herkes orada. Oturmak isteyebileceğiniz bundan daha iyi bir rakı masası olduğunu düşünmüyorum. 70’li yılların sonunda 26 Mart tarihinde Rumeli Hisarı’nda artık açık olmayan Avcılar isimli bir meyhanede oturur şairler. Rakılar doldurulur, beyaz kırmızı koyulur (haydari-ezme), kadehler tokuşturulur, sohbet güzel, dünya güzel.
Her şey yolundayken masada bir kadın, bir sorunu ve tedirginliğinden bahsetmeye başlar (bu kadının kim olduğu bilinmiyor, halihazırda masada oturan bir kadın veya çiçek satmak için gelen bir çingene olduğu söylenir). Kadın vücudunun içinde dolaşan bir iğne olduğunu ve bu iğnenin kalbine batıp onu öldürmesinden çok korktuğunu anlatır. Her an bir ölüm endişesi olan kadın bu masayı çok etkiler ve bu kadın sayesinde bu masadan hiç eskimeyecek bir gelenek çıkar. Turgut Uyar garsonu çağırır ve bir büyük rakı ister. Şişeyi alıp üstünü imzalar ve yanında oturan Tomris Uyar’a verir. Sırayla tüm masa şişeyi imzalar ve şişe tekrardan Turgut Uyar’ın ellerine gelir. Turgut Uyar şişeyi ölüm korkusuyla dolu kadına uzatarak şöyle söyler: “Bu şişeyi al ve gelecek sene bu tarihe kadar sakla. Önümüzdeki sene 26 Mart’ta bu masadaki herkes seni yine bu masada bekleyecek ve senin getireceğin bu şişeyi birlikte açıp içeceğiz.” Turgut Uyar’ın bu cümleleriyle edebiyat tarihinin en unutulmaz geleneği başlamış olur; Ölmeme Günü.
Ölmeme Günü geleneği 70’li yılların sonunda başlar ve şişe masadakiler tarafından imzalandıktan sonra her sene masadaki başka biri tarafından saklanır. Ölmeme Günü 1985 yılına kadar yaşatılır. Ta ki 22 Ağustos 1985’de Turgut Uyar ölüp, Ölmeme Gününü bırakana kadar.
Ferhan Şensoy’un dediği gibi:
“Ağustos yirmi iki, dediler ‘Ustan ölmüş’,
Çok komiksin Azrail, Turgut Uyar ölür mü?”
Turgut Uyar’ın ölümünden sonra bir daha Ölmeme Günü yapılmaz ve bize böyle bir hikaye olarak kalır. Birçok şair şiirlerinde bu hikayeye atıf yapmışlardır.
Örneğin;
Cemal Süreya’nın en çok bilinen dizelerinden biri olan:
“Ertesi gün için bir şey diyemem ama, rakı içtiğin gün ölmezsin.” Ölmeme Gününe ithafen yazılmış bir dizedir.
Cemal Süreya’nın, Turgut Uyar için yazdığı “Öldüğü gün hepimizi işten attılar” dizesi de Ölmeme Günü’nü kastetmektedir.
Aynı şekilde Edip Cansever’in de;
“rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda”
dizeleri Ölmeme Gününe yazılmıştır.
Leylaklar açacak, Kiraz da çıkacak ve “Ölmeme Günü” hep var olacak!
İsa Çelik
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.