Günün Masalı: 9 Ağustos; Ustasına Aferin

Ben bilirim, ben bilirim. Ben bilirim çünkü kitap okurum, dergi okurum. Duydun mu püsküllü yastık? Senin gibi televizyonun karşısında oturmam bütün gün. Söyle bakalım sen eskiden de yastık mıydın, televizyon..

Günün Masalı: 9 Ağustos; Ustasına Aferin
Yayınlanma: Güncelleme: 76 okuma

Ben bilirim, ben bilirim. Ben bilirim çünkü kitap okurum, dergi okurum. Duydun mu püsküllü yastık? Senin gibi televizyonun karşısında oturmam bütün gün. Söyle bakalım sen eskiden de yastık mıydın, televizyon seyrede seyrede mi yastık oldun? Ha ha ha… 

Terlikler uyudu, masalı sen dinleyeceksin bu gece. Bir zamanlar başkenti Bağdat olan bir devlet vardı. Bu devletin yöneticisine halife denirdi. Bu halifelerden birinin bilge bir erkek kardeşi vardı. Adı Behlül‘dü. Üstüne başına dikkat etmez, anlatmak istediklerini bazen şakalarla söylerdi. O yüzden kimi kişiler bu adamı deli sayar, onu Behlül Divane diye çağırırdı… Behlül‘ün amacının halkı eğitmek olduğunu anlayanlar da onu bilge diye adlandırır, Behlül Danende diye anardı. Bir gün Behlül pazarda Bağdat’a yeni gelmiş bir satıcı gördü. Onun temiz yüzünü, terbiyeli davranışını beğendi. Yanına yaklaşıp, “Ne satıyorsun?” diye sordu. Satıcı şekercilikte de kullanılan güzel kokulu kişniş tohumu satıyordu, Behlül’e ikram etti. “Al amca işte bu kişnişleri satıyorum.” Behlül delikanlıya: “Sağol!” dedi. “Eğer dinlersen ben de sana bir iki öğüt vereyim.” Delikanlı, “Elbet dinlerim amca,” dedi gülümseyerek. Behlül‘ün verdiği öğütler sıradan görünüyordu: “Bir topluluğa girdiğinde oturacağın yeri, düşünüp seç, öyle otur, toplulukta gereksiz söz söyleme…” Satıcı, “Ben bu sözleri biliyorum,” der gibi başını sallayarak dinledi bu öğütleri. Behlül, “Bir öğüt daha vermek isterim,” dedi, “tutacaksan.” Satıcı yine, “Elbet tutarım amca,” dedi, “sen ver öğüdünü.” Behlül dedi ki: “Bak bu çok önemli, girdiğin topluluğa bir eşya gerekirse ve o sende varsa, acele edip hemen verme.” Sonra satıcıyı o akşam evine kalmaya çağırdı. 

Behlül‘ü gece Halife‘nin sarayına çağırdılar. Behlül misafiri olduğunu bildirince, “Misafiriyle gelsin,” dediler. Yolda Behlül satıcıya “Öğütlerimi sakın unutma,” diye yeniden tembih etti. Behlül‘ün misafiri Halife‘nin salonunun boş olduğunu görünce, gidip baş köşeye oturdu.. Behlül‘ün niye kapı önlerinde bir yer seçtiğini de düşünüp Behlül‘ün ilk öğüdünü anımsamadı. Biraz sonra salona, vezirler, kumandanlar girdikçe, satıcı yer değiştire değiştire Behlül‘ün yanına geldi. Biraz sonra sofralar kurulup yemekler sunuldu. Yemekten sonra da topluluğa meyve verildi ama meyvelerin yanına bıçak konulması unutulmuştu. Behlül‘ün misafiri hemen ayağa kalkıp cebinden bir bıçak çıkarttı. “Herkes meyvesini bununla soysun,” diye uzattı. Satıcının bıçağı çok değerli taşlarla yapılmıştı. Topluluktaki herkesin gözü kaldı. Bıçak sonunda halifenin eline geldi. Halife de bıçağı çok beğendi, “Bu bıçağı istesem sahibi verir mi?” dedi vezirine. Vezir, “Bu sana yakışmaz, ben bir hile düşünürüm,” dedi. Hemen kalkıp satıcıya “Sen bu bıçağı nerden aldın? Bu devlet malı,” dedi. Halife de, “Hazineden her gün bir şeyler çalınıyor, öteki çaldıklarının yerini de söyle,” diye haykırdı. Satıcının bu sözler karşısında dili tutuldu, sapsarı oldu. Vezir, “Yarına kadar hırsızlığını açıklamazsan asılacaksın,” deyip askerlere teslim etti satıcıyı. Behlül askerlerle konuşup zindanda satıcıyı görmeye gitti. “Oğlum ben sana ne öğüt verdimse tutmadın,” dedi. “Şimdi vereceğim öğüdü tut. Yarın seni asmaya götürdüklerinde son sözlerini söylemek için izin iste. Orada toplananlara de ki: ‘Bilin ki ben suçsuzum. Benim asılmak istenmemin aslı şu: Biz iki kardeştik, kardeşimi vurdular. Kimin vurduğu belli olmadı. Tek delil o bıçaktı. Ben de o gün bugündür her yeni gittiğim yerde bıçağı ortaya çıkarıyorum ki, sahibi çıksın da katili bileyim. Dün akşam da bu yüzden bıçağı çıkardım. Bıçağa halife sahip çıktı. Kardeşimin katilinin o olduğu anlaşılmasın diye beni de astırarak öldürecek.’ Sakın unutma bu sözleri.” 

Ertesi gün kişniş satıcısı darağacının altında Behlül‘ün öğrettiği gibi konuştu. Halife bu sözleri ona Behlül‘ün öğrettiğini anladı. Kendi kendine ‘Ustasına aferin,’ deyip, yaptığından utanıp, satıcıyı serbest bıraktı. 

Ne ayıp, ne ayıp… İnsan birinin eşyasını beğenince söylemeli ama zorbalık etmemeli, değil mi? Neyse Behlül, adamı asılmaktan kurtardı… Bak yastık senin yerine seviniyorum, öğren böyle şeyleri. Şimdi uyan, yarın erken kalkacaksın. 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.