Miyav vardı, miyav yoktu. İnsanların kedilerle ilgili masalları vardı. Kimi insan miyavların uğurlu olduğuna inanırdı, kimi insanlar miyavları cadı sanırdı. Özellikle geceleri gözleri parlıyor diye. Aman ne mırnav şey! Ama..
Miyav vardı, miyav yoktu. İnsanların kedilerle ilgili masalları vardı. Kimi insan miyavların uğurlu olduğuna inanırdı, kimi insanlar miyavları cadı sanırdı. Özellikle geceleri gözleri parlıyor diye. Aman ne mırnav şey!
Ama açık renk kedilerin olduğu evde gümüş, koyu renk kedilerin olduğu evlerde altın tükenmez inancı hiç kötü değil. Ne çok pisicik ev bulmuştur kendine düşünün. Zaten miyavcıkları uğursuz sananlar karanlıkta bunlardan birinin kuyruğuna basıp tırmığı yiyenlerdir bence…
Kedisinin söylediği sözleri anladığını sananlar yanılmıyor. Kedilerin zekâsını bir zamanlar ölçüp üç dört yaşlarında bir çocuğunki kadar olduğunu bulmuşlardı. Sanırım şimdi bu zekâ düzeyi artmıştır. 1988 yılında Kuala Lumpur‘da bir Budist tapınağına giren tekir kediyi duydunuz mu? Oradaki keşişlerin meditasyon denilen özel bir biçimde oturarak düşünme toplantılarına katılmış. Öyle düşünceliymiş ki, o günden beri kedilerin genel duruşları (arka ayaklar üstüne çöküp patilerini birbirlerine bastırmaları) öğle ayinlerine eklenen bir düşünce biçimi olmuş. Tabii keşişler mir mir etmiyordur.
Miyav miyav hiç övünmüyorum. Övünmek istesem Hıristiyanlıktaki ve Müslümanlıktaki kedi öykülerini anlatırdım, Japonya‘da yolcuları bir Budist tapınağına çağıran ve bunda çok başarılı olan Maneki-Neko‘yu da. Şimdi Tokyo‘daki o tapınağın ön duvarında patilerini havaya kaldırmış kedi portreleri varmış.
Miyav miyav gemicileri anlatayım mı size? Gemilerde fareler vardır. Kediler fareleri mirnav diye avlar. Bu yüzden gemiciler kedileri severler. Özellikle İngiliz gemiciler gemilerde kedi bulundurur, hareketlerinden havanın nasıl olacağını anlamaya çalışırlardı. Kedi tüyünü tersine mi yalıyor, masa bacağını mı tırmalıyor, yoksa denize mi düştü, eyvah fırtına geliyor! Miyaav… O zaman barometre yokmuş, meteoroloji de. Benim sahibimin annesi de bir tekerleme söylerdi ben yalanıp taranırken: “Aşır kulağını, aşır, misafir gelsin, misafirin getirdiği hediyeden sana da veririm.”
Gelin, kedileriyle konuşan insanlardan birinin öyküsünü anlatayım, sonra da uyuyayım.
Bir konağın aşçısının güzel bir tekiri varmış. Aşçı kadın hep konuşurmuş tekiriyle. Bir gün kadın çorba pişirirken tekir gelmiş, ayaklarına sürünmüş, “Meyoov,” demiş. Kadın bunu, “Ne oo?” diye yorumlamış. Hemen, “Nefis naneli çorba,” diye yanıt vermiş. Tekir bir daha, “Meeyoov,” demiş. Kadıncağız, “Naneli un çorbası, pişince veririm,” demiş. Tekir, kadına biraz rahat verse ya. Kadıncağız o kadar kişiye yemek yetiştirecek. ‘Meeeooov’un sırası mı arsız pisi?’ Tekirin ‘Miyoov, meyaav, miyoov‘larına dayanamayan kadıncağız, çorbadan bir kepçe koymuş kedinin kâsesine. Ama çorba sıcak. Bizimki tadına bakmak isteyince ağzı yanmış, “Pist,” diye bir ses çıkarmış. Aşçı kadın bu sesi, kedi çorbaya, “Pis,” diyor diye anlamış. Kepçeyi kaptığı gibi tekiri kovalamış. Bir de bağırıyormuş: “Sen nasıl benim çorbama pis dersin, mundar? Sensin pis.” Kadının ne kadar yorulduğunu böylece anlamışlar ev sahipleri. Ona bir hafta tatil vermişler. O da tatile kedisini alıp gitmiş. Yaa, kedi sevmek budur işte.
Miir mir mir… Evet, hemen hemen dalmıştım. Kediler gece gezer, gündüz şekerleme yapar… İşte o yüzden tatlıdırlar… Mır mır mır. Hadi iyi uykular.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.