Zalim bir kral olan Nemrut, başveziriyle birlikte bütün vezirlerin boyunlarının vurulmasını buyurunca, başvezirle altı adamı ülkeden kaçmaya karar verdi. Yolda bir çobanla karşılaştılar. Çoban, böyle kan ter içinde nereye gittiklerini..
Zalim bir kral olan Nemrut, başveziriyle birlikte bütün vezirlerin boyunlarının vurulmasını buyurunca, başvezirle altı adamı ülkeden kaçmaya karar verdi. Yolda bir çobanla karşılaştılar. Çoban, böyle kan ter içinde nereye gittiklerini sordu.
–Nemrut’un kötülüklerinden kaçıyoruz, dediler. Canımızı güç
kurtardık.
–Ben de sizinle gelebilir miyim? diye sordu. Çektiklerim canıma yetti. Kollukçular her gün gelip dövüyorlar, koyunlarımı alıp götürüyorlar. Ben de sizinle kaçacağım bu ülkeden.
Çobanın Kıtmir adlı bir köpeği vardı. Çoban adamlarla birlikte yürümeye koyulunca, köpek de arkalarına takıldı. Ne yaptılarsa köpek arkalarını bırakmadı. Sonunda köpek kendi diliyle:
–Beni ne diye kovuyorsunuz? Ben de Nemrut’un zulmünden kaçıyorum, deyince köpeği öne geçirdiler. Köpek önde, onlar arkada, gide gide bir dağ başına vardılar. Gece bastırdığı için orada bir mağaraya sığındılar. Başlarının altına birer taş koyup uykuya vardılar. Köpek de içerdekilere bekçilik yapmak için mağaranın önünde kıvrılıp uyudu.
Mağaradakiler, bir süre uyuduktan sonra uyandılar. Birdenbire:
–Hey kalkın, diye bağırdılar. Bakın öğle olmuş. Ne çok uyumuşuz ki midelerimiz açlıktan kazınıyor.
Uzun uzun düşündükten sonra, başvezire, tanınmasın diye çobanın giysilerini giydirip kente göndermeye karar verdiler. Başvezir, hem onlara yiyecek bir şeyler alacak, hem de çevreyi kolaçan edecekti.
Başvezir kente ulaştığında çok şaşırdı. Her şeyin yeri değişmişti. Bildiğini sandığı sokaklar başka yerlere çıkıyordu. Bilmediği alanlar, daha önce hiç görmediği yapılarla karşılaşıyordu. Başvezir araya araya bir fırın buldu. Fırıncıya parayı uzatıp iki ekmek istedi. Fırıncı parayı eline alır almaz yerinden sıçradı. Gözleri yuvalarından uğradı:
–Be adam, bu parayı hangi cehennemde buldun? dedi. Nemrut’un kanlı parası bu. Başvezir ezile büzüle başka parası olmadığını söyledi.
–Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Zalimlerin parası bu ülkede geçmiyor artık. Seni kalp para sürmekten karakola götüreyim de gör!
Fırıncı dediğini de yaptı. Adamcağızı yakasından çekeleye çekeleye karakola götürdü. Karakoldakiler de işin içinden çıkamadılar. Adamı ülkenin kralına götürmeye karar verdiler. Başvezir bütün olan biteni krala anlattı. Kral da ona Nemrut‘un yüzyıllar önce kulağına kaçan sineği çıkarmak için kafasını tokmaklaya tokmaklaya öldüğünü söyledi. O günden beri ülkede eşitlikle kardeşliğin egemen olduğunu, ülkedaşlarının mutluluk içinde yaşadığını açıkladı. Başvezirin anlattıklarının doğru mu yanlış mı olduğunu sınamak için de askerlerine Başvezirin evine gitmelerini buyurdu. Kapıyı başvezirden iki kat yaşlı bir adam açtı:
–Nemrut’un ünlü başveziri benim dedemin dedesi olurmuş, deyince başvezirin doğru söylediği anlaşıldı.
Bunun üzerine kral en seçkin adamlarını yanına aldı. Tören kıtasını hazırlattı. Borular çalınıp davullar vurularak mağaranın bulunduğu yere gidildi.
Mağaranın bulunduğu dağın dibine varılınca, başvezir kalabalığın başında at üstünde bulunan krala dönüp şunu söyledi:
–Böyle gürültü patırtıyla hep birlikte gidersek arkadaşlarım korkabilir. Askerlerinizi Nemrut’un askerleri sanırlar. İyilik için geldiğinizi bilmezler. Ben mağaradaki arkadaşlarıma durumu anlatana kadar siz burada beni bekleyin. Ben hemen dönerim.
Başvezir mağarada onu sabırsızlıkla bekleyen arkadaşlarına bütün olanı biteni anlattı. Tam üç yüz elli yıldır uyuduklarını söyledi. Sonra:
–Bana kalırsa yeniden yaşama dönmenin bir anlamı yok, dedi. Onlar yeni bir düzen kurmuşlar. Mutlu bir yaşamları var. Üstelik kentte her şey değişmiş. Evler, dükkânlar, sokaklar, giysiler, insanlar. Eğer onların arasına dönersek kanlı dönemin canlı kanıtları olarak ister istemez onları tedirgin edeceğiz. Üstelik ellerindeki mallara, evlerine, tarlalarına ortak olacağız. Bana sorarsanız geri dönmeyelim derim.
Hepsi de anlatılanları sessizce dinlediler. Teker teker başvezirin haklı olduğunu söylediler. Hep birlikte onu onayladıklarını belirttiler. Kıtmir de havlayarak onlara katıldı.
Bunun üstüne başvezir, iki büyük taş çektirip mağaranın ağzını sıkıca kapattırdı. Böylece yedi uyurlar bu karanlık, havasız mağarada sonsuz bir ölüm uykusuna daldılar. Kıtmir de bekçi köpeği olarak başuçlarında kıvrıldı kaldı.
Kral, başvezirin dönmediğini görünce askerlerini araştırma yapmaları için dağa çıkarttı. Ama askerler orada ne başveziri ne arkadaşlarını ne de mağarayı bulabildiler. Yer yarılmış içine girmişlerdi sanki. Gerçekten de öyleydi. Bugün de aynı yerde kimseye görünmeden yattıkları söylenir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.