Bir zamanlar, ormanın birinde bir sincap yavrusu yaşıyormuş. Ormandaki bütün hayvanların sevdiği sevimli bir yavruymuş bu. İşte bu yavru, yaz tatilinin bitip okulların açıldığı gün okula gitmek istememiş. Okumadan da..
Bir zamanlar, ormanın birinde bir sincap yavrusu yaşıyormuş. Ormandaki bütün hayvanların sevdiği sevimli bir yavruymuş bu.
İşte bu yavru, yaz tatilinin bitip okulların açıldığı gün okula gitmek istememiş. Okumadan da ormanda dolaşarak birçok şey öğrenebilirim, diyormuş kendi kendine.
Ama sincabın bütün arkadaşları okula gidince bizim yavru sincap tek başına kalmış. Evde oturup televizyon izleyerek, oyuncaklarıyla oynayarak vakit geçirmeye çalışmışsa da olmamış. Bir süre geçtikten sonra canı sıkılmaya başlamış.
Ormanda dolaşarak oynamak için kendine arkadaş aramış, hangi çınar ağacına gittiyse eli boş dönmüş, oynayabileceği bir tek yavru sincap yokmuş.
–Ben de değirmenci kaplumbağa amcaya giderim, demiş kendi kendine. O bana masallar anlatarak beni eğlendirir.
Böylece değirmenin yolunu tutmuş. Değirmene gelince kapısının kapalı olduğunu görmüş. Çevresine bakmış, kimseleri görememiş. Yavru sincap, kaplumbağa amcanın uyuyakaldığını düşünerek değirmenin kapısını çalmış. Ama açan olmamış. Değirmenin kapısına asılı yazılı bir kâğıt varmış. Yavru sincap okuma bilmediğinden kâğıttaki yazının ne olduğunu anlayamamış. ‘Kaplumbağa amca değirmende olmadığına göre, kente un götürmeye gitmiştir,’ diye düşünerek evinin yolunu tutmuş.
Yolda kaplumbağa amcaya rastlamış:
–Sizden geliyorum, değirmende yoktunuz, kente mi gitmiştiniz? diye sormuş. Kaplumbağa gülmüş:
–Değirmenin kapısına astığım yazıyı okumadın mı? demiş. Orada: ‘On dakika sonra geliyorum. Lütfen bekleyin!’ yazıyordu.
Sincapçık utancından okuma yazma bilmediğini söyleyememiş. Kızara bozara oradan ayrılmış.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra bizim küçük sincabın gene canı sıkılmış
Şimdi doğru uzun kulaklı tavşan teyzeye giderim, biraz konuşup işlerine yardım edince can sıkıntım gider, diye düşünerek daldan dala zıp zıp ederek tavşan teyzenin evine varmış.
Evin önünde bir sandalye duruyormuş, üstünde de bir kâğıt asılıymış. Bunu görünce, kaplumbağa amcanın kapısına astığı kâğıt aklına gelmiş. Kurnazca gülümseyerek
–Uzun kulaklı tavşan teyze evde değil galiba, diye düşünmüş kendi kendine. Kâğıda, ‘On dakika sonra gelirim,’ diye yazmış olmalı.
Tavşan teyzeyi beklemek üzere sandalyenin üstüne oturmuş. Oturmasıyla sandalyeye yapışması bir olmuş. Korkudan:
–Kurtarın beni burdan, kapana kısıldım! diye bağırmaya başlamış.
İmdat sesini duyan uzun kulaklı tavşan teyze, evin kapısını açıp dışarı çıkmış.
–Ne var, ne oluyor? diyerek çevresine bakınmış.
Yavru sincabin sandalyenin üstünde ürkek bir biçimde oturduğunu görünce gülmesini tutamamış:
–Sandalyenin üstündeki yazılı kâğıdı okumadan mı oturdun onun üstüne? diye sormuş.
Yavru sincap, kendinden emin:
–Okumaz olur muyum? demiş. Okuduktan sonra sizi beklemek için sandalyeye oturdum.
Tavşan teyze buna çok şaşırmış.
–Peki kâğıtta ne yazdığını biliyor musun? diye sormuş.
Sincap:
–Hiç bilmem mi? demiş. ‘On dakika sonra geliyorum. Lütfen bekleyin!’ yazıyor. Uzun kulaklı tavşan teyze bu kez kahkahayı koyuvermiş:
–Yavrucuğum, o kâğıtta, ‘Üstüne oturmayın, boyalıdır!’ yazıyordu, demiş. Sen okula gitmediğin için yanlış okumuşsun. Bu sana ders olsun. Bir an önce okula gidip okuma yazmayı öğrenmelisin.
Yavru sincap, başına gelen bu olaydan dolayı çok utanmış. Arkadaşlarıyla birlikte okula gitmediğine çok pişman olmuş.
Ertesi gün erkenden uyanarak, öteki sincap yavrularını beklemeden okulun yolunu tutmuş.
Kısa sürede okumayı yazmayı öğrenerek kendini herkese daha çok sevdirmiş.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.