Günün Masalı: 30 Eylül; Nazlı Güzel İle Şehzade

Mirnav mirnav varmış mırmır. Bütün insanlardan nerdeyse yaşlı bir kadıncık varmış. Bu kadıncığın da kendi gibi yaşlı bir kızı varmış. Kadın akşamları kızını bahçeye çıkarır nazlandırırmış:  “Ah benim inci kızım,..

Günün Masalı: 30 Eylül; Nazlı Güzel İle Şehzade
Yayınlanma: Güncelleme: 60 okuma

Mirnav mirnav varmış mırmır. Bütün insanlardan nerdeyse yaşlı bir kadıncık varmış. Bu kadıncığın da kendi gibi yaşlı bir kızı varmış. Kadın akşamları kızını bahçeye çıkarır nazlandırırmış: 

Ah benim inci kızım, güzellikte birinci kızım. Güneş daha batmadı çok açma yüzünü kararırsın. Aman o menekşeye dokunma incinirsin.” 

Kadının kızı anasının bu övücü sözlerine kahkahalarla yanıt verirdi. O güldükçe anası daha çok nazlandırırdı kızını: “Aman akşamın serini gül bedenine değmesin. Rüzgâr saçını dağıtıp dolaştırmasın, topuğuna inen saçını hangi taraklarla tararız sonra. Gel benim nazlım, kelebek kanadından ince kızım, nazlı kızım.” Kadın bu sözleri öyle bir içtenlikle söylüyormuş ki duyanın inanmaması olanaksızmış. Bir gün bu ihtiyarların evinin önünden bir şehzade geçmez mi, bu sözleri duyunca yüzünü bile görmediği bu ‘nazlı kıza‘ âşık olmaz mı. Hemen saraya dönüp anasına bu kızla evlenmek için yalvarmış. Ah annelik, miyav annelik. Sultan da olsa anne, kalkıp gitmiş oğlunun dediği eve. Karşısına çıkan ihtiyardan kızı mı, torunu mu hangisiyse nazlı kızı oğluna vermesini istemiş. Yaşlı kadın önce, “Benim öyle evlenecek yaşta kızım yok,” demiş ama Sultan hanımı inandıramamış. Şehzadenin kızın sesini duyup âşık olduğunu öğrenince ne diyeceğini bilememiş. Kadere boyun eğip, “Kızımı siz de, şehzade de ancak düğünde görebilirsiniz,” demiş. Sultan hanım, iki gün sonra gelini almaya geleceklerini söylemiş. Kadıncağız iki gün kızıyla sarılıp sarmaşıp ağlamış. Şehzade âşık olduğunun yaşlı bir kadın olduğunu görünce ya öldürürse, diye tasalanmış. Sonunda saraydan gelen gelinlikleri kızına giydirip, duvağı yüzüne örtmüş. Sonra gelini arabaya bindirip saraya göndermiş. Sarayda düğün büyük bir şenlikle sürüyormuş ama şehzade gelini kendi odasına aldırmış hemen. Sonra bir yüzünü açmış ki, miyav miyav… Çılgına dönmüş, zavallı ihtiyarcığı pencereden aşağı atmış. O öfkeyle yatıp uyumuş. 

İhtiyar gelin, dantel, ipek kumaşlar, tül duvaklarla uçmuş pencereden aşağı ama yakında bir ağaç varmış, elbisesi bir dala takılmış kalmış. 

Miyav olacak ya o sırada bir peri kızının boğazında bir çıban çıkmış. Peri kızı daha kötüleşmesin diye hastabakıcılar onu bahçede dolaştırıyorlarmış. Kız pencereden bir gelinin düştüğünü görünce şaşırmış. Gelinin yüzünü görünce öyle gülmüş ki çıbani patlayıvermiş. Peri kızı ihtiyar geline, “Nine senin yüzünden iyileştim, ne dileğin varsa yerine getireyim,” demiş. İhtiyar gelin ne istemiş dersiniz? Miyav mı? Evet. Genç ve güzel olmayı istemiş. Sonra şehzade pencereden bir kez bakınca ne görmüş dersiniz… Ayın on dördü gibi, mirnavlar gibi nazlı bir kız. “Eyvah, heyecandan kızcağızı yaşlı görmüşüm,” deyip, karısını almış odaya. Sonra özürler dileyip ailesiyle tanıştırmış. Bu masalın sonu da miyav gibi… Miyav ama gençleşen ihtiyar gelinin annesi ne olmuş?.. Öyle merak etmiş ki kızının durumunu, kalkıp saraya gitmiş. Karşısına çıkan genç kızı görünce de hiç yadırgamamış. Ne demişler, annelere çocukları hep güzel görünür. Miyavlar da yavrularına, “Dünyanın en güzel yavrusu sizsiniz,” der.

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.