Günün Masalı: 27 Aralık; Şeytanın Altınları

Eskiden zengin mi zengin bir çiftçi varmış. Bir gün bütün topraklarıyla sürüleri dolaştıktan sonra evine gelip kasasını açarak çil çil altınlarını saymaya başlamış. Tam o sırada bir ses duymuş:  –Bunca..

Günün Masalı: 27 Aralık; Şeytanın Altınları
Yayınlanma: Güncelleme: 22 okuma

Eskiden zengin mi zengin bir çiftçi varmış. Bir gün bütün topraklarıyla sürüleri dolaştıktan sonra evine gelip kasasını açarak çil çil altınlarını saymaya başlamış. Tam o sırada bir ses duymuş: 

Bunca mal mülk, para sahibisin, çevrendeki insanlara hiç iyilikte bulundun mu, yoksa servetine servet katmaktan başka bir şey düşünmedin mi? 

Adam, kalbi korkuyla çarparak yanıt vermiş: 

Şimdiye kadar yoksullara hiç acımadan, kimseye iyilikte bulunmadan servetime servet katmaya bakarak yalnız kendim için çalıştım

Olacak bu ya, bu sırada kapısı çalınmış. Yoksul komşularından biri, yanında iki çocuğuyla ödünç para istemeye gelmiş. Aslında yardım göreceğinden pek umudu da yokmuş. Ama çiftçi ilk kez bu yoksula iyilikte bulunmak istemiş. 

Bak, demiş. Sana para vereceğim, hem de geri almamak üzere. Yalnız bir şartım var

Yoksul adam buna çok şaşırmış, heyecanla: 

Karşılığında ne yapmamı istiyorsun? diye sormuş. Çiftçi: 

Senden önce ölürsem, ilk üç gece mezarımı bekleyeceksin, demiş. 

Bu iş adama güç gelse de yoksulluk çektiğinden kabul etmek zorunda kalmış. Birkaç ay sonra zengin çiftçi ölünce ona pek acıyan olmamış. Yalnız köylü verdiği sözü tutarak, gece olunca mezarlığa, çiftçinin mezarını beklemeye gitmiş. Sabahleyin de hiçbir şey olmadan evine dönmüş. İkinci gece de aynı geçmiş. 

Üçüncü gece mezarlığa gittiğinde, duvarın dibinde sırtında eski bir palto, ayağında çizmeler olan sert bakışlı bir adamla karşılaşmış. Köylü ona mezarlıkta gece vakti ne aradığını, korkup korkmadığını sormuş. Adam ona: 

Ne aradığım bir şey var ne de korktuğum. Ben yeni terhis olmuş yersiz yurtsuz bir askerim, deyince köylü de: 

Madem öyle, demiş, benimle gel de bu geceyi şu mezarın başında birlikte geçirelim. 

Adamın yapacak işi olmadığından köylüyle mezarın başına gelmiş. 

Orada konuşarak vakit geçirmeye başlamışlar. Gece yarısı olunca bir ayak sesi duyulmuş. Biraz sonra karşılarına insana benzer, kırmızı suratlı, uzun kulaklı acaip biri dikilmiş. Gök gürültüsünü andıran bir sesle: 

Ben şeytanım, demiş. Bu ölü bana aittir. Onu almaya geldim. Şimdi önümden çekilin, sonra da buradan defolup gidin

Asker, bu sözler üzerine: 

Beni korkutacağını sanıyorsan aldanırsın, demiş. Asıl sen defol git burdan. 

Şeytan bakmış pabuç pahalı, para vererek işi tatlıya bağlamak istemiş. Sesini yumuşatarak: 

Size bir kese altın verirsem gider misiniz? diye sormuş. Asker: 

İkimize bir kese altın yetmez. Bir çizmemi dolduracak kadar altın verirsen gideriz! diye yanıt vermiş. 

Şeytan biraz düşündükten sonra: 

Şimdi yanımda o kadar para yok, alıp geleyim, diyerek mezarlıktan uzaklaşmış. Şeytan yanlarından ayrılır ayrılmaz, asker, köylüye: 

Gel şuna bir oyun oynayalım, demiş. Başkalarını kandırmak nasılmış görsün. Köylüden bıçağını isteyerek sol ayağındaki çizmeyi çıkarmış, bıçakla çizmenin tabanını kesip üst yanını bitişik mezarın üstündeki uzun otların arasına dikine olarak koymuş. 

Çok geçmeden şeytan bir torba altınla çıkagelmiş. Torbanın içindeki altınları çizmenin içine boşaltılmış ama altı delik olduğundan altınlar yere dökülmüş çizme de dolmamış. O zaman asker: 

Bu kadar altınla çizme dolmaz, demiş. Git daha çok getir

Şeytan gitmiş bir torba altın daha getirmiş ama boşaltınca çizme gene dolmamış. Şeytan yeniden gitmiş. Bu kez gelmesi eskisinden uzun sürmüş. Sonunda sırtında büyük bir torba altınla gelmiş. Bunları çizmeye boşaltırken güneş etrafı aydınlatınca, şeytan: 

Yaktınız beni, diye çığlıklar atarak gözden kaybolmuş. 

Mezardaki ölü, hayatında bir kez de olsa yaptığı iyiliğin karşılığında şeytanın eline geçmekten kurtulmuş. Köylü, şeytanın getirdiği altınları askerle paylaşmaya kalkınca asker ona şunu söylemiş: 

Benim payımı olduğu gibi yoksullara dağıtalım. Geriye kalanlar ikimize de yeter. Birlikte rahat ve mutlu yaşayabiliriz

Öyle de yapmışlar. Yersiz yurtsuz asker, köylünün ailesinin yanına yerleşmiş, kulübelerini güzel bir köşke çevirip hep birlikte mutlu bir ömür sürmüşler. 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.