Batı Avrupa‘da bulunan Fransa, batısında Atlantik Okyanusu, kuzeybatısında Kuzey Denizi ile Manş Denizi, güneyinde Akdeniz, güneybatısında İspanya, güneydoğusunda İtalya, doğusunda İsviçre, kuzeydoğusunda Almanya, Belçika ve Lüksemburg ile çevrilidir. Fransa‘nın başkenti..
Batı Avrupa‘da bulunan Fransa, batısında Atlantik Okyanusu, kuzeybatısında Kuzey Denizi ile Manş Denizi, güneyinde Akdeniz, güneybatısında İspanya, güneydoğusunda İtalya, doğusunda İsviçre, kuzeydoğusunda Almanya, Belçika ve Lüksemburg ile çevrilidir. Fransa‘nın başkenti ünlü Eyfel Kulesi‘yle bilinen Paris‘tir.
Bir zamanlar, Fransa‘da Paris‘in arka mahallelerinden birinde bir kunduracı vardı. Dükkânının vitrininde, ‘Krallara yaraşır ayakkabılar yapılır!’ yazıyordu.
Bir gün dükkâna bir kadın geldi. Ayakkabı yaptırmak istediğini söyledi. Kunduracı, kadını karşılayıp ayağının ölçüsünü aldı. Sonra ayakkabıyı yapacağı deriyi gösterdi. Kadın, adamın gösterdiği derilerin iyi cins olduğunu görünce:
–Ben daha ucuz bir şey istiyorum, dedi.
Kunduracı:
–Ben daha ucuz deri kullanmam, diye karşılık verdi. Benim yaptığım her pabuç krallara yaraşır.
Bunun üzerine kadın:
–Ben de başka birine giderim, diyerek dükkândan ayrıldı.
Kunduracının karısı, kocasına:
–Sen bu gidişle kimseye ayakkabı yapamayacaksın, diye söylendi. Şu iyi deri kullanma inadını bırak artık.
Kunduracı kesin bir dille:
–Kötü ayakkabı yapmaktansa hiç yapmamak daha iyidir, dedi.
Ertesi gün dükkâna bir avcı geldi. Çizme yaptırmak istediğini söyledi. Gösterilen derileri beğenmişti. Çizmeleri ne zaman alabileceğini sordu. Ayakkabıcı dedi ki:
–İyi bir çizme için en az iki hafta beklemeniz gerekir.
Avcı iki hafta beklemeyi gereksiz buldu:
–Canım varsın o kadar iyi olmasın, biraz acele edemez misiniz?
Kunduracı, başını iki yana sallayarak bunun olamayacağını bildirdi. Avcı da dükkândan çıkıp gitti. Karısı bu işe çok kızdı:
–Senin bu iyi nitelikli ayakkabı yapma inadın yüzünden açlıktan öleceğiz, diye hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra, dükkâna bir genç kız uğradı. Bir çift terlik yaptırmak istediğini söyledi. Gösterilen derileri çok beğendi. Ayağının ölçüsü alınırken cebinden bir kâğıt çıkardı. Kâğıttaki terliğin resmini göstererek:
–Bunun gibi olmasını istiyorum, dedi. Kunduracı, resme baktıktan sonra:
–Yapamam, diye kestirip attı. Bunlar hem çirkin, hem nitelikli değil.
Bu sözler üzerine genç kız da dükkândan çıkıp gitti. Bu yüzden karısı kocasıyla yine kavga etti. Adam, onu avutmak için:
–Sen hiç üzülme, diyordu. Bir insan elinden gelen en iyi işi yaparsa hiçbir zaman aç kalmaz.
O sırada dükkândan içeri dilenci kılıklı bir adam girdi. Ama eli yüzü düzgün ve tertemizdi. Kunduracıya:
–Sizin has deri kullanıp iyi nitelikli pabuçlar yaptığınızı duydum, dedi. Bana bir çift ayakkabı yapmanızı istiyorum. Ama parasını hemen veremem. Ancak birkaç ay sonra ödeyebilirim.
Kunduracı:
–Hay hay, dedi. Peşin parayla kötü pabuç yapmaktansa, iyi pabuç yapar paramı sonra alırım.
Adama iki hafta sonra gelip ayakkabısını almasını söyledi.
Dilenci kılıklı adam gittikten sonra kadın gene ağlayıp sızladı. Kunduracı buna aldırmadı.
Aradan iki hafta geçti, ayakkabılar bitti. İkinci haftanın son günü ikindiüstü mahallede boru sesleri duyuldu. Kunduracıyla karısı dışarı baktıklarında bir de ne görsünler, kralın arabası dükkânın kapısı önünde durmuyor mu? Karşılamak için hemen kapıya koştular. Üniformalı iki uşak selam durarak arabanın kapısını açtılar. Kral gülümseyerek arabadan inip dükkâna girdi. İkisi de yerlere kadar eğilerek kralı selamladılar. Kunduracının karısı, kralın daha önce gelen dilenci kılıklı adamın ta kendisi olduğunu görünce şaşkınlıktan küçük dilini yutacak gibi oldu. Kunduracı, kralın ayakkabılarını getirdi. Kral çok beğendiğini söyledi. Kunduracının karısı, dayanamayıp daha önce dükkâna neden dilenci kılığında geldiğini sordu. Kral:
–Bunda şaşacak bir şey yok, dedi. Onu sınamak istedim. Bir adam yoksulla zengini ayırt etmeden aynı nitelikte iş yapıyorsa, onun bir dilenci için bile yaptığı ayakkabı, krala da yaraşır demektir. Bu yüzden bundan böyle o, benim sarayımın ayakkabıcısı olmuştur.
Kral, bunları söyledikten sonra kunduracıya bir kese altın vererek oradan uzaklaştı. O günden sonra kunduracının küçük dükkânı Paris‘in her yanından gelen müşterilerle doldu taştı.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.