Engerek yılanı her gün bir dereden su içiyordu. Bu dereye yuva yapan suyılanı da buna çok içerliyordu. Günlerden bir gün engerek yılanı yine dereden su içmeye geldi. Bu kez suyılanı..
Engerek yılanı her gün bir dereden su içiyordu. Bu dereye yuva yapan suyılanı da buna çok içerliyordu. Günlerden bir gün engerek yılanı yine dereden su içmeye geldi. Bu kez suyılanı karşısına çıkıp bağırıp çağırarak ağzına geleni söyledi.
–Senin derede ne işin var anlamıyorum. Sen git çayırda dolaş. Burası benim kendi yerim. Bir daha buralarda görmeyeyim seni! Engerek alttan alarak:
–Bak güzel kardeşim, dedi. Ben buraya beş dakikalığına gelip suyumu içerek gidiyorum. Bunda ne kötülük var ki? İstersen sen de ara sıra gelip çayırda istediğin kadar dolaş.
Engereğin söyledikleri suyılanının kulağına bile girmedi. Bağırıp çağırmayı sürdürdü:
–Yok efendim, olmaz efendim, ben deremde seni istemiyorum. Çayırına dön, bir daha da buralara uğrama, anlaşıldı mı?
Suyılanının bu kesin tavrı karşısında engereğin de sabrı taştı. O da kızdı bu işe. Dere herkese aitti, suyılanı hangi hakla tekeline almak istiyordu dereyi? Kafası iyice kızan engerek yılanı:
–Tamam, dedi o zaman. Anlaşamadığımıza göre gel seninle dövüşelim. Kim yenerse hem su hem de toprak onun olsun.
Suyılanı da, “Evet!” diyerek engereğin önerisini kabul etti. Hemen bir gün kararlaştırdılar. Bütün bu olup bitenleri derede yaşayan kurbağalar görmüştü. Suyılanından çok zarar görmüş olan kurbağalar hemen engereğe koştular:
–Sen hiç korkma, biz senden yanayız, sana yardım ederiz, diyerek engereğe söz verdiler.
Aradan bir iki gün geçtikten sonra kararlaştırılan gün gelip çattı. Suyılanı da engerek de dövüş yerine geldiler. Dövüşmeye başladılar. Birbirlerine sarılıp ısırarak, kuyruklarıyla birbirine kamçı gibi vurarak kıyasıya dövüşüyorlardı. Kurbağalarsa bu dövüşe tempo tutar gibi bağrışıyordu. Öyle ya kurbağaların elinden bağırıp vıraklamaktan başka ne gelirdi ki?.. İşin sonunda dövüşü engerek
kazandı. Kazanmasına kazanmıştı ya, kurbağalara da çok kızmıştı. Yorgunluktan soluyarak:
–Hani bana yardım etmeye söz vermiştiniz, dedi. Ne yaptınız ki? Kurbağalar saf saf:
–Yardım ettik ya, dediler.
–Nasıl?
–Senin için o kadar bağırıp çağırdık, duymadın mı yoksa?
– Sizin yaptığınız kuru gürültüden başka bir şey değildi.
–Ne yapalım bizim gücümüz buna yetiyor, elimizden başka bir şey gelmiyor. Engerek, kurbağaların bu yaptığına çok sinirlendi.
–Böyle yardım olmaz olsun! diyerek çekip gitti.
Kurbağalar da arkasından vıraklamaktan başka bir şey yapamadılar.
Kimileri masaldaki kurbağalar gibi dışardan bağırıp çağırarak iş yaptıklarını sanırlar. Böyle bir yardımın ne yararı olur? Varın gerisini siz düşünün.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.