Günün Masalı: 22 Aralık; Kurnaz Keloğlan

Bir zamanlar üç arkadaş vardı. Bunlardan biri kör, biri kel, biri de topaldı. Bunlar birlikte gurbete çıkmaya karar verdiler. Az gittiler, uz gittiler, dere tepe düz gittiler derken kentin birine..

Günün Masalı: 22 Aralık; Kurnaz Keloğlan
Yayınlanma: Güncelleme: 63 okuma

Bir zamanlar üç arkadaş vardı. Bunlardan biri kör, biri kel, biri de topaldı. Bunlar birlikte gurbete çıkmaya karar verdiler. Az gittiler, uz gittiler, dere tepe düz gittiler derken kentin birine vardılar. Akşam olunca yatacak yer bulmak için bir kapıyı çaldılar. Kapıyı açan hizmetçi ne istediklerini sordu. İçlerinde en akıllı ve hazırcevap olan Keloğlan: 

Efendim, dedi. Biz çok uzaklardan geliyoruz, kendimize yatacak bir yer arıyoruz. Hizmetçi kız da Keloğlan’dan aşağı kalmazdı: 

Hoş geldiniz güzel konuklar, dedi. Başımızın üzerinde yeriniz var. Yalnız bu evi su basar

Yolcular, ne olursa olsun diyerek burada kalmayı kabul ettiler. İçeri girer girmez kör her ihtimale karşı bir hamur teknesi bulup onun içine girdi. Topal pencerenin iç bölümüne yerleşti. Keloğlan da kapının arkasına kıvrıldı. 

Gece yarısı olunca evi hırsızlar bastı. Keloğlan kapının açıldığını duyunca yerinden kalkıp ocaktan aldığı kızgın maşayla hırsızları kovalamaya başladı. Yakalayamayacağını anlayınca: 

Yangın var! diye bağırdı. Bu arada tetikte duran kör ile topal kendilerini dışarı attılar. O sırada hırsızlar kaçmış, evsahibi kadın da uyanmıştı. Evde yalnız Keloğlan kalmıştı. Kadın da onu hırsız sanarak kızgın maşayla dağlayıp tekme tokat kapı dışarı etti. 

Bu sırada sabah olmak üzereydi. Keloğlan can havliyle koşa koşa giderken karşısına yaşlı bir kadın çıktı. 

Oğlum, nereden gelip nereye gidiyorsun? dedi. 

Keloğlan’ın da canı burnunda olduğu için: 

Cehennemden, diye yanıt verdi. 

Kadın safın biriydi. 

Cehennemde benim oğlum var, onu gördün mü? diye sordu. 

Keloğlanın hemen aklı başına geldi. Kadının saflığından yararlanmayı düşünerek: 

Evet teyze, dedi. Oğlun cehennemde yalınayak, başı kabak, kahveci çıraklığı yapıyor. 

Kadın da: 

Oğlum ben sana bir takım elbiseyle birkaç lira vereyim de oğluma götür, dedi. Kadın, Keloğlan‘ı eve getirip ona bir takım yeni elbiseyle sekiz gümüş akçe verdi. Keloğlan da bunları alıp gitti. Akşam kadının kocası eve geldiğinde karısının neşesi pek yerindeydi. 

Hayrola, bakıyorum bugün çok neşelisin, dedi. Kadın da: 

Doğru, dedi. Bugün cehennemden bir adam geldi. Oğlumuz orda çok perişanmış. Senin yeni elbisenle sekiz akçe gönderdim

Adam hemen Keloğlan‘ın ne yana gittiğini sordu. Yağız bir ata binip yıldırım hızıyla o yana doğru koşturmaya başladı. 

Keloğlan yolda giderken arkasından hızla bir atlının geldiğini gördü. Başına bir iş geleceğini anladığı için civarındaki değirmenlerden birine girdi. Değirmenciye: 

Padişah buyruğu var, değirmenciler unlara ayaklarıyla bastıklarından bütün değirmencileri öldüreceklermiş. Sen şimdi hemen benim elbiselerimi giy, ağaca çık, dedi. 

Kendisi de onun elbiselerini giyip yüzünü, gözünü, kafasını unladı. Değirmenci de Keloğlan‘ın dediğini yaparak onun elbiselerini giyip ağaca çıktı. Atlı adam gelip Keloğlan‘a kaçan adamı sorunca Keloğlan, dilsiz taklidi yaparak kavak ağacını gösterdi. 

Adam çizmelerini çıkarıp ağacı tırmandı. Keloğlan da çizmeleri giyip ata binerek oradan uzaklaşırken ağacın üstündeki adama: 

Oğluna bir diyeceğin var mı? diye sordu. 

Adam da ağacın üstünde gülsün mü, ağlasın mı bilemeden: 

Annen sana bir elbise ile sekiz akçe, sersem baban da bir çift çizmeyle bir at yolladı dersin, diye bağırdı. 

O bunları söylerken Keloğlan çoktan uzaklaşıp gitmişti. 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.