Günün Masalı: 20 Ağustos; Selim Dede’nin Bahçesi

Kanuni Sultan Süleyman‘ın ölümünden sonra oğlu II. Selim, Osmanlı ülkesinin başına geçti. Padişahlığının üçüncü yılında kendi adına bir cami yaptırmaya karar verdi. Baş Mimar Koca Sinan‘ı çağırttı. Cami yaptırmak istediğini..

Günün Masalı: 20 Ağustos; Selim Dede’nin Bahçesi
Yayınlanma: Güncelleme: 121 okuma

Kanuni Sultan Süleyman‘ın ölümünden sonra oğlu II. Selim, Osmanlı ülkesinin başına geçti. Padişahlığının üçüncü yılında kendi adına bir cami yaptırmaya karar verdi. Baş Mimar Koca Sinan‘ı çağırttı. Cami yaptırmak istediğini söyleyince, Mimar Sinan, İstanbul’da cami yapabileceği güzel bir tepe kalmadığını söyledi. Edirne’de böyle bir tepenin olduğunu padişaha anlattı. 

Padişahın buyruğu üstüne caminin Edirne‘de yapımına karar verilerek hazırlıklara başlandı. Bu tepede dillere destan bir bahçe vardı. Bu bahçe Selim Dede adlı yaşlı bir adamındı. Selim Dede, bu bahçedeki küçük bir kulübede tek başına yaşayan yoksul bir adamdı. Bahçede her türlü yemiş ağacı vardı. Ama bu yemişleri hiç satmazdı Selim Dede. Çevredeki çocuklar, kendi bahçeleri gibi gelip yerlerdi yemişleri. Toplayıp evlerine götürürlerdi. Selim Dede‘nin bahçesinde renk renk laleler, türlü türlü karanfiller, mor sümbüller de yetişiyordu. 

Selim Dede‘nin bahçesinde dibinden ayrılmadığı bir ağaç vardı. Bir elma ağacıydı bu. Sabah akşam onun altına oturur, sırtını ağacın gövdesine dayar, çubuğunu yakar, dalar giderdi. Karısıyla birlikte dikmişlerdi bu ağacı. Evliliklerinin ilk günlerinde Tanrı çocuk vermemişti onlara. Ama bu elma ağacı onların hem çocuğu olmuş, hem de her mevsim, sürüyle çocuğu, sulu, tatlı elmalarıyla mutlu etmişti. Karısı öleli çok oluyordu. Ama elma ağacı yemiş verdikçe karısı yanı başındaymış gibi gelirdi Selim Dede‘ye. O yüzden her şey bir yana, elma ağacı bir yanaydı. Selim Dede‘nin bahçesi bostandan çok bir çocuk bahçesiydi sanki. 

Bu yüzden Selim Dede, bahçesini cami yapımı için vermemekte direndi. Padişahın buyruğuna göre topraklarını vermek istemeyenlerin ne yapılıp edilip razı edilmeleri gerekiyordu. Yöneticiler, padişahın buyruğunu yerine getirmek için ne yaptılarsa Selim Dede‘yi toprağını vermeye razı edemediler. Sonunda Selim Dede‘yle bir de Mimar Sinan‘ın konuşmasına karar verildi. 

Selim Dede, bahçesinde, sırtını verdiği elma ağacının altından ayağa kalkarak karşıladı Mimar Sinan‘ı. Bir süre ikisi de konuşmadı. Cıvıldaşan kuşların sesini dinlediler. Sessizliği Sinan bozdu: 

Bahçen gerçekten de dedikleri kadar güzelmiş. Hayran oldum

Sağ olasın, bütün ömrümü şu gördüklerin için harcadım. Benim yerimde sen olsaydın ey koca mimar, bu bahçeye kıyıp verebilir miydin

Hayır, ben de olsam onu kimseye vermezdim. Ama ölümsüzleştirirdim

Selim Dede, hayretle baktı: 

Nasıl

Camiyi yapmam için bahçeyi bağışlamak senden, ölümsüzleştirmesi benden. Cami bitince bahçe de ölümsüzleşecek. İnan bana

Selim Dede, mimarın bu sözleri karşısında toprağını caminin yapımı için bıraktı. Caminin yapımı beş yıl sürdü. Selim Dede beş uzun yıl sabırla bekledi. 

Bir sabah, Selim Dede‘nin evinin önünde Mimar Sinan‘ın katırların taşıdığı üstü deri kaplı büyük tahtırevanı durdu. Selim Dede‘yi tahtırevana bindirerek tepeye çıkardılar. Sinan, Dede‘yi orada karşıladı. 

Tepe, masmavi göğün altında apak bir parıltıyla yanıyordu. Güneş yeni doğmuştu. Dört minareli Selimiye Camisi, yekpare taştan yapılmış ulu bir heykel gibi tepeye oyulmuştu sanki. 

Mimarla birlikte camiye girdiler. Caminin içinin aydınlığı Selim Dede‘yi şaşırttı. Sanki duvarlar yerine ince tül perdeler vardı da ışık onlardan süzülerek içeri giriyordu. 

Sinan‘la birlikte hünkâr mahfiline gitti Selim Dede. Orada çevresi çini kaplı mermer mihrabın önünde durdular. Çiniler iri yapraklı, kırmızı, mavi, yeşil şakayıklarla bezeliydi. Selim Dede, bahar çiçekleri açmış ağaçlarıyla kırmızı karanfillerini, renk renk lalelerini, mor sümbüllerini tanıdı hemen. 

Benim bahçem bu! diye bağırdı. 

Az daha yaklaşınca biricik elma ağacını da gördü. Bahçesinin bahar çiçekleri açmış öteki ağaçlarıyla karanfillerin, lalelerin, sümbüllerin üstünde, yemyeşil yaprakları arasında güneşten iyice kızarmış elmalarıyla capcanlı duruyordu karşısında. Üstü nakıl gibi elma doluydu. Görenin ağzı sulanırdı. Tıpkı eskiden olduğu gibi. Selim Dede çok mutlu oldu. 

Bugün de bu bahçe orada duruyor. Ben gördüm. Sizin de yolunuz Edirne‘ye düşerse gidip görün o bahçeyi. 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.