Günün Masalı: 2 Temmuz; Üç Çırağın Tekerlemesi

Bir zamanlar çocukların meslek öğrendikleri okullar yoktu. Çocuklar seçtikleri meslekleri ustaların yanında çalışarak öğreniyorlardı. Bunun için köyden şehre inenler bazen uygunsa ustalarının evinde ya da dükkânında kalıyordu. Eğer usta ve..

Günün Masalı: 2 Temmuz; Üç Çırağın Tekerlemesi
Yayınlanma: Güncelleme: 67 okuma

Bir zamanlar çocukların meslek öğrendikleri okullar yoktu. Çocuklar seçtikleri meslekleri ustaların yanında çalışarak öğreniyorlardı. Bunun için köyden şehre inenler bazen uygunsa ustalarının evinde ya da dükkânında kalıyordu. Eğer usta ve karısı iyi insanlarsa çocuklar kendi evlerindeymiş gibi rahat ediyorlardı. Ama çocukları sevmeyen, onlara özen göstermeyen ustalar da vardı. Bu yüzden çırak çocuklar biraz büyüdüler mi sık sık usta değiştirirlerdi.

İşte böyle meslek öğrenmek için şehre inmiş üç kunduracı çırağı, bir ustanın yanında tanışıp arkadaş oldular. Ustalarından ve birbirlerinden ayrılmama kararı verdiler. Ama bir süre sonra ustaları ölüverdi. Bizimkiler işsiz, yersiz, aç, açık kaldılar. Üçünü birden çırak alacak bir yer aramaya başladılar. Kapı kapı dolaşırken şık giyimli bir beyefendiyle karşılaştılar. Adam bu üç delikanlının birbirlerinden ayrılmak istemeyen üç arkadaş olduğunu öğrenince sevindi. “Benim için çalışır mısınız?” diye sordu. Delikanlıların en dikkatlisi, beyefendinin ayaklarının insan ayağından çok keçi ayağına benzediğini fark etmişti. Yanındakini dürtüp kulağına eğildi: “Şeytan galiba bu.” Birbirlerine baktılar. Çırakların en açıksözlü bilineni, “Bayım, biz şeytana yardımcı olmak istemeyiz,” dedi. Beyefendi güldü, “Dediklerimi yaparsanız şeytana yardımcı olmayacaksınız,” dedi, “adalete yardımcı olacaksınız.” Delikanlılar işlerinin ne olduğunu öğrenmek istediler. Oldukça komik bir işti bu. Bir hana yerleşecekler, her sorulana bir tekerlemenin belli bölümleriyle yanıt vereceklerdi: ‘Biz üçümüz/Para için/Eh, doğrusu da bu.’ Bunun karşılığında bol para kazanacaklardı. Bu arada handa olup bitenleri de izleyeceklerdi.

Delikanlılar hana yerleşir yerleşmez ünleri şehre yayıldı. “Hana yarı kaçık, bol paralı üç delikanlı gelmiş,” diyordu herkes. Haksız da değildiler. Durumları komikti. Örneğin hancı yemek yiyip yemeyeceklerini soruyordu değil mi, yanıt veriyorlardı: Önce birincisi, “Biz üçümüz,” diyordu. Hancı, “Evet üçünüzü kastetmiştim, ne yemek istersiniz?” diye tekrarlıyordu sorusunu. İkinci delikanlı, “Para için,” yanıtını veriyordu. Hancı, “Elbet para için soruyorum,” derken üçüncüsü, “Eh, doğrusu da bu,” diyiveriyordu. Hancı çaresiz, bildiği gibi kuruyordu sofrayı. Onlar da karşılığını bol bol ödüyorlardı. Ama ne sorulsa yanıtları aynıydı. Bol paraları vardı ama bu delikanlılar ya aptaldılar ya kaçık, normal olmadıkları belliydi…

O günlerde, çok zengin bir tüccar indi hana. Para dolu çantasını hancıya emanet etti. Hancı gece öldürdü tüccarı. Sabah olunca, tüccarın ölümünü rastlantıyla görmüş gibi çığlıklar attı. Müşterilerini sorguya çekti… Bizim çırakların yanıtları aynıydı: “Tüccar öldürülmüş, kim öldürdü gördünüz mü?” “Biz üçümüz.

Niye öldürdünüz?”

Para için.”

Siz katil misiniz?”

Eh, doğrusu da bu.”

Handaki herkes şaşıp kalmıştı.

Hancıysa cinayetini başkasının sırtına rahatça yıkmanın sevinciyle polise zengin müşterisini, handaki üç arkadaşın öldürdüğünü söyledi. Çırakların polisteki ifadeleri de, mahkemede söyledikleri de aynıydı: “Kim öldürdü tüccarı?”

Biz üçümüz.”

Niye öldürdünüz?”

Para için.”

Tanrıdan da mi korkmadınız?”

Eh, doğrusu da bu.”

Sonunda yargıç bu üç delikanlıyı idama mahkûm etti. Cezaları şehrin büyük meydanında verilecekti.

Çırakların asılacağı sırada bir araba geldi alana, celladı durdurdu bir görevli. Delikanlıların şeytan sandığı zengin beyle iki yüksek yargıç indi arabadan. “Konuşun delikanlılar, gerçek suçlu kim?” diye sordu yargıçın biri. Zengin beyin başıyla konuşmasını işaret ettiğini görünce ilk delikanlı, handa olup bitenleri anlattı. Hancı zengin müşterilerini soyup öldürüyor, bodruma gömüyordu. Çırakları aptal sandığından tüccarın ölümünü gizlemek gereğini görmemişti. Bu sözler idamı izlemeye gelenleri şaşırttı, aralarındaki hancı şaşkınlıktan kaçamadı, görevlilerce tutuklandı.

Yargıçlar, hancıyı ve delikanlıları alıp hana gittiler. Bodrumda gömülü bir sürü iskelet buldular. Üç delikanlı önemli bir görev başarmışlardı.

Hancı yargılandı, delikanlılar sakat ayağı yüzünden şeytan sandıkları görevliden ödüllerini aldılar: Bir torba altın. Birbirlerinden ayrılmayacakları bir işyeri kurdular.

Duyduğuma göre yetiştirdikleri çıraklar onları çok sevip sayıyormuş. Bazı akşamlar üç arkadaş tekerlemelerini biraz değiştirerek yineliyormuş: “Çırağız biz üçümüz/Para için çıktık gurbete /Ayrılmadık birbirimizden, eh, doğrusu da bu!”

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.